• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Batı İnsan Haklarını Savunacak En Son Hak Sahibidir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Enfal ve Halepçe katliamlarında bizzat oralarda olup katliamın eserlerini gözleriyle gördüğünü anlatan Ayetullah Cevad el Halisi, Saddam Halepçe’yi, Almanya’nın kimyevi silahları, Fransa’nın uçakları, Amerika ve İngiltere’nin desteğiyle bombaladı. Enfal katliamında da silahlar Rusya’ya aitti, ancak Saddam’ı bu katliama iten yine Batı’nın kendisiydi" diye konuştu

Irak’ın seçkin âlimlerinden Ayetullah Cevad el Halisi ile yaptığımız röportaj dizimizin bu son bölümünde Kürdistan’daki İslami Hareketler, yıldönümünde Enfal katliamı, Batı’nın Libya’ya müdahalesi ve Müslümanların birleşerek bir güç oluşturabilirliği gibi konuları konuştuk.

Üç bölümden oluşan röportaj dizimizin ilk iki bölümünde ‘Batılıların açgözlülükleri çok eskilere dayanıyor’ ve ‘Irak’ta Müslümanları birbirine öldürten Amerika’ydı’ başlığıyla vermiştik. Röportaj dizimizin bu son bölümünde de birçok konuya değinerek açıklık getiren el Halisi, gazetemize önemli açıklamalar ve değerlendirmelerde bulundu. İşte Ayetullah Cevad el Halisi’nin sorularımıza verdiği cevaplar;

HAREKETÜ’L İSLAMİYE Fİ KÜRDİSTANİ IRAK

Gerek Kürdistan’da ve gerek Irak’ın diğer bölgelerinde Kuran ve Sünnet çizgisinde hareket eden İslami Hareketlerin faaliyetleri konusunda bizi bilgilendirebilir misiniz?

Irak Kürdistan’ında da çeşitli gruplar vardır. Merkezde, Güneyde, alim şahsiyetler bu işin temelini oluşturuyor. Ama Kürdistan ve Irak’ın Kuzeyinde ilk olarak kurulan hareket, Osman Abdülaziz (Allah ona rahmet etsin) öncülüğünde kurulan harekettir.  Hareketin ismi, Hareketül İslamiye Fi Kürdistani Irak’tır. Bu hareket çok güzel bir harekettir. Şu ana kadar da onun üye ve uzantıları, Allah`a hamd olsun iyi insanlardır.

Bunlar Irak’ta Kur’an’a, Resullullah’ın sünnetine yapışarak, ümmet içinde vahdeti sağlamak için uğraşıyorlar. Aynı şekilde merkezde, Güneyde, Batı bölgelerinde, Doğu bölgelerinde İslam için çalışan başka cemaatler, hareketler ve koalisyon hükümet listesinde ismi bulunan partiler bulunuyor. Yani listede ismi geçen partilerin hepsi Amerika’yla beraber değildir. Bu partilerden bir kısmı Amerika’yla beraberken bir kısmı da onlara muhalefet yapıyor. Batıyla beraber olmadıklarını anladığımız partilere güvenebiliriz. Çünkü Irak’ta bir çok alim ve İslami okullarının çoğu oy kullandılar. 

ENFAL KATLİAMININ ESERLERİNİ KENDİ GÖZLERİMLE GÖRDÜM

182 bin sivil masumun hayatını kaybettiği Enfal katliamının 23. yıl dönümü dolayısıyla duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Enfal ve Halepçe katliamında ben bizzat oralardaydım. Enfal katliamı Germiyan’da oldu. Germiyan, Seyid Sadık, İran ve Halepçe sınırlarına yakın bir yer ile Kerkük ve Şehrezor arasındadır. Enfal katliamı orada oldu. Ben o zamanlar Halepçe ve Germiyan civarlarındaydım. Bu katliamın eserlerini kendi gözlerimle gördüm. Bu katliamlar insanlığa karşı yapılan ve bilinen bir suçtur. Bu bir soykırımdır. Bu katliamda Kürt halkının masum insanlarına zulmedildi, katledildiler. Bazı insanlar çocuklarını kaybettiler. Çocuklarıyla beraber katliamdan kaçanlar o kadar korkuyorlardı ki nereye gittiklerini anlamıyorlardı. Yapılanlar ortada, ortadaki suç büyük ve açıklanması gerekiyor.

BATI, İNSAN HAKLARINI SAVUNACAK EN SON HAK SAHİBİDİR

Amerika ve Batılılar, katliamları kabul etmediklerini söyleyenler, Saddam yönetimi bu katliamı yapınca onu desteklediler. Yani Saddam, Halepçe’yi, Almanya’nın kimyevi silahları, Fransa’nın uçakları, Amerika ve İngiltere’nin desteğiyle bombaladı. Enfal katliamında da silahlar Rusya’ya aitti, ancak Saddam’ı bu katliama iten yine Batı’nın kendisiydi. Batı, insan haklarını savunacak en son hak sahibidir. Onları Irak ve Kürt halkı ilgilendirmiyordu. Bu sorunu yaşattılar ki bu durum duygusal yönden sömürülebilsin. Ama Kürt halkı Irak halkı gibidir. Zulüm gördüler, hakları ellerinden alındı. Ve biz Araplar o zamanlar rejim karşıtı olarak Kürt halkıyla beraber hareket ediyorduk. Çünkü Kürt halkı Irak halkının mazlum bir parçasıydı. Ve onların savunulmaları gerekiyordu.

BATI’NIN LİBYA MÜDAHALESİ GEÇMİŞTE IRAK’TA GERÇEKLEŞTİ

Batılı ülkeler, geçmişte Irak’ı demokrasi yalanıyla işgal etmişti. Şimdi de Libya’ya müdahale ederek kanlı bir işgale zemin hazırlıyor. Geçmişin verdiği tecrübeyle bu müdahaleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu gerçekten büyük bir hatadır. Bazı Araplar, Arap Birliği’nden bazılarının, Batı’nın Libya’ya girmesini istemesi de çok büyük bir hatadır. Libya halkı mazlum bir halktır. Arapların Libya halkına yardımda bulunması gerekir. Niçin Fransa, İtalya, Amerikan kuvvetleri bu işi yapsın. Bu büyük bir hatadır. Âlimlerin ve siyasilerin bunu desteklemesi de çok daha büyük bir hatadır. Eğer bu kuvvetler geldilerse de onları güzel karşılamamak gerekir. Bunların aynısı Irak’ta da gerçekleşti. Bazıları bize ‘Saddam Hüseyin size zulüm ediyor. Sizin Amerika’dan yardım istemeniz gerekiyor’ dediler. Ben onlara savaştan üç ay önce el Cezire televizyonunda dedim ki, ‘Evet, biz zulme uğruyoruz, ancak Amerika’nın müdahalesini istemiyoruz. Çünkü Batı’nın girmesi daha büyük bir felakettir. Ve bize hiçbir faydası olamaz.’ Dediler ki ‘Irak halkı mazlumdur.’ ‘Evet’ dedim ‘halk mazlumdur ancak Amerika onları kurtarmak için gelmiyor. Zulmünü daha da fazlalaştırmak için geliyor.’ Aynı şekilde Fransa, Libya halkına dayatılan zulümden onları kurtarmaya gelmiyor. Bilakis daha fazla zulmeder. Bizim oraya yabancı güçlerin müdahale etmesine karşı olmamız ve onlara izin vermememiz gerekir. Eğer müdahale edilecekse Araplar ya da Müslümanların müdahale etmesi gerekir. Bu müdahalenin de illaki silahla olması gerekmez. Bu, diyalog yoluyla da düzeltilebilir. Aynı şekilde Yemen’deki krize de âlimler ve siyasilerin müdahale etmesi gerekir.

Kendi ‘Birliğimizi’ kurmamız gerekir

Batılı devletler, NATO ve Birleşmiş Milletleri, kendi işgal sömürü ve katliamları için kullanıyor. NATO ve BM gibi kurumlara alternatif olabilecek İslam dünyasının katkılarıyla oluşturulabilecek bir İslam Birliği Gücü oluşturulabilir. Siz ne düşünüyorsunuz?

Evet yapılabilir. Eğer ihlâs ve gayret varsa yapılır. Ben kendim, yirmi yıl önce İran’ın İslam ümmetini yönetebileceğini düşünüyordum. Ancak şu an Türkiye’nin bu rolü üstenebileceğine inanıyorum. Ve garip olan iki ülkenin de Arap ülkesi olmamasıdır. Türkiye’nin, imkânları nispetinde bu rolü üstlenebileceğine inanıyorum. Türkiye’nin İran, Suriye ve Suudi Arabistan’la ilişkileri güzeldir. Türkiye’nin bütün İslam ümmetini tek çatı altında toparlayabileceğine inanıyorum. Sanırım Türkiye de bu siyasi doğrultuda yoluna devam ediyor. Ancak bu isteklerinde biraz daha acele etmeleri ve yardıma ihtiyaçları vardır. Aynı şekilde İran ile Suudi ve körfez ülkeleri arasında savaşın bitmesinin gerektiğini ve aralarında arabulucu olmak şeklinde savaşların engellenmesi gerekir. Aynı şekilde bir İslam ülkesinin Batılı ülkelerle diğer İslam ülkelerine karşı işbirliğine girmemeleri gerekir. Ve bu İslam ülkeleri, birbirleri ile daha fazla yardımlaşmaları gerekir.

BAHREYN İÇİN BASİT BİR PLANIM VAR

Bahreyn sorununun da çözümü kolaydır. Bende basit bir plan var, uygulansa sorun hemen şu an çözülür. Ancak oradaki sorunların çözülmesi için görüşmeler gerekir. Ve oradaki büyükleri ikna etmek gerekir, özellikle de âlimleri. Çünkü bazen âlimler daha çok zarar verebiliyorlar. Âlimler bu sorunu çözebilir.

SURİYE, IRAK, İRAN VE TÜRKİYE ARASINDA SINIRLAR YOKTU

Suriye ile Türkiye arasında vizeler kalktığında Davutoğlu şunları söyledi; ‘Yaklaşık 80 yıl önce burada bizimle Suriye arasında sınır yoktu.’ Evet, gerçekten de Suriye, Irak, İran ve Türkiye arsında sınırlar yoktu. Ancak düşman çalıştı ve sınırları yaptı. Lübnan da sınırlar sorunu yaşanıyor. Ancak sınırları çizmiyorlar. Niye çizmiyorsunuz diyorlar. Tabi düşmanın amacı, İslam ülkelerini başka bir şekilde kuşatma altına almak istiyor. Osmanlılar döneminde Lübnan da Şam’ın bir vilayetiydi. Beyrut da ona bağlıydı. Aynı şekilde Halep bir vilayetti. Musul bir vilayetti. Biz tekrardan bu şekle dönebiliriz. AB ile diğer ülkelere kanmamak lazım. Bizim kendi birliğimizi kurmamız gerekir. Dünyanın hepsi birleşiktir. Ancak Müslümanlar istisnadır. Dünyanın hepsi birleşiyor ancak Müslümanlar parçalanıyorlar.

Ben dualarımda sürekli Müslümanların birleşmesini diliyorum. Arapların, Iraklıların, Suriyelilerin, İranlıların, Türk ve Kürtlerin birleşmeleri ve tek çatı altında çalışmaları için dua ediyorum.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun.

Ben teşekkür ederim.

Mehmet Özcan

Bu haberler de ilginizi çekebilir