• DOLAR 32.585
  • EURO 35.057
  • ALTIN 2460.423
  • ...
Ulusalcı Sol`a Diyet Borcunuz mu Var?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
3. Yargı Paketi`nin yasalaşmasının ardından binlerce kişi tahliye edildi. Ancak tahliye olanlar arasında İslami davadan hükümlü olanların sayısı bir elin parmak sayısı kadar bile değildi.
 
Tahliye edilenler arasında çok sayıda solcu kesim olmasına rağmen basın ve ulusalcı çevrelerin sadece tahliye edilen birkaç Müslümanı görmesi ve hedef alması çifte standart olarak yorumlandı. Ayrıca konuyla ilgili Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklama ise tam bir hezimet olarak değerlendirildi.
 
Bakanlık açıklamasında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 130 infaz dosyası talep üzerine ve resen incelemeye alındığı belirtilerek 13 Temmuz 2012 tarihine kadar 21 kişinin tahliyesine ve 25 kişinin ise yakalamalı olarak aranması hükmünün kaldırılmasına karar verildiği belirtildi. Açıklamada tahliye edilenlerin yalnızca 1’inin Hizbut Tahrir’le ilişkisi olduğu ve bu kişinin de “örgüt adına bildiri dağıtmak” suçundan hüküm giydiği ifade edildi.
 
Açıklamada Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince infazı durdurulan ve tahliye olan, yakalama kararı kaldırılan diğer kişilerin tümünün sol örgütlerle ilişkili olduğu kaydedildi. Bakanlıktan yapılan bu açıklama, “Hukuk Müslümanlara ayrı mı işliyor” yorumunu beraberinde getirirken, ulusalcı sol çevrelerin yalan beyanlarına tepki verileceğine asılsız iddialarına cevap verilmesi, bakanlığın ulusalcı sol kesimlerin asılsız tepkilerini ne derecede önemsediği gerçeğini de ortaya koydu.
 
Daha önce uzun tutukluluk sürelerini kısıtlayan kanunun devreye girmesiyle beraber binlerce sol kökenli tutuklu salıverilirken Hizbullah davasından yargılanan bir avuç tutuklunun salıverilmesine aynı düzeysiz tepkilerin verilmesi karşısında kanunun genel işleyişini savunmak yerine hükümetten bir çok yetkili, aynı kesimlerin manipülasyonlarına boyun eğerek Hizbullah tutukluları hakkında yeniden yakalama kararı çıkartılmasının yolunu açmışlardı.
 
Cezaevlerindeki dindar tutuklu ve hükümlülerin yaşadıkları hak ihlalleriyle ilgili yüzlerce haber, yorum, değerlendirme ve şikayetlere karşın sağır kesilen Adalet Bakanlığı yetkililerinin, sözkonusu ulusalcı sol çevreler olunca derhal hareket ederek kendilerini açıklama yapmak zorunda hissetmeleri, tıpkı sol çevrelerin özgürlük anlayışındaki ikiyüzlülük gibi fiili bir durumu ortaya çıkarıyor.
 
Yasa değişikliklerini, ulusalcı-Ergenekoncu ve bilumum sol çevrelerin isteklerini göz önüne alarak yapan hükümet, uygulamadan kaynaklanan eşitlik prensibi gereği sol kesim dışında kalan tutuklu ve hükümlülerin yararlanma haklarına karşın geliştirilen çifte standartlara resmen çanak tutmuş oluyor.
 
Bu durumda da şu soru cevapsız kalıyor: Hükümet yasal düzenlemeleri hukuki standartları göz önüne alarak mı yapıyor; Yoksa bir avuç ulusalcı sol kesime yaranma dürtüsüyle mi hareket ediyor.
 
Ulusalcı sol kesim, yapılan düzenlemelerden sadece kendileri yararlanmak isterken, hükümetin bu kesimlerin yalan beyanlarına kapılarak hareket etmesi, yasaların “kişiye özel” çıkarıldığı kanaatini pekiştiriyor.
 
Nitekim son yargı değişiklikleriyle mahkumların kalan belli oranlardaki cezalarının açık ya da yarı açık cezaevlerinde çekmeleri meselesinde de yine çifte standartlar yaşandığı bilgileri geliyor.
 
Sol kesimin tüm türevlerine olumlu yönde kanaat bildirilerek lehte kullanılan yasalar, dindar mahkumlara gelince olumsuz kanaatlere dönüşerek yeni bir çifte standarda imza atılıyor.
 
UTANÇ VERİCİ BİR AÇIKLAMA
Adalet Bakanlığı tarafından yapılana açıklamaya tepki gösteren Hukukçu Emin Güneş, “Böyle bir hukuk devleti olamaz” dedi.
 
Açıklamayı utanç verici olarak değerlendiren Güneş, şunları söyledi: “3. yargı paketinin yasalaşmasının ardından ortaya çıkan tartışmalar içerisinde asıl yaralayıcı olan, Müslümanlara sıkıntı veren şey Adalet Bakanlığı’nın açıklamasıdır. Onun, sanki bu işin sorumlusu kendisiymiş gibi savunmaya geçerek, ‘Bunların hepsi şeriatçı değil, bir tane tek şeriatçı var’ şeklinde anlaşılan açıklaması utanç vericidir.
 
Sanki şunu kabul ediyor, ‘Biz yasalarımızı çıkarırken şuna dikkat ediyoruz. Müslümanlar çıkmasın diye tedbir alıyoruz ama birer tane de aradan çıkıyor gibi’ böyle bir hukuk devleti olamaz. Hukuk devletinde kanunlar yapılırken insanları siyasi düşüncelerine göre veya inancına göre veya toplumdaki bir takım cazgırlık yapacak insanların zevkine göre düzenleme olmaz.”
 
“MÜSLÜMANLARI DIŞARI ÇIKARMAYIZ”
Azınlık bir kesimin tepkisi karşısında açıklama yapma ihtiyacı hisseden Adalet Bakanı’nın adeta, “Gönlünüz rahat olsun” şeklinde bir açıklamada bulunduğunu ifade eden Avukat Güneş, “Adalet Bakanı’nın şöyle demesi gerekirdi, ‘herkes yasal hakkından faydalanıyor.
 
Kimsenin konuşmaya hakkı yoktur’ Adalet bakanı böyle bir açıklama yapacağına ‘sakin olun, rahat olun, biz endişelerinize hak veriyoruz, biz asla Müslümanların dışarı çıkmasına, İslami davalardan yargılananlara fırsat vermeyiz gibi anlaşılabilecek mefhumu muhalifinden sıkıntılı açıklamada bulunuyor” diye konuştu.
 
YASA KEYFİ UYGULANIYOR
3. Yargı paketiyle gelen ve cezası bir yıldan fazla olanlar için yarı açık veya açık cezaevine sevk ve cezası bir yıldan az kalanlar için denetimli serbestlikle tahliyesi uygulamasının İslami davalardan yatan mahkumlara uygulanmadığını belirten Hukukçu Halis Yetkiner de uygulamanın keyfi olduğunu belirtti.
 
3. yargı paketi kapsamında cezaevlerinde değerlendirme kurullarına başvurulduğunu ifade eden Avukat Yetkiner, bu kurulların sol kesimle ilgili olumlu kararlar verirken İslami davalardan hükümlü bulunanlar hakkında olumlu kararlar vermediklerini söyledi.
 
Yetkiner, “Cezaevi değerlendirme kurulları PKK ve diğer sol kesimlerle ilgili olumlu kararlar veriyorlar. Ancak Hizbullah, Hizbuttahrir ve El Kaide isnadıyla hükümlü olanlara genellikle eski örgütsel bağlantıları devam ediyor, eski örgüt mensuplarıyla görüşüyor iddiasıyla açık cezaevine gönderilmesi uygun değildir diye rapor veriyorlar. Böyle rapor verilince de İslami davadan hükümlü olanlar yarı açık veya açık cezaevlerine çıkamıyorlar” dedi.
 
BU YASA MÜSLÜMAN İNSANLAR İÇİN ÇIKARILMADI
Yasanın aslında inanan insanlar için çıkarılmadığının altını çizen Yetkiner, yasayla ilgili şunları söyledi: “Yasanın esbabı nüzulüne bakmak lazım, niçin çıkarıldı? Bugün bakıyorsunuz birileri lisanı hal ile diyorlar ki bu yasa sizin için çıkarılmadı. Her ne kadar yasalar geneldir denilse de bu yasa güçlüler, varsıllar ve arkalılar için çıkarıldı. Dolayısıyla bu yasa size uygulanmayacak, güçlülere uygulanacak deniliyor.”
 
“DİNDARLARA YÖNELİK YASA ÇIKMIYOR”
3. Yargı paketinin asıl çıkarılma amacının sol örgütlere yönelik olduğunu belirten Hukukçu İlhami Sayan ise bugüne kadar İslami kesime yönelik hiçbir yasa çıkarılmadığını belirtti.
 
Avukat Sayan, “Bu ülkede bu güne kadar İslami davalardan yargılanan hiç kimse ve hiçbir grup hakkında veya İslami kesimi ilgilendiren hiçbir maddeyle ilgili Müslümanların lehine bir değişiklik yapılmamıştır. Bunun tek istisnası Özal döneminde 3 madde kaldırılmıştır. Onlar da düşünce ve inanç önündeki engellerin kaldırılmasıydı ve bu maddelerden de tutuklu yoktu yargılananlar vardı” dedi.
 
İslami davalardan binlerce kişinin mağdur olduğunu dile getiren Sayan, bu davalara yönelik hiçbir değişiklik yapılmadığının altını çizdi.
 
Öte yandan 3. Yargı paketinin sol gruplara uygulandığı ve İslami kesimlerin bu paketten istifade edemediği halde büyük bir yaygara koparıldığını da dile getiren Avukat Sayan, “Bu ülkede herkes yasaların kendine uygulanmasını istiyor. Başkasına uygulanmasını istemiyor. Tabiri caizse bir kaşık suda fırtına koparılmaya çalışılıyor. Bunu hukuken kabul etmek mümkün değil” diye konuştu.
 
İSLAMİ KAMUOYU ÇOK ZAYIF
Gündem oluşturma konusunda İslami kamuoyunun zayıf kaldığına da işaret eden Avukat Sayan, sözlerini şöyle sürdürdü: “En büyük sorunlardan birisi de ciddi bir kamuoyunun olmaması.
 
Sol kesimlerin kamuoyları daha aktif, dış kamuoyundan da destek alıyorlar. Ancak İslami kamuoyu çok zayıf. Güçlü bir kamuoyu oluşturulamıyor. Daha çok geleneksel yöntemler kullanmaya çalışıyorlar. Bu da sonuç vermiyor.”
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir