• DOLAR 34.451
  • EURO 36.367
  • ALTIN 2863.908
  • ...
Nasıl Bir Eş Seçilmeli?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hamd, insanı tek bir nefisten, ondan da eşini yaratan ve her ikisinden birçok kadın ve erkek var eden Yüce Rabbimize olsun. Salât ve selam, yaratılmışların hayırlısı olan Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, cem’i Resul ve Nebilere ve tüm salih kullara olsun…

Rabbimiz insanoğlunun yaratılışına bir erkek (Hz. Adem) ve bir kadınla (Hz. Havva) başlamayı murat etti. Bunlardan birçok kadın ve erkek var edilerek yeryüzündeki ilk kurum olan aile oluştu. Ailenin oluşması için de evlilik şarttır. Evlilik, Allah’ın koyduğu kurallar çerçevesinde, bir erkek ile bir kadın arasında akitle olur. İslam’da ruhbanlık yoktur. Evlilik fıtridir. Kimi için vacip, kimi için sünnet ve kimi için de mubahtır. Resulullah (s.a.v): “Evlilik benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim. Kimin evlenme imkânı varsa hemen evlensin. Kimin de imkânı yoksa oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır”1 buyurur.

Aile toplumun en temel taşıdır. O, ne ölçüde sağlam olursa, onun üzerine bina edilen toplum da o ölçüde sağlam olur. Müslüman kişiye düşen, bu kurumu sağlamlaştırmak için gerekli olan tedbir ve kuralları, Kur’an ve sünnetten öğrenip uygulamaktır. İnsan hayatının her alanıyla ilgili düzenlemeler getiren Allah ve Resulü, bu en temel kurum için de belli prensipler getirmiştir. Müslüman kişi; hem dünya hayatındaki huzur ve mutluluğu için, hem de ahiret saadeti için bu emir ve tavsiyelere kulak verip hayata geçirmelidir. Bu bağlamda gerek anne ve babalara ve gerekse de evlenecek kız ve erkeklere belli sorumluluklar düşmektedir.

İnsanın aile yuvasında mutlu ve huzurlu olması, günlük hayatına sirayet ettiği gibi, taat ve kulluğuna da sirayet eder. Aile kişinin dünyada cenneti olabildiği gibi cehennemi de olabilir. İşte cehennem gibi bir hayatı yaşamamak için, atılacak ilk adımın Allah ve Resulü’nün tavsiyeleri doğrultusunda sağlam atılması gerekir. Tedbiri aldıktan sonra, kader başka şekilde gerçekleşirse bile en azında ahret sorumluluğundan kurtulmuş olunur. Buna da sabır ile deva bulunmaya çalışılır.

İlk adım eş seçimiyle başlar! Gerek Kur’an-ı Kerim’de ve gerekse de Hz. Peygamber (s.a.v)’in hadislerinde, evlenilecek kız ve erkekte aranması gereken özellikler herkesin anlayabileceği tarzda açıklanmıştır. Rabbimiz (c.c) şöyle buyuruyor: “Müşrik kadınları iman etmedikçe nikâh etmeyin. Bir müşrik kadın sizi imrendirip hoşunuza gitse bile, iman etmiş bir cariye ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman etmedikçe nikâh ettirmeyin. Bir müşrik erkek size hoş görünse bile, Mü’min bir köle ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler. Allah ise cennete ve mağfirete davet ediyor. Umulur ki düşünürsünüz.” (Bakara / 221)

Resulullah (s.a.v) da: “Kadın dört şey için nikâh edilir; malı, soyu, güzelliğ ve dini için. Sen dindar olanı tercih et” buyurur. Yine: “Dini ve ahlakı sizi memnun eden birisi kız istemek üzere size gelirse, onu evlendirin. Böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur” buyurmuştur. Başka hiçbir ayet veya hadise bakılmazsa bile, bu ayet ve hadisler evlenirken nelere dikkat edilmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadırlar.

Rabbimiz yakışıklılığı ve güzelliği hoşa gitse bile iman etmeyen, kendisini tanımayan kadın ve erkeklerle kulunun evlenmesini yasaklamıştır. Sosyal olarak insanların rağbet etmediği, hor gördüğü bir sınıftan bile olsa, kendisine kulluk eden takva sahiplerinin tercih edilmesi gerektiğini emrediyor Rabbimiz…

Bu gün aileler ve evlenecek kişiler, Allah ve Resulü’nün tavsiyelerinin tam zıddı hareket ettikleri için, aile yuvaları çatırdamakta ve yavaş yavaş yok olmayla karşı karşıya gelmektedir. Zenginliğin, güzelliğin, kariyerin mutluluk için yeterli olmadığını nikâhtan sonra anlayan çiftler, birbirlerine karşı tahammülsüz davranmakta, en ufak bir tartışma ve problemde mahkeme kapılarına koşmaktadırlar. Boşanmalar gittikçe artmakta, annesiz veya babasız kalan çocuklar dinden, ahlaktan uzak büyümektedirler. Bu durumu gören gençler ile böyle büyüyen kişiler evlilikten korkmakta, gayri İslami birliktelikler yaşamayı tercih etmektedirler. İlk adım olan eş seçimi maddi ve görsellik kurallara göre olduğu için bu sonuçlara da şaşırmamak gerekir.

Maddi refah ve güzellik en vazgeçilmez şart olarak duruyor insanların önünde. Damat adayı veya annesi, bir kızı istemeye giderken ilk dikkat ettiği şey, boyu-posu, kaşı-gözüdür. Gelin adayı veya annesinin ise ilk sorduğu soru; “Oğlunuz ne iş yapıyor, şu kadar altın, şu kadar eşya alabilecek misiniz?” Oluyor. Namaz kılıp kılmadığı, helale harama dikkat edip etmediği, saygı ve dürüstlüğü ise ya hiç konuşulmuyor, ya da en son konuşuluyor. Konuşma arasında değinilse bile “Şu an namaz kılmıyor ama evlendikten sonra kılacak, şu an başını örtmüyor ama evlendikten sonra örtünecek, insan bir kere evlenir; hele gelinliğini dilediği gibi seçsin, düğününü dilediği gibi yapsın ki, ileride içinde kalmasın” denilir. İslam bir bütündür, beşikten mezara kadar insanın tüm hayatına müdahale eder. Allah ve Resulü’nün nezdinde en hayırlı olan ise, “en takvalı” olandır.

“Güzellikleri sebebiyle kadınlarla evlenmeyin. Çünkü güzelliklerinin onları (kibir ve gurur sebebiyle) alçaltacağından korkulur. Onlarla mal ve mülkleri sebebiyle de evlenmeyin, zira mal ve mülkün onları azdıracağından korkulur. Fakat onlarla diyaneti esas alarak evlenin. Yemin olsun ki, burnu kesik, kulağı delik siyahî dindar bir köle, dindar olmayan kadından hayırlıdır”2 diye buyurur Resulullah Efendimiz.

Hasan-ı Basri Hazretleri, kızını isteyen iki kişiden hangisine vereceğini soran adama; “Dindar olanına ver. Eğer kızını severse ne ala, sevmese de Allah’tan korktuğu için ona zulmetmez” diye cevap vermiştir.

Evlenecek kadın ve erkek arasındaki küfüvün (denklik), dindarlıkta olması gerektiğini söyler birçok İslam âlimi. Hanzala b. Ebu Süfyan el- Cumeyhi annesinden şunu rivayet eder: “Ben Abdurrahman b. Avf’ın kız kardeşinin Bilal’e nikâhlı olduğunu gördüm.” Bilal (r.a), cahiliyye toplumunda en hor görülen sınıf olan köleliktendi. Siyahî bir köle olan Bilal (r.a.)’in, iman ve takvası, İslam toplumunda, onu en itibarlı olanlardan daha üst bir mertebeye çıkarmıştı.

Anne ve baba evlilik çağına gelen çocuklarını dindar ve ahlaklı olanlarla hemen evlendirmelidirler. Resulullah (s.a.v), Hz. Ali’ye; “Ey Ali üç şeyi geciktirme. Vakti gelen namazı, hazırlanmış cenazeyi ve dengini bulduğunda kızı evlendirmeyi” buyurmuştur. Bu gün özellikle anneler, kızlarını dünya refahını düşündükleri için, evlendirmekte geç davranmaktadırlar. Zamanın ilerlemesiyle yaşta ilerler ve kızın talipleri azalır. Ondan sonra da ‘çocuğumun kısmeti kapatılmıştır’ deyip, kısmet açma (!) telaşına düşmektedirler.

Anne-babalar, çocukları için dindar ve ahlaklı olan eşi seçtikten sonra, bu eşlerin aile yuvasını kurmaları için de yardımcı olmaları gerekir. Fuzuli masraftan kaçınıp, Allah (c.c)’ın rızası doğrultusunda düğün ile evlilik ilan edilmelidir. İmkânlar nispetinde düğün yemeği hazırlanmalı; eş, dost, akraba ve muhtaçlar çağrılmalıdır. Düğün yemeklerinin en kötüsünün fakirlerin çağrılmadığı yemek olduğunu söyleyen Resulullah (s.a.v)’ın bu uyarısına dikkat edilip fakir fukara dışlanmamalıdır.

Hz. Fatıma’nın çeyizinin çok sade olduğu hatırlanmalı ve ihtiyaca göre çeyiz hazırlanmalıdır. Konu komşunun değil, Allah ve Resulü’nün tavsiyelerine kulak verilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Hz. Fatıma ve Ali’ye: “Ey Ali! Sen Fatıma’ya köle ol ki o da sana cariye olsun” ve Hz. Fatıma’ya da: “Ey Fatıma! Sen Ali’ye cariye ol ki, o da sana köle olsun” dediği gibi karşılıklı sevgi ve saygı tavsiye edilmelidir, evlenecek olan çiftlere.

Unutulmamalıdır ki Hz. Peygambere: “Hangi kadın daha hayırlıdır?”diye sorulduğunda. “Kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindiren, emrettiği vakit itaat eden, yanında bulunmadığı zaman malını ve iffetini koruyandır” diye cevap verdiği gibi: “Sizin en hayırlılarınız hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. Ben sizin kadınlara en iyi davrananınızım” ve “Sizin hayırlılarınız hanımlarını dövmeyeninizdir” buyurmuştur.

“İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet var etmesi O’nun varlığının delillerindendir. Bunlarda düşünen toplum için ayetler vardır.” (Rum /21) diye buyurur Rabbimiz. Bu ayette geçen sevgi ve merhamet, Ku’an-ı Kerim’de “Meveddeten” diye geçer. Meveddet, Vedud ile aynı kökten gelir. Vedud, Allah-u Teâlâ’nın Esma-ül Hüsna’sındandır. Rabbimiz kendi isimlerinden olan bir kavramı, eşler arasındaki ilişki için kullanmıştır. Bunda gerçekten de düşünen toplum ve fertler için ibretler vardır.

Son olarak gerçekten de ibretlik bir olay ile bitirelim. Bir ailenin kızını, varlıklı bir aile istemeye gelir. Ve bu aileye kız verilir. Dini diyaneti hiç sorulmadığı için damat tarafı da konuya değinmez. Düğünden sonra zifaf gecesinde, damadın sünnetsiz oluşundan dolayı, sebebini soran geline; kendisinin Müslüman olmadığını söyler. Gelin, düğün sabahında baba evine döner. Damat tarafı da belki de haklı olarak; “Siz bize dinimizi sordunuz mu? Mal ve mülkümüzü sordunuz, onu söyledik. Dinimizi de sorsaydınız söylerdik” diye cevap vermişler. Şimdi o kızın toplumda dul damgası yemesine mi üzülmeli, Müslümanlar olarak nelere dikkat ettiğimize mi, yoksa nikâhı kıyan imamların (bir kısmının) gelin ve damatlara kelime-i şehadeti dahi getirtmeyip nikâhı kıymalarına mı?

Erkeklerin kendilerine Allah Resulünü, kadınlarında Hz. Hatice’yi, Hz. Aişe’yi örnek aldığı mutlu aile yuvalarının tesisi temennisiyle…

Rana Çeçen / Nisanur Dergisi - Haziran 2012

Bu haberler de ilginizi çekebilir