• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri ve Kuran Kursları
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

BİNGÖL- Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlen \"Uluslararası Medrese ve İlahiyat Kavşağında İslami İlimler Sempozyumu\" yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık 100 bilim adamının katılımıyla start aldı.

 

\"Uluslararası Medrese ve İlahiyat Kavşağında İslami İlimler Sempozyumu\"nda Süleyman Hilmi Tunahan ve Kur`an Kursları\" başlığı altında bir sunum yapan Doğruhaber Gazetesi yazarlarından İbrahim Dağılma İslami mücadele önderleri açısından yakın tarihin adeta bir hazine gibi olduğunu söyledi.

 

\"Zulüm, baskı, tehcir, sindirmelere rağmen hız kesmeyen bir mücadele, yolumuzu ışıtmak ve dava öncüllerini tanımak/tanıtmak için gayretli elleri bekliyor\" diyen Dağılma, \"Hâkim güçlerin sisleme ve unutturma politikasıyla karşı karşıya bu hazineyi kıymetiyle iman ehlinin faydasına sunmamak tarih açısından bir sorumluluk ve ahirete dönük ağır bir mesuliyettir.\" dedi.

 

Yakın tarihte unutturulamaya çalışılan kıymetli âlimlerden birisinin de \" Kur`an Hadimi\" olarak ünlenmeyi fazlasıyla hak eden Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri olduğunu ifade eden Dağılma \"İslami değerlerin zorba yasaklarla ortadan kaldırılmak istendiği, İslami kıpırdamalara karşı en acımasız ve korkunç karşılıkların verildiği bir dönemin canlı şahidi ve mazlum tanığı olarak Süleyman Hilmi Hoca `Sizin en hayırlınız Kur`an-ı öğrenen ve öğreteninizdir.` Hadis-i Şerifi ile `Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî`yi aşılamaktan ibarettir. Gâye: Rıza-î İlahîdir. Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Sünnetten gayri olan, yanlış yollara sapmayınız.` sözü ortaya çıkarmak istediğimiz ilim hazinesinin değerinin yüceliğini göstermektedir.\" Şeklinde konuştu.

 

Nebilerin Bıraktığı Miras Şeriat-ı Ahmediye`ye Hizmettir
Süleyman Hilmi Tunahan`ın hayatından ve mücadelesinden kesitler aktaran Dağılma, \"Bir gün Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerine şöyle denir: \" Kendini niçin bu kadar yıpratıyorsun?\" diyenlere şu cevabı veriyordu: `Yarın hesap günü var. Allah Teâlâ: `Süleyman! Verdiğim ilimle ne hizmet ettin, onu sana bu kara topraklara getir de göm diye mi verdim?` derse ne cevap veririm. Zamane âlimlerinin bu husustaki gafletleri büyüktür. Sözde varis-i enbiyayız derler. Nebilerin bıraktığı miras şeriat-ı Ahmediye`ye hizmettir. Onlar kendi evlatlarını dahi öğretmiyorlar.` diye cevap vermiştir.

 

Evet! Böylesi hedefsiz ve gafil korkaklar okutmuyor, Süleyman Hilmi Efendi ise okutmak istediği halde talebe bulmakta güçlük çektiğini ifade eden dağılma, Hatta bu meyanda bazen dersiam arkadaşlarını ziyaret eder, torunlarını okutup okutmadıklarını sorardı. Onlardan:
\"Nerede.. Böyle bir devirde nasıl okutabiliriz ki...\" cevabını alınca çok üzülür ve kendisine verilmesi halinde okutabileceğini söylerdi. Ancak bu dahi kabul görmezdi.\" İfadelerini kullandı.

 

Dağılma \"Süleyman Hilmi Tunahan ve Kur`an Kursları\" konulu sunumuna şu ifadelerle devam etti:

 Süleyman Efendi, Kur`an öğretme işine dört elle sarılmış, gayreti gün be gün ziyadeleşmişti, diğer yandan da tedbiri elden bırakmadan gizlilikle hareket ediyordu. Öyle ki bir yandan İstanbul`un değişik camilerinde vaaz ediyor, bir yandan da camilerin müezzinliklerinde, apartman bodrumlarında, bulabildiği her yerde talebe okutmaya çalışıyordu. Bu çabanın semeresi olarak Kur`an hadimlerinin ilk tohumları şekilleniyordu. O, aynı zamanda vaaz ve hususi sohbetleriyle, Kur`an talebelerini madden ve manen destekleyecek gönüllüler halkasını teşkil ediyordu. Önce yaşlılar geldi. Gedikpaşa`daki Azakzade apartmanının bodrumunda, Avukat Osman Bey, Hacı Refik, Mehmet Efendi`yle oluşan halkaya, daha sonra Biletçi Hüseyin Efendi, Tüccar Çırpanlı Mustafa Efendi, Beypazarlı Terzi Ali Bey, Kalaycı Hocalar dâhil oldu.

 

\"Ajan ve Muhbirlerin Amansız Takipleri Yıldırmadı\"

Yeni yeni tutuşan kandillerin etrafında yeni halkalar oluştu. Topçular`da, Kısıklı`da, Şehzadebaşı`nda. Bu arada gizli polis teşkilatının istihbari çalışmaları, ajan ve muhbirlerin amansız takipleri sürüyordu. Tutuklama, nezaret, sorgu, işkence, hakaret ve zulümler onun azimli ve şerefli direnişi karşısında eriyordu. İstanbul`da bunalttılar, Kabakçı`ya oradan Kuşkaya mağarasına... Yine yakaladılar, Toroslar`a gitti. Yıldıramadılar, durduramadılar. Çünkü Süleyman Hilmi Hazretleri:
\"Bizim hiç duracak zamanımız yok. Ümmet-i Muhammed`in evlatları cehenneme birsel gibi akıp giderken, biz onlara seyirci kalamayız. Bu selden ne kütük kurtarırsak kardır.\" diyordu. Vaizlik belgesini iptal ettiler. Hiç oralı olmadı. Güya maddi imkânsızlıklarla yoracaklar, ona rahatsızlık vereceklerdi. Onun buna karşı izzeti şunu söylüyordu:
\"Biz, değil yorgunluk, rahatsızlık, mezara gidiyor dahi olsak, okumak, okutmak ve hizmet denince koşarız,\" derdi.

 

\"Talebeden Para Alınmaz Talebeye Para Verilir\"

Öyle ki günün birinde bir zat Süleyman Efendi`ye gelir:
\"Efendi hazretleri oğlumu okutmak istiyorum, ne ücret alıyorsunuz?\" diye sorar. Süleyman Efendi ise:
\"Sen çocuğunu hemen getir, talebeden para alınmaz. Talebeye para verilir. Okusun da, dinine, kitabına, milletine hizmet etsin!\" derdi.
İlim taliblerine şu tavsiyeden geri durmazdı:
\"Oğlum ilimsiz ibadetin tadı olmaz. Tek kanatlı kuş uçmaz. İnsanların dünyaya dalıp istikbal sevdasına daldıkları şu günlerde Mevla`nın ilmini okuyacağız. O, insana iki cihanda izzet ve şeref veren gerekli bir iştir. İhlâs ve samimiyetle Allah Rasulü`ne yönelen, gölge gibi dünyayı elde eder. Dünyaya çalışan ise ahireti kazanamaz. Zira Ahiret hakikat, dünya haleftir. Eğer ağacı kökünden götürürsen gölge de beraberinde gelir.\"
bir gün Süleyman Efendi`yi Kur`an öğretirken yakalarlar. Karakola götürülür, Süleyman Hilmi Hazretleri jandarma yüzbaşısıyla arasında şu konuşma geçer:
- Ben hocalığı bir tarafa bırakayım. Sen de komutanlığı bir tarafa bırak. Seninle bir konuşalım!
- Buyur hocam!
- Hayır, hocam demeyeceksin. Şimdi sen komutanlığı bir tarafa bırak, ben de hocalığı bir tarafa bıraktım. Birer vatandaş olarak konuşuyoruz!
- Peki buyurun!
- İyi ki Allah seni bir tazı olarak yaratmamış. Eğer öyle olsaydı, şu ormanlarda yakalamadık tavşan bırakmazdın. Şu dağların tepesinde Allah`ın kitabını okutuyor diye geldin beni karakola götürüyorsun değil mi?
Bunun üzerine komutan başını yere eğer ve suskun kalır.

Bir gün bir talebesi:
\"Efendim! Herkesin rahatsızlığıyla meşgul oluyor, iyileşmelerine vesile oluyorsunuz. Biraz da kendi rahatsızlığınız ile meşgul olsanız!\" dediğinde o şöyle cevap verir:
\"Evladım! Kendime yirmi dakika ayırabilsem hiçbir rahatsızlığım kalmayacak. Fakat onu bile ayıramıyorum!\"
İlahi hoşnutluk ve Ahiret saadeti için her türlü cefaya, çileye sabırla, aşkla \"Merhaba!\" diyenlere ne mutlu!
Kur`an eğitimi ve İslami ilimleri tedriste hız kesmeyen Süleyman Efendi, Anadolu ve İstanbul`da yetişen talebeleri çeşitli bölgelere İslami hizmet, talebe okutma ve halkı irşad etmek için gönderiyordu.

 

\"Canlı Kitap Yetiştirmeyi Daha Lüzumlu Buldum\"
\"Selefin mum ışığında yazdığı baha biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm. Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum.\"

 

Süleyman Efendinin en büyük hususiyetlerinden biri de şüphesiz ki Allah`ın kelamı Kur`an-ı Kerim`e ettiği hizmetlerdir. Allah demenin bile yasak edildiği o karanlık günlerde bu işi başarabilmek için insanda Uhud Dağı gibi yürek olması gerek. Büyük insanların çileleri de büyük olur. Süleyman Efendi de pek çok ezalar, cefalar çekmiştir.

O, hiçbir zulüm ve cefadan yılmadı. Kur`an caddesinde ömür arabasını son nefesine kadar sürdü.
Süleyman Efendi büyük bir mücadele ve dava ruhuna sahipti. Onu, muasırlarında nadiren rastlanan bir aksiyon insanı olarak müşahede ediyoruz. Hatta sadece kendilerine değil, ondan feyz almış, rahle-i tedrisinde bulunmuş nice talebelerinde dahi günümüzde ayni hasleti müşahede ediyoruz. Onun aksiyon cephesini ifade etmesi bakımından talebelerine söylediği şu sözleri burada aynen zikretmek istiyorum: \"Biz, ömrümüzde bir defa olsun sırtımızı yaslayıp rahat oturmadık, huzur-u İlhî`de böyle bir kaydımız yoktur. Allah (c.c) ve Rasulü buna şahittir. Aklınızı başınıza alın.\"
(Nihat Kanat-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir