• DOLAR 32.345
  • EURO 34.963
  • ALTIN 2407.946
  • ...
Batıdaki İSLAM Korkusu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
 
Bu irtibat bazen çekişme ve savaşlara kadar uzanmışsa da aralarında diyalog ve kültürel irtibatlara da yoğun bir şekilde rastlanır. Bir yandan Haçlı savaşları dayatılırken diğer yandan karmaşık diplomatik ilişkiler her zaman varlığını sürdürüyordu. Bin yıldan fazladır iki taraf arasında devam eden çekişmeleri, sürtüşmeleri ve tedirginlikleri değiştirmek kolay değildir.

Bu süre zarfında her iki taraf birbirlerinden yeterince etkilendi. Ancak bu, iki taraf arasında kaynaşmalara yol açmadı. Aksine, toplumsal psikolojinin bir kaidesi gereği kimliklerini koruma, yalnız Avrupa–Amerika ve İslam şeklinde her iki medeniyetin ayrı ayrı kimliklerini muhafazası yoluna gidildi. İki medeniyet birbirlerine yaklaştıkça, birbirlerinden daha fazla etkilenme ve birbirleri içinde erime korkusu yaşandı.
 
Bu tedirginlikler Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında gerçek diyalogun yaşanmasına imkân tanımadı. İki tarafın birbirlerini tanımaları, yakınlaşmaya sebebiyet vereceği yerde, kötümserliklere ve daha fazla korkuya yol açtı. Her iki tarafın ulaştığı tasavvur, kendilerine ait kültür ve medeniyetin, karşı medeniyetin dayanaklarını kabul etme ya da hazmetme gücüne sahip olmadığı şeklindeydi. Bugün İslam toplumunun yaygın düşüncesi, İslam’ın Batının Liberal düşüncesiyle uyuşmadığı şeklindedir. Batı’da da İslam ile Batı hayat tarzının uyuşmadığı yaygın olarak işlenmektedir.

Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanlar her zaman ikinci sınıf muamelesiyle karşılaştılar. Özellikle Avrupa’nın bu yaklaşımı Amerika’dan ve başka yerlerden daha fazladır. Geçen asırlar boyunca Avrupa ile ilişkilerde Müslümanlar her zaman yabancı unsur kabul edildi. Müslümanlarla Batılılar arasındaki ilişkinin şekillenmesinde Müslümanların Batı’da karşılaştıkları acı hatıralardan ve Avrupa’nın Müslümanları küçük düşürücü yaklaşımlarından kaynaklanmaktaydı. Avrupalılar İslam’ı çok iyi biliyorlar. Bu doğrultuda hazırladıkları kanunlarla Avrupa’daki Müslümanların diğerlerinin faydalandığı haklardan istifadelerini önlemeye çalışıyorlar.

Avrupalılar bizim tasavvur ettiğimizden daha fazla İslam’ı tanıyorlar. Son yirmi yılda; Müslümanların hayatı, İslam’ın mahiyeti ve bakış açısı, İslam âlimlerinin düşünce şekli, Müslüman halkların inanç ve yaşantıları hakkında Avrupa’da binlerce kitap, rapor ve makale kaleme alındı. Bu ilmi ve kültürel verileri kullanarak İslam ve Müslümanlarla mücadelede istifade ediyorlar.
İşin ilginci, Avrupalıların Müslümanlarla ilgili bu ince ve derin bilgileri, derin endişelere sürüklenmelerine yol açmaktadır.
Amerika’da Müslümanlara karşı düşmanlık 11 Eylül saldırısıyla zirve yaptı. Oysa Avrupa’nın yaklaşımı, bin yıldan fazladır taassup ve düşmanlığa dayanmaktadır. İngiltere’de İslam düşmanlığı hakkında 1997 yılında yayınlanan rapor, Randy Midi 1 danışma grubuna aitti. Zamanın İçişleri Bakanı Jack Straw tarafından meclise sunulan raporda İslam korkusu anlatılırken sekiz madde üzerinde duruluyordu.

İslam korkusunun, ırkçılığın meşhur kollarından biri gibi olduğunun anlatıldığı yazıda; İslam’ın değişmez ilkelere sahip olduğu, diğer kültürlerle uyuşmadığından onlardan etkilenmediği, şiddete dayanıp mantığa dayanmadığı, terörizmi savunduğu, medeni dünyaya karşı cephe aldığı, siyasi bir ideoloji olup askeri ve siyasi hedefleri olduğu, Batının eleştirilerine kulak tıkadığı, düşmanlıkla yaklaşan Müslümanların başkalarına saldırdığı ve diğer toplumlardan ayrılmalarından dolayı Müslümanlara karşı şiddet kullanımının tabii, gerekli ve mantıklı olduğu bildiriliyordu.

İngiltere’de hiçbir kurum, teşkilat ya da parti doğrudan İslam düşmanlığıyla öne çıkmıyor. İslam korkusunun daha çok 11 Eylülden sonra artış gösterdiği görünüyor. Ancak İngiltere’nin basın organlarının İslam düşmanlığını yaymadaki çabaları oldukça yoğundur. Programlı şekilde birbirleriyle irtibatlı hareket edip kamuoyunu etkilemeye çalışıyorlar. Avrupa’da İslam düşmanlığını körükleyen grupların gafil davrandıkları ya da bilinçli olarak işaret etmedikleri şey, İslam düşmanlığıyla elde edilen menfaatlerdir. Zaten İslam’dan korkutma çabalarının en büyük hedefi, Batı insanının İslam’a ciddi şekilde yönelmesinin engellenmesiydi.

İslam düşmanlığını yaymada diğer bir kazançları, şehadet operasyonları mantığına ve Batılıların bundan duyduğu korkuya dayanmaktadır. Batıda insanların yoğun olduğu bir yerde yapılan şehadet operasyonuyla Siyonistlere karşı yapılanlar arasına bir ayırım konmazsa, İslam düşmanlığının korkuyu yaymaları gölgesinde Filistin halkının haklı direnişi gizlenmeye çalışılacak.

Bütün bunlarla birlikte İslam düşmanlığının yaygınlaştırılası Amerika’nın tek tek taraflı askeri ve psikolojik savaşının gereği olarak nitelendirilse yanlışlık yapılmaz. Genel olarak Batının felsefe ve ideolojisinin hedefi İslam ve Müslümanların çehresini menfi olarak tanıtmaktır.

Bu alanda global kültürden yoğunca istifade ediyorlar. Zaten bu düşmanlık, 11 Eylül’den sonra ülke sınırlarını aşan global bir olay halini aldı. İslami köktendincilik, İslami terörizm, intihar saldırıları… gibi kavramlarla İslam’ı terörizmle aynı kefeye koymaya ve darbe vurmaya çalışıyorlar.

Batı; Doğuyu, Asya kaynaklı nitelendirip kavmiyetçi görüşlere dayanarak daha fazla aşağılamak için çabalamaktadır. Ancak Müslümanların Batıya itirazı, Batının Siyonist rejime karşı tutumunda olduğu gibi insan hakları gaspını savunması, Müslüman toplumların başına diktatörler yerleştirip zulümlerine rağmen onları korumaya çalışması gibi konulardan kaynaklanmaktadır. İşin ilginç yanı Batının din adamları bile İslam’la mücadelede ön saflarda görünmekten kaçınmıyorlar. Avrupa’ya tavsiyelerde bulunan Papa, Sadece Hıristiyanlığı gözetlemelerini, Türkiye’yi Avrupa Birliğine kabul etmemelerini istiyordu.

Kaynak: İslamicgc
Yazan: Mecid Asımi
Çeviren: Hanefi Aydın

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir