• DOLAR 32.34
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2393.529
  • ...
Halkla Aramıza Girenlerin Çabalarını Boşa Çıkarttık
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M.Salih Keskin / Diyarbakır

DİYARBAKIR - Geçtiğimiz yıl yerel Mahkemece hakkında kapatma kararı verilen Mustazaf Der, çalışmaları aralıksız devem ettiriyor. Özelikle bölgede yaptığı etkinliklerde yüz binleri bir araya getirerek, geniş bir kitleye hitap eden Mustazaf Der, aynı zamanda Peygamber Sevdalıları Platformu`nun Genel Koordinatörlüğünü yürütüyor.
 

Mustazaf Der`e açılan kapatma davası sürecinden milyonluk Kutlu Doğum etkinliklerine kadar birçok konuyu Mustazaf Der Genel Başkanı Av. Hüseyin Yılmaz ile konuştuk. İşte Yılmaz beyle yaptığımız söyleşinin tamamı.
 

Suçlama Konusu Yapılan Faaliyetler Hukukidir


Geçtiğimiz yıl derneğinize yönelik bir kapatma davası açıldı. Hukuki süreçte gelinen nokta nedir?

 

Derneğimizle ilgili yerel mahkemenin verdiği kapatma kararı, Yargıtay`da bekliyor. Yerel mahkeme, kararı oldubittiye getirdi. Özelikle araştırılması gereken bazı hususlar araştırılmadı. Dernek üyelerimiz hakkında açılan ceza davasının sonucu beklenmeden karar verildi. Hukuka göre, dernek üyeleri hakkındaki ceza davası onaylanmadan dernek hakkında kapatılma davası açılamazdı, ama açıldı. Şuan da bile Adana`da dernek üyelerimiz hakkında açılan dava devam ediyor. Burada usul hatası yapıldığı açıkça ortadadır. Esasa yönelik de eksikliği var, çünkü suçlama konusu yapılan faaliyetler, hukukidir. Yasal izinle yapılan faaliyetlerdir. Ve bu faaliyetlerde de hiçbir suç unsuru tespit edilmemiştir.

Derneğiniz hakkında dava açılmasına dayanak gösterilen suçlamalar nelerdir?

Kutlu Doğum etkinliklerin düzenlenmesi ve organize edilmesi, yardıma muhtaç ailelere maddi yardımlar yapılması, Gazze`ye yapılan saldırı sonrası basın açıklaması yapılması, İsrail`in kınanması ve benzeri yasal ve izinli faaliyetimiz yasadışı izinsiz ve suç oluşturan faaliyetlermiş gibi gösterilerek, kapatma davasına malzeme olarak kullanıldı. Devletin güvenlik güçleri ve yargı merciileri bir tek sihirli kelime bulmuşlar, işte tüm bu etkinlikleri "Hizbullah`ın amacı doğrultusunda" `Hizbullah`ın legalleşmesi` yolunda yaptığımız varsayımına dayandırılıyor. Bu sihirli kelimenin arkasına sığınarak, tüm yasal etkinliklerimiz suç olarak karşımıza çıktı. Hukuken bakıldığında, bu uygulama kelimenin tam anlamıyla skandaldır. Düşünsenize, bir etkinlik için izin alıyorsunuz ve yapılan bu etkinlikte suç unsuru yok, suçlu yok ve daha sonra bu etkinlik izinsiz, yasadışı bir faaliyetmiş gibi suç olarak karşınıza çıkıyor. Bundan şu anlaşılmaktadır, halkla bütünleşmeyi engellemek, muhalifleri bertaraf etmek, sesi kısmak, halkın teveccühünü kırmak. STK`ların kapısına kilit vurmak çare değildir. Bir dernek kapatılır, başkası açılır. Bizler, alternatifsiz değiliz, herhangi bir kapatma kararında yeni oluşumların içine gireceğiz.
 

Halkımız İle Aramıza Girmek İsteyenlerin Çabalarını Boşa Çıkardık

Kapatma davasından sonra yaptığınız etkinliklerde, faaliyetler ve çalışmalarda herhangi bir duraklama oldu mu?

Hayır, kesinlikte tam tersi oldu. Aksine çalışmalarımızı hızlandırdık. Kapatılma kararı, üyelerimizin azim ve kararlığını artırdı, daha çok çalışmasına sebep oldu. Ocak ayında platform üyesi derneklerimize yönelik yapılan baskınlar sonrasında paneller düzenledik. "İslami STK`lara ve İslami basına yapılan baskınlar" adlı panellerde Peygamber Sevdalıları Platformuna üye olan STK`lara şu çağrıyı yapmıştık, `kesinlikle olumsuz bir davranış içine girmeyin. Bizim cevabımız, meydanlar olacak. Amaçları, bizleri halktan koparmaktır, halk ile bütünleşmemizi engellemektir. Önümüz Nisan ayı, kutlu doğum ayıdır. Ev ev, mahalle mahalle, köy köy gezip, bizlere yapılan saldırıları, haksızlıkları ve zulümleri birebir halkımıza anlatın, onları halka şikayet edin. Halkımızı peygamberin davasına sahip çıkması için Kutlu Doğum etkinliklerine davet edin. İslami hizmetlerimizden dolayı bize zulmedenlere cevabımızı halkımız ile birlikte meydanlarda verelim` demiştik.

Ve bunu yaptık, Nisan ayı başlamasıyla birlikte bizlere yapılan saldırıları hem halkımıza anlattık, hem de onları Kutlu Doğum`a davet ettik. Halk ile bütünleşmenin doruk noktasını gösterdik. Aslında bu tablo, Peygamber Sevdalıları Platformuna üye olan derneklere yapılan baskının ters teptiğinin ispatıdır. Halkımız ile aramıza girmek isteyenlerin çabalarının boşa çıktığını gösterdi.

Türkiye, Halkın Dili Ve Dini İle Barışık Olmayan Ülkelerin içinde yer alıyor.

Bir ülkede STK`lar kapatılmak isteniyorsa özelde de İslami STK`lar kapatılmak isteniyorsa bu ülke için ne söylenebilir?
 

Türkiye`de birçok şey daha oturmamış. Türkiye, halkı ile barışık olmayan ülkelerin başında geliyor. Halkın haklı taleplerine kulaklarını tıkamışlar. Görmek istediği şekilde görmek istiyor. Sistem halkı ile barışık olmadığı için halk da sistem ile barışık değildir. Türkiye, halkın dili ve dini ile barışık olmayan ülkelerin içinde yer alıyor. Özgürlükler de resmi ideolojinin izin verdiği kadardır. Rejimin halkın dini ile dili ile bir sorunu var. Resmi ideolojinin hizmetinde bir din anlayışını yerleştirmeye çalışıyor. Vatandaşlık kavramı geliştirilemiyor. Herkes Türk olarak kabul ediliyor. Halka savaş açan, sırtını dönen ve kendi zihniyetini dayatan bir devlettir ve barışması gereken yine devlettir. Halkın haklı talepleri ortada ve halk bu taleplerinden vazgeçemez. Halkın haklı talepleri doğrultusunda Anayasada değişiklikler yapılmalıdır. Verilecek hakların Anayasal güvence altına alınması gerekiyor.
 

Hükümet, Basit Bir Yönetmenliği Bile Değiştiremedi

Hükümetin yeni Anayasa çalışmalarını seçimlerden sonrasına ertelemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devlet adına hareket eden Hükümet, her şeyi seçimler sonrasına bırakmış, bu yanlıştır. Hükümet, basit bir yönetmenliği bile değiştiremedi, seçim sonrasına bıraktı. Bu nedenle oyalama taktiği mi diye akıllarda soru işareti kalıyor. Çünkü çözüme niyeti olan haklı talepleri seçim malzemesi yapmaz. `Bekleyin seçim sonrasında inancın önündeki engelleri kaldıracağım, başörtüsü sorununu çözeceğim` demek kanaatimce siyasi bir manevradır. Kürt sorunu hakeza�
 

Elinizde yetki varken buna yapmazsanız artık halk söylediğinize kuşkuyla bakar. Kürt Sorununun çözümünü, PKK`nin silah bırakması şartına bağlarsanız, o zaman siz halkı değil, PKK`yi muhatap alıyorsunuz demektir. Çünkü bundan bu mana çıkar. Elinde silah olmayan birçok kesim var, bu konuda söz sahibi olan ve halk üzerinde sözü geçen birçok kurum, cemaat var, ama siz bunu kale almıyorsunuz. Ortalığı yakıp/yıkanları muhatap aldığınız için süreci tıkıyorsunuz. Başörtüsünün her alanda serbest bırakılması olsun, camilerde Kürtçe, Zazaca vaaz verilmesi, hutbe okutulması olsun, Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulması olsun, Kürtçe yer isimlerinin iadesi olsun, tüm bunlar Anayasa`yı değiştirmeden yapılabilir. Ama siz bunu yapmazsanız insanın aklına da türlü türlü şeyler gelebilir.
 

Etnik Vurgu Yerine, Vatandaşlık Kavramı Öne Çıkmalı
Yeni Anayasa ile ilgili bir çalışmanız var mı? Örneğin size göre hangi maddeler kaldırılmalı ve yerine hangi maddeler getirilmelidir?

Yeni Anayasa`yla ilgili bir çalışmamız var. Yeni Anayasa`da ulus devlet anlayışı terk edilmelidir. Etnik vurgu yerine, vatandaşlık kavramı öne çıkmalı. İnancın önündeki engeller kaldırılarak, güvence altına alınmalı. İdeolojik devlet anlayışı terk edilmeli ve değiştirilemez maddeler olmaması gerekir. Önümüzdeki günlerde ayrıntılı bir rapor hazırlayıp, hükümete sunma gibi bir düşüncemiz var.
 

Ha CHP Ha BDP
 

Geçtiğimiz günlerde Eskişehir`de CHP`li Tepebaşı belediye başkanı Ahmet Ataç`ın organize ettiği, destek verdiği resim sergisinde İslam`ın kutsal mabedi olan camii "ucube" şeklinde gösterilerek hakaret edildi. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Her halükarda bu çirkin bir davranıştır. İslam`ın şiarlarına hakaret edilmesi gerçek zihniyetlerini ortaya çıkartıyor. Her ne kadar biz Müslüman`ız deseler bile bunun halktan oy almak için söylenen söylemler olduğu ortaya çıkıyor. Müslümanların kutsallarına `ucube` denmesi terbiyesizce bir davranıştır ve kınanması gerekir. Bu resim sergisini düzenleyenler, çizenler ve destek verenler kınanmalıdır.
 

Bölgede BDP`liler camileri boykot ederken, batıda da CHP`liler camilere hakaret ediyor. Size göre, bu iki eylem arasında bir fark var mı?

Bizce hiçbir fark yoktur. CHP camilere hakaret ederken, CHP`nin Kürt versiyonu da camileri boykot ediyor. Bazı vatandaşlar, Kürtçe hutbe okutuluyor diye gidiyorlar. Bunda bir sorun yok, çünkü Kürtçe hutbe talebi haklı bir taleptir. Ama camileri boykot edenlerin amacı farklıdır. Amaç, cumadan cumaya camiye gidenleri camiden uzaklaştırmaktır. İslam`ın sembolü olan değerler boykot edilmez, eleştirilemez, hakarete tabi tutulmaz. Bu nedenle her ikisi arasında bir fark yoktur. Çadırlar asla camilerin alternatifi değildir. Caminin alternatifi yine camilerdir. Beğenmediğiniz imamın hutbesini dinlemeyebilirsiniz, beğendiniz imamın hutbesini dinlersiniz. Şuan görevde olan ve devletten maaş alan BDP`li imamlar var, oraya gitsinler. Ama gitmiyorlar, dediğim gibi bunda iyi niyet yok.
 

Tasvip Ettiğimiz Bir Aday Veya Bir Parti Mevcut Değil

Önümüzdeki Haziran ayında yapılacak genel seçimlerde desteklediğiniz bir aday veya parti var mı, yoksa tavrınız nasıl olacak?

Şu anda desteklediğimiz, tasvip ettiğimiz bir aday veya bir parti mevcut değil. Şuan kitlemizi yönlendireceğimiz veya şuna gidin buna gitmeyin diyebileceğimiz bir husus da söz konusu değil. Şimdilik herkese eşit mesafedeyiz. Seçimlere birkaç hafta kala tavrımızın ne olacağını kamuoyuyla paylaşacağız.
 

Allah`a Ve Peygamberine Savaş Açanlar Kaybetti

Mustazaf-Der peygamber sevdalıları platformu üyesi ve koordinatörü bir dernek. Nisan ayının başlamasıyla birçok yerde Kutlu doğum etkinlikleri düzenlendi. Meydanlardaki coşkunun her yıl katlanarak arttığını görüyoruz. Bunu en son Diyarbakır İstasyon Meydanı`nda düzenlenen ve yaklaşık bir milyon kişinin katıldığı etkinlikte gördük. Bu tablodan nasıl bir mesaj çıkarmak gerekir?

Peygamber Sevdalıları Platformu, 25 il ve 65 ilçede Kutlu Doğum programı düzenledi. Bu etkinliklerin çoğu açık alanda, miting şeklinde yapıldı. Salonlarda yapılan etkinlikler de izdiham yaşandı, salondan dışarı taştı. Bu yıl düzenlenen tüm etkinliklerde katılımın geçen yıla göre daha fazla olduğuna şahit olduk. Her yıl katlanan bir teveccüh var. Halkımız artık İslam`a ve peygamberine sahip çıkıyor. Bu teveccühün arkasında platform üyelerimizin fedakârlığı ve yoğun çalışması var. Bunda halkın duyarlı olmasının etkisi de büyüktür.
 

Halkımız, Peygambere, Kur`an-ı Kerim`e, İslam`a ve dini değerlendirene saldıranlara cevap verdi ve peygamberine ve onun yoluna bağlı olduğunu meydanlarda ispatladı. Kutlu Doğum`ların en büyüğü Diyarbakır İstasyon Meydanı`nda yapıldı. Bu etkinliğe Peygamberi seven herkes katıldı, destek verdi. Farklı mezhep, meşrep, camia, cemaat ve STK`lar o gün ordaydı. Ve Peygamber Sevdalıları Platformu da adına uygun davrandı. Hiçbir STK`yı ve şahsı ön plana çıkartmadı. Orada sadece Allah, Resulü ve sünneti öne çıkarıldı. Bu halkın kurtuluşu, birliği, beraberliği ancak Kuran ve Sünnetle olur. Peygamber davasına sarılmakla olur. Diyarbakır istasyon meydanı şunu göstermiştir ki; Bu topraklarda yıllardır Allah`a ve Peygamberine savaş açanlar kaybetmiştir. Kaybetmeye de mahkûmdurlar. 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir