• DOLAR 34.469
  • EURO 36.323
  • ALTIN 2936.539
  • ...
Başörtülü Kızlar da Okula!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşte Faruk Çakır`ın Yeni Asya Gazetesi`ndeki makalesi

Başörtülü Kızlar da Okula!

Hâl ve gidişe bakılırsa; Türkiye’nin çelişkileri bitmek bilmeyecek gibi. Bir yandan “Herkes okula koşsun, okumayan kalmasın” deniliyor; bir yandan da okula koşan bazı öğrenciler kapıdan geri çevriliyor. Bu da yetmezmiş gibi okul kapısından geri çevrilen bu öğrencilerin velileri mahkemeler yoluyla cezalandırılıyor.

Yıllardan beri, başta üniversiteler olmak üzere ‘kamusal alan’da devam eden başörtüsü yasağının sona ermesi gerektiğini ifade ettik. Yasakçılar direndi, her türlü yolu denedi ve neticede üniversitelerdeki başörtüsü yasağı büyük ölçüde sona erdi. Kötü mü oldu? Sınırlı bir azınlık hariç, bu gelişmeyi ekseriyet memnuniyetle karşıladı. Her ne kadar problem tam olarak çözülmemişse de, “Yetmez, ama evet” durumuyla karşı karşıyayız. Başörtüsü yasağının mağdur ettiği kişilerin maddî ve manevî hakları da iâde edilinceye kadar gerçekleri ifade etmeye devam etmeliyiz.

Gaziantep’te yaşanan bir hadise, başörtüsü yasağının anlamsızlığını bir defa daha hatırlattı. Gaziantep Şehit Kâmil İMKB İlköğretim Okulunda okuyan bir öğrencinin annesine, “kızının başörtülü bir şekilde okula devam etmesi talebinde ısrarlı davrandığı için” hapis cezası verilmiş. Yargılanan anne, çocuğunun eğitiminin engellenmesinin yanında, ayrıca 2 yıl 10 ay hapis cezasına da çarptırılmış.

Bu uygulama ve bu ceza, “Haydi kızlar okula” kampanyasını açanların samimî olmadığını göstermez mi? Yani, okula giden öğrencilerin illâ ki başlarının açık olması mı lâzım? Maksat kız öğrencilerin okuması ise, “Ne olursan ol, okula gel” demek gerekmez mi? Böyle denildiğinde, “İyi de okulun da bir kuralı var. Başörtülüler gelirse, ‘başka’ kıyafetlerle ya da ‘kıyafetsiz’ gelenler de olur. Onlara ne diyeceğiz?” diye itiraz edenler çıkıyor. Bu tam anlamıyla bir mugalata, aldatmaca ve demagojidir. En basit ve yalın cevabı üniversitelerde verebiliriz: Yıllardan beri devam eden başörtüsü yasağı kısmen de olsa sona erince, üniversiteye gelen ‘başka’ öğrenci tipleri mi ortaya çıktı? Ya da “Onlar başörtülü geliyorsa ben de ‘ayakkabısız’ geleceğim” deyip serbestiyeti, yasağın sona ermesini protesto edenler mi çıktı? Hayır, aksine başı açık olan da, başı kapalı olan da el ele, kol kola aynı sınıfta, aynı sırada ders almaya devam ediyor. Tıpkı yasak uygulanmayan darbe öncesi yıllardaki gibi...

Hiç kimse, “Kocaman Türkiye’de bir ildeki uygulamayı gündeme getirmeye ne gerek var. Böyle bir talep yok ki” demesin. Bu hadiseye “Bir kişinin, bir velinin talebi” olarak bakılamaz. Velev ki bir öğrenci, velev ki bir veli olsun. Haklı bir talep ise o dahi karşılanmalı. Ki, böyle bir talep bir kişinin değil, milyonlarca kişinin talebidir. Merak edenler varsa, kız çocukları okula giden velilere sorsun: “Kızlarınızı başörtüleriyle mi okula yollamak istersiniz?” Bakalım nasıl bir cevap alacaklar?

Üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına itiraz ediyoruz da, ilköğretimde uygulanan yasağa niçin itiraz etmeyelim? Elbette burada bir ‘ölçü’ vardır, ama bu ölçüyü idareciler koyamaz. “Bunlar küçüktür, büyüyünce başlarını örtsünler” demek idarecilerin işi değil. Öğrenci ya da veli isterse, istediği yaşta başörtüsünü takabilir ve takmalı. Türkiye’yi idare edenlerin vazifesi, öğrencilere okuma imkân ve şartlarını sağlamaktır.

Şu sorunun cevabını veremeyenler bu yasağı savunmasın: Meselâ, Almanya’da yaşayan bir gurbetçimizin ilkokula devam eden kızı başını örtebiliyor da, aynı yaşlardaki arkadaşı ya da kardeşi Türkiye’deki ilköğretim okuluna giderken niçin başını örtemesin?

Başörtüsü yasağı ilk okuldan son okula kadar ve ‘kamusal alan’ da dahil her kademede sona ermelidir, vesselâm...

Faruk Çakır / Yeni Asya

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir