Çocuklarımzı Karamsarlığa Boğmayalım
&`;Kesin olan şu ki sizin için, Allah`ın huzuruna çıkmayı umanlar, ahiret gününe inananlar ve Allah`ı çokça zikredenler için Allah`ın Resulü güzel bir örnektir.”(Ahzab: 21)
Çocuklar, büyüklerine bakarak, onları dinleyerek kendileri için gizli veya açık önderler tayin ederler. O, önderlerin hayatlarını, duygu, düşünce ve davranışlarını hayatlarına taşıyarak kendi hayatlarına şekil verirler.
Manen emanet etme, madden emanet etmekten çok daha önemlidir. Çocuğu, bir öndere (bir hayat rehberine) yönlendirmek onu bir tür, o öndere emanet etmek anlamına gelir.
Söz konusu emanet olunca Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamdan daha emin kim olabilir? Kim, Ondan daha çok emanete sahip çıkabilir? Kim, Ondan daha çok, emanetini selamet içinde tutar?
Müslüman çocuğun, manen emanet bırakılacağı kişi Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamdır. O, Müslüman çocuğun, hayatını kendi hayatına taşıyacağı, hayatını Onun hayatına benzeteceği önderdir. O, yüce Rabbimizin tayiniyle “Üsve-i Hasene”dir. En güzel, en mükemmel örnektir.
Müslüman çocuk, “Üsve-i Hasene”yi sever; “Üsve-i Hasene”nin sevdiği bir çocuk olmak ister. “Üsve-i Hasene”nin çocukları çok sevdiğini bilir. Kendisini “Üsve-i Hasene”nin seferlerden dönerken Medine’nin girişinde terkisine aldığı Hz. Hasan gibi, Hz. Hüseyin gibi, Hz. Usame bin Zeyd gibi, Hz. Abdullah bin Abbas gibi hisseder. Kendisini bizzat o terkinin içinde o çocuklar gibi görür, öyle hayal eder.
Müslüman çocuk, o terkideki çocukların inancıyla inançlanacak, onların ilmiyle ilimlenecek, onların hedefleriyle hedeflenecek, onların ahlakıyla ahlaklanacak, onların tepkisiyle tepkilenecek, onların kabulleriyle kabul sahibi olacak, onların hayatlarıyla hayatlanacak; onların hayatını, bugünün gerçekliği içinde kendi hayatına taşıyacak. Onun hayatına bakıldığında onların hayatından sayfalar görünecek, dolayısıyla Müslüman çocuğa bakan “Üsve-i Hasene”den izler görecek; Onun hayatından “Üsve-i Hasene”ye ulaşacak. Bu ne güzel çocuk ve onun emanet edildiği önder ne güzel önderdir diyecek.
Tevhid anlaşılmadan Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam anlaşılmaz; Kur`an’a iman etmeyen Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selama iman etmiş olmaz.
Müslüman çocuk, Kur`an’ı okur ve Onda “Üsve-i Hasene”yi bulur. Çünkü “Üsve-i Hasene”nin ahlakı bizzat Kur`an’dır:
- “Allah’la beraber başka ilahlar edinme…
- Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi ve anne-babaya iyilik etmeyi kesin bir emirle emretti…
- Kalbinizde olanı en iyi Rabbiniz bilir…
- Akrabaya, düşküne, yolcuya hakkını ver, elindekileri gereksiz yere saçıp savurma…
- Eğer Rabbi’nden bir rahmet bekleyerek onlardan yüz çevirmek zorunda kalıp yardım edemezsen, onlara hiç değilse gönül alıcı bir söz söyle…
- Elini boynuna bağlama (cimri olma) ama büsbütün eli açık da olma…
- Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın…
- Sakın zinaya yaklaşmayın…
- Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın…
- Yetimin malına rüşdüne erinceye kadar en güzel şekilde yaklaşın. Verdiğiniz sözleri de yerine getirin…
- Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun, doğru teraziyle tartın…
- Bilmediğin bir şeyin ardına düşme…
- Yeryüzünde böbürlenerek yürüme…
Bütün bunların kötü olanları, Rabbinin katında sevilmeyen şeylerdir.”(İsra Suresi: 22-38 ayetleri arasında buyrulan hükümler)
Müslüman çocuk, bu emirlere sarılacak ve bu emirleri dünyanın dört bir yanında yürürlüğe koymak için, bütün insanlığa onları ulaştırmak için mücadele edecek.
Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamdan önceki peygamberlerin kıssaları, Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamın tebliği için bir tefsirdir; Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamın ardında bıraktığı örnek neslin mücadelesi de Onun tebliği için bir tefsirdir.
Hz. Yusuf (a.s)’taki güzelliklerden biri de onun peygamber ocağından bir çocuk olarak uzaklaşıp Mısır’ın şatafatına düşmesine rağmen tevhid çizgisini, muvahhid ahlakını eksiksiz sürdürmesidir.
Yusuf Suresi’nde Hz. Yakub(a.s)’un dilinden şöyle buyrulur: “Kâfir bir kavimden başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.” (Yusuf Suresi: 87)
Hz. Yakub (a.s), atası Hz. İbrahim (a.s)’in yolu üzerindedir. Hz. İbrahim(Aleyhissalatu vesselam)’e “Sana gerçeği müjdeliyoruz, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma.” (Hicr: 55) dendiğinde O “Delalette olanlardan başka Allah’ın rahmetinden kim umut keser ki?” (Hicr: 56) diye buyurmuş.
Müslüman, Allah (cc)’ın rahmetinden umut kesemez. Onun, Allah (cc)’ın rahmetinden umut kesmesi kendisini yakmasıdır, kendisini bile bile ateşe atmasıdır.
Müslüman’ın çocuğunu karamsarlaştırması ise sadece çocuğunu değil, ümmetin geleceğini yakmasıdır.
Müslüman çocuğu, karamsar olamaz, karamsarlaştırılamaz. O, Hz. Yusuf (Aleyhissalatu vesselam) gibi Mısır’ın modern misali şatafatı içinde kalmak durumunda bırakılmışsa da bozulmayacak. Onun ufku, Hendek Günü’nün belirsizlikle daha da ağırlaşan zorlukları içinde dünyanın fethini va`d eden “Üsve-i Hasene”nin terkisinde büyüyenlerin ufku gibi açık olacak.
Kendisinden bir önceki nesle nasip olmaması, ona nasip olmayacağı anlamına gelmez. Her nesil bir basamaktır. O, bir basamak daha hakkın zaferine yakındır. O, ya dünya değiştirecek ya da dünyayı değiştirmede bizden daha üstte bir basamak olacak.
“Beyaz Saray’ın tepesine, Moskova’nın ortasına tek yol İslam yazacağız” diyen kuşağın karamsar olması için bir neden yok. Bütün belirsizliklere rağmen bugün dünya Müslümanlarının durumu, 30–40 yıl öncesine göre daha iyidir. Sıradan kitlelerde görülen aşınmaya rağmen bu böyledir. Bugün dünya Müslümanları en azından iktidardır veya iktidar ortağıdır. 30–40 yıl önce ise (şuurlu kesim olarak) bir avuç “İslamcı”dan ibarettiler.
Hem yaşanan gerçeklik (mevcut şerait, hal) aldatıcıdır. Zaferi Rabbimiz va’d etmiş, O’na kim engel olabilir?
Allah (cc) indinde tek din İslam’dır ve dünya eninde sonunda İslam olacaktır.
Kardeşleri tarafından karanlık bir kuyuya atılan Yusuf’un eliyle Mısır’a ahlakı yeniden getiren, Hendek Günlerinde doğanları daha buluğ çağına ermeden binlerce km. uzağın, bizim topraklarımızın fatihi yapan Allah (cc)’ın gücü va’dini yerine getirmeye elbette yeter. O’nun va’dini yerine getirmesine kim mani olabilir?
Gelin bu Kutlu Doğum’da çocuklarımızı Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selama emanet edelim. Gelin! Onları Onun dilinden onlara dünyanın fethini va’d edelim.
Abdulkadir Turan / İnzar Dergisi / Nisan 2012