• DOLAR 34.608
  • EURO 36.632
  • ALTIN 2939.27
  • ...
"Yılbaşında geçmişin muhasebesi geleceğin planlaması yapılmalıdır"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Milli piyangonun Millilik ile alakası olmadığını belirten Şanlıurfa İl Müftüsü Mehmet Taştan, Milli Piyango bileti almanın haram olduğuna, fert ve toplum hayatı açısından her yönüyle zararlı olduğuna dikkat çekti.

Müslümanlar için bazı önemli gün ve gecelerin olduğuna işaret eden Taştan, bu gün ve gecelerin Hazreti Peygamber'in ve ashabı tarafından belirlendiğini söyledi.

Hazreti Muhammed'in örnek yaşam ve davranışları ile hayatının her alanında Hıristiyan ve Yahudilere muhalefet ettiğine işaret eden Taştan,  Müslümanlarının yaşantısının tamamen İslami esaslara göre düzenlemesi gerektiğine dikkat çekti.

Yılbaşı kutlamalarına değinen Taştan, hicri olsun Miladi olsun yılbaşı günlerinde Müslümanların yanlış yapma lüksünün olmadığına dikkat çekerek, bu günlerinin Müslümanlar için geçmişin muhasebesinin yapılması ve geleceğinde planlanması açısından önemini hatırlattı.

İslam'da, ismi ne konulursa konulsun kumarın her çeşidinin haram olduğuna dikkat çeken Müftü Mehmet Taştan, "İslam'da piyango yoktur ki milliyeti olsun ya da milliliği olsun. Dolayısıyla Milli Piyango diye bilinen şey kumarın ta kendisidir. Yani İslam âlimleri ve Din İşleri Yüksek Kurulu bunu kumar olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla millilik ile alakası olmayan, insanlarımızı tembelliğe ve beklentiye sevk eden bir durumdur ve haramdır." ifadelerini kullandı.

"Bu illeti Müslümanların kesinlikle terk etmesi gerekir"

Kumarın her yönüyle zararları olduğuna işaret eden Taştan, "Kumarın gerek ferdi gerekse de toplum bazında çok zararları vardır. Aileleri boşanmaya götüren, haksız kazanç elde etmeye vasıta olan bir haram şeklidir. Kumar hakkında Cenab-ı Hakk Kuran-ı Kerim'de 'şeytan işi bir pislik' olduğunu hatırlatır. Şeytan işidir, dolayısıyla bizim şeytanla bir işimiz yoktur. Bizim Rahmanla işimiz vardır. Müslümanlar olarak bunu böyle değerlendiririz. Ailelerin yıkımına ve dağılmasına sebep olan, haksız kazanca sebep olan;  gerek sosyal, gerek psikolojik yönden, milletlerin yıkımına sebep olan, sokağın huzursuzluğuna kadar götüren bu illeti Müslümanların kesinlikle terk etmesi gerekir." ifadelerini kullandı.

"Peygamber Efendimizden sonra bizim kutladığımız bazı günlerimiz, zamanlarımız var"

Peygamberimizin yaşantısı ve uygulamaları ile Yahudi ve Hristiyanlara muhalefet ettiğine dikkat çeken Taştan, "Peygamberimiz Medine-i Münevvere'ye göç ettiklerinde, Muharrem ayında Yahudilerin oruç tuttuklarını gördü. Ashabı Kiram da oruç tuttular. Peygamberimiz, 'Biz Musa'yı onlardan daha fazla severiz. Musa bizim kardeşimizdir, oruç tutmanız da bir sakınca yoktur' diye buyurdular. Muharrem ayında oruç tuttular. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra farz derecesinde tutulan Muharrem orucu yerine, Ramazan ayı orucu tutulmaya başlandı. Dolayısıyla Müslümanlar, Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı, dini geceleri kutlayabilirler. Bunların kutlanması Peygamberimiz döneminde de vardı, Peygamberimizin vefatından sonra da devam etti. Ama Efendimizden sonra bizim kutladığımız bazı günlerimiz, zamanlarımız var. Mesela onlardan bir tanesi kasım ayı içerisinde idrak ettiğimiz Mevlid- i Nebi etkinliğidir. Peygamberimizin doğumuna tevafuk eden bu gün ve hafta içerisinde Peygamberimizi anlama ve anlatma çalışmaları yapılmaktadır. Peygamberimizin bu konuda direkt bize bir tavsiyesi olmamakla birlikte, Peygamberimizi anmaya ya da anlamaya muhtaç olduğumuz için onu almaya ve anlatmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Müslüman her anında İslami kurallara göre davranmak zorundadır"

Müslümanların sevinci ve acısıyla her hâlükârda İslami esaslara göre hareket etmesi gerektiğini belirten Taştan, " Dini anlamda kutlanması gereken günlerde dahi bir Müslümanın aşırılık yapma şansı yoktur. Müslüman her anında İslami kurallara göre davranmak zorundadır. Dolayısıyla bu günlerde de içki içmek, kumar oynamak, haram şeyleri işlemek zaten mümkün değildir. Kaldı ki bütün zamanlarımız kıymetlidir. İnsanların zamanın kıymetini bilmeleri konusunda Peygamberimiz  'İki nimet vardır ki, insanlar bunun çok şuurunda değillerdir. Bunlar; sıhhat ve boş vakittir' buyurmuştur. Dolayısıyla bu zamanları Müslümanca değerlendirmek bizim vazifemizdir. Biz olaylara İslami nazardan bakarız. İslam'a uygun olanları yaparız, uygun olmayanların da bir kenara bırakırız." dedi.

"Gerek hicri yılbaşında, gerekse de Miladi yılbaşında, Müslümanların yanlış yapma lüksü yoktur"

İnsanlar tarafından Hicri ve Miladi yılbaşının bilindiğine vurgu yapan Taştan, "Bir tanesi hicreti esas alan, kameri aylarını esas alan kameri yıldır ki hicri takvime göre Hicret'in başlangıcı olarak kabul edilir. Bu takvime göre Muharrem ayının biri Müslümanlar için yılbaşıdır. Dolayısıyla Müslümanların yılbaşı günü kameri aya göre, Hicri yıla göre kutlanan Muharrem'in biridir. Bizim yılbaşımız Müslüman olarak budur. Ama toplumun geneline artık yerleşmiş bir de Miladi yıl vardır. Miladi yıl da insanlarımız arasında, Müslümanlar arasında bilinen bir yılbaşı günüdür. Fakat deminde ifade etmeye çalıştığım gibi;  gerek hicri yılbaşında, gerekse de Miladi yılbaşında, Müslümanların yanlış yapma lüksü yoktur. Haram işleme lüksü yoktur." diye konuştu.

"Yılbaşında geçmişin muhasebesi ve geleceğin de planlaması yapılmalıdır"

Hicri olsun Miladi olsun bu günlere İslami nazardan bakılmasına dikkat çeken Taştan, "Miladi yılbaşını idrak ederken Müslüman şöyle düşünmelidir: Geçen sene içerisinde, Allah rızası için, insanların yararına ne yaptım? Yani, hayatının bir muhasebesini değerlendirmelidir. Gelecek yıl da ne yapmalıyım, diye kendine sormalıdır. Yani tabiri caizse yılbaşı gününde, geçmişin muhasebesini ve geleceğin de planlamasını yapmalıdır. Miladi de olsa, Hicri de olsa bunu düşünürken hep İslam'ın noktainazarından olaya bakmalıdır. Miladi yılbaşında da Hristiyanların yaptığı gibi hindi ile özel hazırlık yaparak yemek içmekle, israf, kumar, içki ve Milli Piyango bileti ile bunu değerlendirmesi ya da değersiz hale getirilmesi diyelim, çok uygun bir davranış değildir." dedi.

"Müslümanlar Hicri yılbaşını esas almalı"

Müslümanın düşünce ve yaşantısıyla örnek olması gerektiğini belirten Taştan, "Müslüman; Müslümanca düşünen, Müslümanca yaşayan insandır. Dolayısıyla gerek Miladi yılbaşında,  gerek hicri yılbaşında yapacağı şeyler İslam'a uygun şeyler olmalıdır. Genel itibariyle Miladi yılbaşı Hristiyanlarca kutlanan daha çok Avrupa'da ve Amerika'da neşvünema bulan bir kutlama çeşididir. Bizim için önemli olan 'kutlama şekli' olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla şekil bizim için çok önemlidir. Her olaya İslamca, Müslümanca bakarız. Hazreti İsa'nın doğumu ile ki Hazreti İsa, inandığımız bir peygamberdir. Dolayısıyla Hazreti İsa'nın doğumu bizim için de önemlidir. Ama biz Hatemül Enbiya, Resul-i Kibriya Muhammed Mustafa'nın doğumunu esas alırız. Çünkü eğer diğer peygamberlerin de doğum gününü kutlayacak olursak o zaman yıl içerisinde bütün zamanlarımız kutlama ile geçer. Biz Hatemül Enbiya olan sevgili Resul-i Ekrem'in doğum gününü kutlarken de İslami düşünce ile kutladığımız için Hazreti İsa'nın da getirdiklerini bir yerde orada tanımış ve tanıtmış oluyoruz. Dolayısıyla 25 Aralık ile 6 Ocak arasında Hristiyanların kutladıkları, Hazreti İsa'nın doğum yıldönümü ile irtibatlandırılan yılbaşı günü kutlanacaksa eğer, Müslümanlar Hicri yılbaşını esas almalı. Kutlanacaksa eğer, bu İslami esaslara, usullere göre haram şeylerden kaçmak suretiyle kutlanmalıdır." dedi.

"Bizim herhangi bir Hıristiyan veya başka bir dinin mensubunu taklit etme ihtiyacımız yoktur"

Hazreti Peygamber'in, Müslümanları Hristiyan ve Yahudileri taklitten sakındırdığına dikkat çeken Taştan, "Onlar, peygamberlerinin kabirlerini ziyaret yeri yaptılar. Tapınmaya mahsus yerler yaptıkları ile alakalı, aşırı sevgilerinden dolayı sevginin ölçüsünü kaçırdılar. Allah'a şirk koştular. Efendimiz, onlar gibi davranmamamız gerektiğini hadislerinde özellikle bize hatırlatıyor. Hıristiyan ve Yahudilerin rızasını kazanmak gibi bir derdimiz yoktur. Biz insan olarak, Müslüman olarak örnek bir ümmet olmak durumundayız. Bugün çok iyi örnek olduğumuz belki söylenemez ama eğer Kur'an ve sünneti uygularsak herhalde çok iyi bir örnek oluruz. Dolayısıyla bizim herhangi bir Hıristiyan veya başka bir dinin mensubunu taklit etme ihtiyacımız yoktur. Bizim dinimiz ekmel dindir, en son dindir. İlahi yasanın son noktasıdır, zirvesidir. Eğer taklit edeceksek kendi dinimizi taklit edeceğiz. Dolayısıyla başka bir milleti ya da başka bir dini taklit etmenin hiçbir anlamı yoktur." diye belirtti.

Eğlencede ölçünün belli olduğunu söyleyen Taştan, "Nefsi azdıracak çıplaklığı ya da fuhşu özendirecek, harama sebep olacak her türlü vesile ve vasıtadan Müslümanlar uzak durmaya çalışmalıdır. Gözlerimizi, dilimizi, nefsimizi, vücudumuzu, ehlimizi ve neslimizi koruyacağız." dedi.

"Neslimize sahip çıkmalıyız"

Müslüman'ın, "bana ne!" inancına asla sahip olamayacağını belirten Taştan, "Toplumun her ferdi bizi ilgilendirir. Bugün birçok derdimiz var. Neslimiz elimizden çıkıyor. Uyuşturucu bataklığında olan insanlarımız var. Fuhuş bataklığına saplanmış, toplumumuz ya da insanlarımız var. Kötü örneklerimiz var yani. Biz Müslüman olarak onlarla ilgilenmeliyiz. Neslimize sahip çıkmalıyız. Neslimize sahip çıkmak dinimize sahip çıkmakla olur. Dinimize sahip çıkmak demek; vatanın birliği ve bütünlüğü ile alakalı bir konudur.  Dolayısıyla her şey birbiri ile ilintili ve bağlantılıdır.  Nefsimize, neslimize sahip çıkarsak vatanımızı, milletimizi muhafaza etmiş, korumuş ayakta tutmuş oluruz." ifadelerini kullandı.

"Elbette Müslümanda eğlenecek ama eğlencenin de ölçüsü vardır"

İslam dışı eğlencenin Müslümanın hayatında yeri olmadığının altını çizen Taştan, "İslami olmayan eğlence türü Müslümanların uygulaması değildir. Allah Resulünün tasvip ve tensip ettiği durum değildir. Düğünümüz de sünnetimiz de eğlencemiz de İslami olmalıdır. Hiçbir Müslüman, hiçbir zaman, hiçbir vesileyle haram işleme lüksüne sahip değildir. Biz vasat bir ümmetiz.  Peygamberin dediği gibi 'İşlerin en hayırlısı orta (vasat) yolu takip etmektir.' Aşırılıktan uzak durmamız gerekir. Elbette Müslüman da eğlenecek ama eğlencenin de ölçüsü vardır. Elbette Müslüman üzülecek ama üzülmenin bir ölçüsü vardır. İnsanı isyana götürmemelidir. Biz orta ümmetiz. Orta yolu takip ederek hem Cenab-ı Hakk'ın rızasına hem de Peygamberimizin sevgisine mazhar olma durumuyla karşılaşmamız bu şekilde mümkün olur. İnşallah Rabbim, rızasına muvafık ve mutabık işler yapmayı hepimize lütuf eylesin." diye konuştu. (Abdurahman Uğurlu, Hüseyin Sayhar- İLKHA)


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir