• DOLAR 32.446
  • EURO 34.768
  • ALTIN 2437.735
  • ...
Ümitvar Olunuz
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Yakın tarihimizin en önemli simalarından biri, etrafını aydınlatırken eriyen bir mum misali kalemiyle, fikirleriyle Ortaçağ Dünyasının kokuşmuş artıklarını savunmaya çalışan gafillere karşı aydınlığı kahramanca savunmuş bir dava eri; Bediüzzaman Said Nursi… Etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. Yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı... Fakat bu ayrılıkta gayrılık yoktu. Hepsi birşeye inanmış: Âlemlerin Rabbi olan Allah`a... Onun ulu Peygamberine... Onun büyük kitabına... Kur`ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var idi onlarda. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... Hepsi huzur içindeydi. Temiz, ulvî, sonsuz birşeye bağlanmak; her yerde hâzır olana, Âlemlerin Yaratıcısına bağlanmak, o yolda yürümek, o yolun kara sevdalısı olmak... Evet, ne büyük bir saadet!

 

Üstad Bediüzzaman Said Nursi üç devir yaşamış büyük bir alim idi. Bu üç devirde, büyük devrilişler, yıkılışlar, çöküşler olmuştu. Yıkılmayan kalmamış. Yalnız o ayaktaydı... Şark yaylâlarından, güneşin doğduğu yerden İstanbul`a kadar gelen bir adam. Bu adam, üç devrin şerlerine karşı imanlı bağrını siper etmişti. Allah demiş, Peygamber demiş, başka birşey dememiş. Başı Ağrı Dağı kadar dik ve mağrur. Hiçbir zalim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş. Kayalar gibi çetin, müthiş bir irade. Şimşekler gibi bir zekâ. İşte Bediüzzaman! Divan-ı harpler, mahkemeler, ihtilâller, inkılâplar, onun için kurulan idam sehpaları, sürgünler, bu müthiş adamı, bu mâneviyat adamını yolundan çevirememişti. O, bunlara imanından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesaretle karşı koymuş. Kur`ân-ı Kerîmde "İnanıyorsanız muhakkak üstünsünüz" (Âl-i İmran-139) buyuruluyor. Bu Allah kelâmı, sanki Said Nursi‘ye tecellî etmişti.
 

Fakat İslâm düşmanları tarafından bir mürteci olarak takdim olundu. Onlara göre büyük olabilmek için ecnebî olmak gerek! O, mahkemelerden mahkemelere sürükleniyor. Mahkûmken bile hükmediyordu. O, hapishanelerden hapishanelere atıldı. Hapishaneler, zindanlar onun sayesinde birer medrese-i Yusufiye oldu. Onu diyar diyar sürdüler. Her sürgün yeri, onun öz vatanı oldu. Nereye gitse, nereye sürülse, etrafı saf, temiz mü`minler tarafından sarılıyordu. Kanunlar, yasaklar, polisler, jandarmalar ve kalın hapishane duvarları bile onu mü`min kardeşlerinden bir an ayıramadı. Yıllardır mukaddesatları çiğnenmiş vatan çocukları, mahvedilen nesiller, imana susayan gönüller, onun yoluna, onun nuruna koştular. Üstadın Nur Risaleleri elden ele, dilden dile, ilden ile ulaşmıştı. Genç-ihtiyar, sekizinden seksenine kadar herkes ondan birşey aldı, onun nuruyla nurlandı. Gözlerinin nuru sönmüş, iç âlemlerinin ışığı sönmüş, harabeye dönmüş olan körler, bu nurdan, bu ışıktan korktular. Bu aziz İslam alimini, dillerden hiç eksik etmedikleri "İnkılâba, lâikliğe aykırı hareket ediyor" diye, tekrar tekrar mahkemeye verdiler, tekrar tekrar hapishanelere attılar. Kaç kere zehirlemek istediler. Ona zehirler panzehir, zindanlar ise medrese-i Yusufiye olmuştu...
 

Hayatı boyunca dayanılması güç acılara ve baskılara maruz kalmasına rağmen; O, davam davam diyerek ümmetçi bir anlayış ile "Ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yalnız yirmi milyon Türk cemiyetinin değil, yüzlerce milyon bütün İslam cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur`ân`ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur." Diyerek ümmetin selameti için büyük fedakarlıklara hazır olduğunu dile getiriyordu.. Bediüzzaman Said Nursi, arkasında miras olarak altı binsayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca Nur Talebesini bırakmıştı.
23 Mart 1960 Çarşamba günü, İslam Dünyasında bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin idrak edildiği gece, Bediüzzaman Urfa’da İpek Palas Oteli’nin 27 numaralı odasında Rahmeti Rahmana kavuşmuştu... İslamiyet’e adanmış, her türlü eziyet ve zulüm altında imanın izzeti ile yaşanmış 80 küsür yıllık bir ömrün sonu... Bir otel odasında... Evsiz barksız... Geriye dünya namına hiçbir varlık ve mal bırakmadan... Rahat yüzü görmeden... Ama her an Allah(CC) ile Resulullah (SAV) ile ve onların sevdikleri ile birlikte...
 

Bizlere sabırlı, tevekkülü ve ümitvar olmayı vasiyet eden Bediüzzaman Said Nursi, yaşanılan tüm zorlukların ardından gelecek olan güzellikleri şu sözleriyle müjdelemiştir.

 

“Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkilabatı içinde en yüksek gür sada, islamın sadası olacaktır...”
“inna lillah ve inna ileyhi raciun”

 

Tekin Mahmutoğlu / Elazığ - Yaş: 24


Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.

Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfadan az olsun. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir