HALEPÇE `YARALI CEYLANIM`
Mazlumca feryadın
Mazlumca feryadın
Asrın bağrını deşti be yaralı ceylanım.
Sakin tut nefesini ki
Her bir ahın
Bir beldeyi kırıp geçiyor.
Sen doğarken İslam’ın baharına
Yetim doğdun.
Sen koşarken Ümmetin seherine
Yetim koştun.
Ve sen yetim kaldıysan asırlar boyu
Aldırma Yaralı Ceylanım
Şımarık mahalle çocukları
Sana nisbet yaparken
Dokunmasın rikkat yüklü yüreğine
Ve şimdi yetim kardeşlerin çoğaldıysa
Bil ki bu
Seni anlamayışın
Acil bedelidir zamana yansıyan.
Ve zamana yansıyan bunca ihanetin
Bedeli ağır olur.
İnsanlar unutulur zannetse de
Sen unutmadın
Kara bulutların yemyeşil ovalarına çöküşünü.
Hain uçakların beldelerine
İhanet bombalarını indirişini.
Bir Âdar sabahında gözlerin
Kam veren bir baharın intizarında iken
Nereden bilecektin
Yezid artığı zulümlerin
Seni tekrar Kerbela’ya komşu eyleyeceğini.
Seni tekrar Kerbela’ya çevireceğini
Bak ey nazlı yetim
Bugün güneş doğdu
Bugün mevsim çiçeklendi yeniden
Bugün bayram oldu
Bir düş gibi
Bir doğuş gibi
Bir seviş gibi
Yetim halk ikbal buldu bugün
Kalk ve doğrul
Ey tüm zamanların yiğidi
Kalk ve doğrul
Bugün sızlanma günü değil
Asırların ihaneti
Sana naz ve niyaz sofrasından
Tattırmışsa da en cevval hüzünleri
Bugün nazlanma günü değil
Halepçe’yi Kerbela’ya özdeş kılmışsa da kader
Bugün isyan günü değil
Bu gün tekrar yas günü değil
Nasıl olur deme sakın
Ve bir halk
Bir yetim halk
Canavarın kokuşmuş nefesi altında
Nasıl unutulmaya terk edilir
Deme sakın
İncisi sensin bu ümmetin
Mercanı sen
Diyar diyar şecaatin
Ve metanetin
Okutulur mekteplerde
Dünyanın hür çocukları
Civanmertliğin
Masalsı kitabesini
Nurefşan tarihinde okurlar
Satır satır
Sen ağlama bir daha
Ağlama Kürdistanlım
Ağlama bir daha
O ela gözlerini
O şehla gözlerini
Aydınlık ufuklara dikmiş
Halepçelim, Bahadırım
Sen ağlama ki
Ağlamasın ümmet
Sen ağlama ki
Ağlamasın yetim çocuklar
Sen ağlama ki
Ağlamasın
Ağlamasın nicedir hüzne hamal yüreğim.
Görüyor musun?
İklim kutlu bir bahara hazırlanıyor
İşitiyor musun?
Salâvatları, tekbirleri
Ve âşıkların vecd dolu zikirlerini
Bak şu kardeş beldelere
Süleymaniye’ye Erbil’e
Mela’nın cezbedarı Cizre’ye
Ve şehitler otağı Nusaybin’e, Farqin’e
Çağa meydan okuyan Hama’ya Halep’e
Ve binler selam olsun
Muhammed’in diyarı Diyarbekir’e
Bak yeniden mevsim
Muhammedi bayrama hazırlanıyor
Bak yeniden mevsim
Zamanda gül ekiyor
Sen tarihi derdini omuzlayıp
Yürürken hürriyet zamanına
Kardeşlerin
Nil kıyılarında
Kurtuluş türküsü bestelediler
Tüm mazlumlara
Bugün Kahire’den, Şam’dan
Ve yiğitliğin kıblesi
Ve mertliğin nişanesi
Ortadoğu’nun
Aşk dolu, iman dolu
Her dem kahraman dolu
Tüm meydanlarından yükselen feryat
Senin aksısedandır ey Halepçe!
...
Mazinin elem dolu hatıralarına bakıp
Bugün sızlanmayacağım
Bugün artık yürek acısını
Şiirsel bir mateme kalp etmeyeceğim
Hani zalimlerin
Bizden alıp götürdüklerine bakmadan
Gideceğim yollarında yeni zamanın.
Aldırmıyorum
Fitne ve fesadın
Kulak tırmalayan çığlığına
Aldırmıyorum
Firavuna heveslenen
Zamane tirancıklarına
Ve aldırmayacağım
Bir daha kırılsa da kolum kanadım
Kopsa da bacağım dava meydanında.
Ben sahiplenip tüm ecdad mirasını
Çarpışırken cehaletin putperestleriyle
Sen de gayretkeş şehrinin surlarında
Yepyeni bir zaferin sancağını
Dikmeye hazırlan
Kimseler inanmasa da
Bugün kıyamın alfabesini
Ben ve sen yazdık
Şan ve şöhret dolu kitabeye.
Bugün insanlar
Onur dolu hayaller kurabiliyorsa geleceğe dair
Hakikat dolu direnişindir
Tüm hülyalara can veren.
Sen yıkılmadın ey Halepçe!
Seni yıkmak istediyse de
Gözü dönmüş Nemrud
Şimdi kalk ve bak
Nemrud nerede
Babil nerede
Semud ve Ad nerede
Hani ya başımıza üşüşen nemrud müsveddeleri
Sahi onlar nerede
Şimdi kalk ve bak
Her yer Halepçe oldu
Rengine büründü zaman
Halepçe bayrak oldu
Azadlığa adanmış her belde
Adının yanına senin adını koydu
Bağrımı eritse de gözyaşlarım
Asil kıyamını coşkuyla anlatacağım
Ve şimdi ey Asilzadem
Şan ve şeref Ümmetine
Halepçe taze bir destan oldu
Nurullah GÜLSEVER / İnzar Dergisi / Mart 2012