Vanlıların Dilinden Üstad Bediüzzaman
Üstad Bediüzzaman Said-i Nursinin vefatının 52. yıldönümünde üstadı Vanlı vatandaşlardan sorduk. İşte Vanlıların dilinden üstad Bedüüzzaman ve davasının yansımaları.
VAN - Üstad Bedüüzzaman said Nursi'nin 1960 yılında Urfa'da vefat etmesinin 52. yıl dönümünde halka üstadı sorduk işte Vanlıların dilinden 52 yıl sonra üstad Bediüzzaman Said Nursi;
"Üstadı anlatmanın yolu onu tanımaktan geçer" diyen İbrahim Hoca, "Bildiğiniz üzere üstad bu memleketin insanıdır. Buranın insanlarını iyi tanıyan asrın âlimlerindendir. İlk dersini ve terbiyesini ailesinden almıştır. Medrese derslerine ise ağabeyi Abdurahman ile başlamıştır. Belli bir zaman sonra ders aldığı ağabeyine ders vermeye başlar" şeklinde konuşarak üstadı kısaca tanıttı.
"Üstadı Bu Günlere Getiren Ne Irkı Ne Rengi Ne İsmidir"
Said-i Nursi'nin Dünyaca tanındığına ve takdir edildiğine değinen İbrahim hoca "üstad bugün dünyaca bilinen ve takip edilen bir şahsiyet olmuştur. Tabi üstadı bu günlere getiren ne ırkı ne rengi ne ismidir. Üstadı bugünlere getiren üstadın İslami şahsiyeti yani İslam davasıdır " şeklinde konuştu.
"Said Nursi'yi Bizlere Üstad Yapan Onun İslam Davasıdır"
"Said Nursi'yi bizlere üstad yapan şey onun İslam davasına olan samimiyeti ve davasından hiçbir şekilde taviz vermemesidir" diyen Hoca sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün üstadın Risalei Nurlarının onlarca dile çevrildiğine ve kimi batılı ülkelerin üniversitelerinde okutulduğuna şahitlik ediyoruz. Eğer üstad taviz vermiş olsaydı bu mümkün olmazdı. Tabi üstada verilen derin ilmi anlamak için Hutbei Şamiye'ye bakmak lazım" diyerek üstadın ilminin şaşırtıcı yönüne dikkat çekti.
"Üstad'ı Resullullahın Sünnetinden Daha Fazla Ön Plana Çıkartmak Doğru Değildir"
"Üstad'ın en fazla anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan yönlerinden biri sakal bırakamamış olması ve evlenememiş olmasıdır" diyen İbrahim Hoca, "Bugün üstadı nakıs tanıyan insanların efendim ben üstadın talebesiyim ben nurcuyum evlenmeyeceğim ya da sünnet sakal bırakmayacağım demesi doğru değildir. Fakat bu insan eğer üstad gibi yaşayabilecekse veya yaşayabiliyorsa bu doğru olabilir. Aksi takdirde bu Üstad'ı Allah resulünün sünnetinden daha fazla ön plana çıkartmak olur bu da doğru değildir. Üstadın evlenme meselesine gelince üstad evlenmeye fırsat bulamamıştır. Toplum avam ile âlimi birbirine karıştırmamalıdır" şeklinde konuştu.
"Üstad Buraları Her Yönüyle İrdeleyen Bir Âlimdir"
Ahmet Şimgar ise Üstad'ın bu topraklarda dünyaya gelmiş ve bu topraklarda yetişmiş asrın âlimlerinden olduğunu hatırlatarak, "Üstad Bedüüzzaman hemen yanı başımızda bulunan Bitlis'in Hizan nahiyesinin Nurs Köyünde dünyaya gelmiştir. Van'da da uzun bir süre kalmış yani bu topraklarda yetişmiş ve buraları her yönüyle irdelemiş olan bir âlimdir. Onun için bu bölge insanı olarak bizler üstadı doğru tanımalı ve insanlara doğru götürmeliyiz" İfadelerini kullandı.
"Üstad sıkıntıların had safhada olduğu bir zamanda İslam davasını sürdürmüş ve taviz vermeksizin davasını anlatmış ve özellikle ateizm ile materyalizme karşı çok büyük bir mücadele vermiştir. Birçok alanda onları aciz bırakmıştır" diyen Şimgar üstadı tanımanın ve tanıtmanın olmazsa olmazı eserlerinin ve hayatının doğru okunup tatbik edilmesidir" ifadeleriyle sözlerine son verdi.
"Bizler Hala Üstadı Gerçek Anlamda Tanıyamamışız"
Şahin Danışma ise Üstad'ın emanetine sahip çıkmamız gerektiğini hatırlatarak, "Üstad bedüizaman Saidi Nursi bizlere eserler bırakmıştır. 'Halkın arasında Kırmızı kitaplar' olarak da bilinen Risalei Nur eserleri her okunduğunda ayrı bilgiler elde ettiğimiz. Asrımızda bize Allah'ın birliğini ve varlığını kanıtlamaktadır. Ayrıca Allah'ın (cc) isimlerinin kâinata tecellisini bizlere delilleriyle anlatmaktadır" şeklinde konuştu.
"Üstad Dünya Hayatını İslam Davasına Feda Eden Bir Şahsiyettir"
Üstad Bedüizaman denilince akla, ilim, ilmiyle amel eden ve Müslümanların imanının kurtuluşu için mücadele veren bir şahsiyet geldiğini dile getiren Yusuf Erörs ise, "Üstad denilince İslam davası için verilen çetin bir mücadele aklımıza gelmektedir. 83 yıllık ömrünü İslam davasına harcamış ve işkenceden işkenceye, sürgünden sürgüne ve rahatlığın ne olduğunu bilmeyen hayatını adeta İslam davasına feda eden bir şahsiyettir" dedi.
Erörs, Üstad'ı çocuklarımıza gençlerimize ve tüm aile fertlerimize doğru ve anlaşılabilir bir şekilde anlatmamız gerektiğini söyledi.
"Günümüzde 10'larca dile çevrilen Risalei nurlar bu gün birçok ülkede ve birçok dilde okutulmakta ve istifade edilmektedir" diyen Salih Kırat ise sözlerini şöyle sürdürdü: "Üzülerek belirteyim ki bu gün biz onlar kadar Üstad'a sahip çıkamıyoruz. Bizler eğer Üstad'ı anlamış olsaydık. Bu gün buranın Müslümanları olarak bu halde olmazdık. Çünkü Üstad'ın kendi döneminde bizim hastalıklarımızı ortaya koymuş ve çözümlerini bizlere anlatmış ve uygulamamızı istemiştir. Ancak bizler yine Üstad'ın deyimiyle bize yazılan reçeteyi suya daldırıp daldırıp içiyoruz. Hâlbuki bu geçen zamanda bizler bu reçetedekileri okumuş ve tatbik etmiş olsaydık. Gerçekten kurtulmuş olacaktır. Çünkü o zaman cahildik şuanda da cehalet devam ediyor, o zaman fakirdik İstanbul hamallarının yüzde70 i doğuluyken bu günün inşaatçıları ondan aşağı kalmamaktadır" şeklinde konuştu.
"Üstadı tanımak ve tanıtmak ciddi bir meseledir" ifadelerini kullanan Davut Şimgar, "Âlimler kendi asırlarında fazla tanınmamışlardır. Belli bir zaman geçtikten sonra daha iyi anlaşılmışlardır. Bu gerek İmam Rabbani gerekse Mevlana'nın hayatında net bir şekilde görülmektedir. Üstad'ın hayatında da bunu görmekteyiz Üstad yaşadığı dönemde kitapları yasaklanmış hatta yazılmamsı için birçok sıkıntı çıkarılmıştır" diyerek Üstad'dan kısaca bahsetti.
"Bizi Kur'an'dan Soğutmayı Başardılar"
Şimgar, sözlerine şöyle devam etti "Asrımızın büyük hastalıklarına ve Marksist Leninist gibi ve ateizm gibi düşünce akımlarına karşı ilmiyle savaşmış muzaffer olmuştur. Üstad'ı harekete geçiren olaylardan biri de İngiliz kamarasında söylenen bir sözdür. "Biz bu kur'an'ı ya bunların elinden alacağız ya da bunları bu Kur'an'dan soğutacağız" kur 'an'ı elimizden alamadılar ancak bizleri ondan soğutmayı başardılar."
Asrımızın en büyük hastalıklarının materyalizm olduğunu söyleyen Davut Şimgar, "İnsanlar madde üzerinden değerlendirmeler yapmaktadır. Ancak üstad biraz mana itibarıyla bakmamızı ve değerlendirmelerde bulunmamızı istemiştir. Yaşanan depremlere baktığımızda insanların çoğu bunu sadece sebepler ışığında bakmaktadır. Ancak mana itibarıyla bakıp bu pencereden değerlendirmemiz lazım. Üstad'ı günümüze Röportajlarımıza getiren onun davasıdır. Miras olarak bizlere Risalei nurlarını bırakmıştır. Üstadı tanımamız için yolunu ve davasını bilmemiz gerekir" şeklinde konuştu.
Fehmi Toprak ise, Üstad'ın birleştirici yönlerinden bahsederek bizlerin bunca birlerin yanı sıra bizi bir birimize düşürenlere itibar etmemeli çünkü üstadın deyimiyle 'Rabbimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir ve peygamberimiz bir' o zaman biz neyin davasını güdüyoruz. Davamızda birleşmemiz lazım çünkü davamız birdir" diye konuştu.
Abdusselam Beyazpolat ise insanların Üstad'ı anlamakta zorlandığını Ancak Üstad'ı anlama açısından bir çabanın söz konusu olduğunu aktararak, "Üstad zamanla anlaşılmaya başlanmıştır. Tabi aha iyi tanıma adına çektiği sıkıntılar işkenceler zindanlar. İyi anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Üstad eğer bilinmeyecek bir insan olsaydı. Bu gün bizler ondan bahsetmezdik. Çünkü üstad hayatımızda önemli bir iz bırakmıştır" şeklinde konuştu.
"Birini tanıtmanın en güzel yolu onu tanımak geçiyor" diyen İslam Sarı "Bugün bizler maalesef Üstad'ı tanımadığımız için tanıtamıyoruz. En büyük sıkıntımız Üstad'ı tanımamamızdır. Üstad'ı tanıma ve tanıtmanın en güzel yolu onun kitaplarını okumaktan yani onu okumaktan geçer. Yoksa onu yanlış tanır ve insanlara yanlış tanıtırız. Malumunuz bir film çıkarıldı. üstad ile alakalı hâlbuki Üstad'ın şahsı ve davasıyla bağdaşmayan sahneler vardı. Onun için Üstad'ı bugün kendi tekeline almak isteyen çevreler Üstad'ı tanıyamamış ve tanıtamamaktadırlar" dedi.
Son olarak konuşan Muhammed Gültepe ise, Üstad'ı da her mesele gibi ifrat ve tefritten uzak vasat bir halde değerlendirmek gerektiğini söyleyerek, "Çünkü Üstad'ı haşa peygamberlerin seviyesine çıkarırsak bu ifrat yani aşırılık olur. Ya da Üstad'ı sıradan bir vatandaş konumuna getirirsek bu da tefrit olur bu da Üstad'a haksızlık olur. Bizler Üstad'ı elbette seveceğiz eserlerinden faydalanacağız ancak tüm bunları yaparken aşırılığa kaçmayacağız. Bu gün birçok yerde Üstad'ın eserlerinin dışında hiçbir şey okunmamalı gibi bir yanlış algı var. Bu kesinlikle doğru değildir" şeklinde konuşarak sözlerine son verdi. (Murat Dalgın - İLKHA)