• DOLAR 32.56
  • EURO 34.961
  • ALTIN 2440.142
  • ...
KOZMETİĞE 2 MİLYAR DOLAR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Erkan Yavuz/Muhsin Şenol-DOĞRUHABER

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye'nin kozmetik sektörüne yönelik ithalatı son 5 yılda korkunç rakamlara ulaştı. Bu bağlamda 2012-2016 döneminde ithalatta sadece bu rakamın 1.8 milyar doları bulduğu belirtildi. Bu ürünlerde en yüksek payı 472 milyon dolarla kremler alırken, bu ürünü 256 milyon dolarla makyaj ve cilt bakım ürünleri, 231 milyon dolarla saç boyaları izledi. Bütün bunlara iç piyasada kullanılan kozmetik ürünleri eklendiğinde bu rakamlar milyar dolarları aşıyor.

Konuyu gazetemize değerlendiren Yazar Fatma Toksoy, Tesettür Seferberliği Platformu(TESSEP) yetkilisi ve Nisanur Dergisi yazarlarından Aynur Sülün, Eğitimci Rana Çeçen, kadınlar için süslenmenin yeri ve zamanı olduğunu dile getirerek, bu noktada bilinçli olunması gerektiğine vurgu yaptı. 

“SEKTÖRDE KAPİTALİST BİR DÖNGÜ OLUŞMAKTA”
Türkiye'de yılda yaklaşık 2 milyar dolar kozmetiğe harcanıyor olmasının büyük bir israf olduğuna dikkatleri çeken Yazar Fatma Toksoy, “Çünkü ekonomimiz etkilenmekte ve emperyalist –kapitalist zihniyete de hizmet etmekteyiz farkına varmadan. Üstelik içlerinde neler kullanıldığını bilmeden. Kozmetikte cenin-domuz vs. kullanıldığı söylenirken onları kullanmak ne ölçüde doğrudur? Bu korkunç bir şey çünkü. Bu konuyu bilen kimyager veya kozmetik sektöründe çalışan mühendisler açıklasalar… Ama sanırım onlar da açıklamazlar. Bir başka yönü de kimyasal olan kozmetikler de yüzümüzü çabuk yaşlandırmakta, vücudumuza zarar vermekte. Sonra da yaşlı ciltler için kremler piyasaya sürülmekte. Anlayacağınız böyle kapitalist bir döngü oluşmakta. Bir de helal olanlar çıktı son zamanlarda. Ancak o da Müslümanların zengin kesimine hizmet ediyor. Diğerlerine sözde bu hizmet yok. Anlayacağınız o da kapitalist zihniyetle yol almakta. Çünkü helal malzemeden bitkisel yapıldığı söylenen kozmetikler el yakmakta ve çok pahalılar. Bu yüzden bazı hanımlarımız ucuz olana yönelirken bu da ayrı bir sorun ortaya çıkarmakta” diye konuştu.

“KİME VE NEYE SÜSLENDİĞİMİZİ  İYİCE DÜŞÜNMELİYİZ”
Süslenmenin de bir İslami adabı olduğuna değinen Toksoy, “Süslenme biz kadınların olmazsa olmazı hatta kadın olmanın bir gereği. Düğüne giderken, çarşı-pazara-komşuya giderken veya misafirimiz geldiğinde hep süsleniriz. Acaba biz yanlış yerlerde yanlış zamanlarda mı süslenmekteyiz? Diye düşünmeliyiz bence.  Süslenmenin dinimizdeki yeri nedir, bilmeliyiz. Nerede nasıl giyineceğimizi ve de kime nasıl ve ne zaman süsleneceğimizi biliyor muyuz?” dedi. Süslenmenin ölçüsünü anlatan Toksoy şöyle konuştu: “Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde kadınlar süsleniyorlardı. Ama bunun ölçüsü vardı. Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde Kur`an ve sünnetle şekillenen hanım algısı çerçevesinde süslenme “mahrem” çizgisine çekilmiş. Müslüman hanımlar süslerini herkese teşhir etmekten vazgeçmişler. Ama süsten vazgeçmemişlerdir. Müslüman hanımlar evlerinde eşlerine ve ailesine veya diğer hanımlara karşı süslü-püslü, dışarda ise örtülü ve sade görünür olmuşlardır. Şimdiki devirde ise kadınlarımız dışarda süslü, içerde paspal, pejmürde. Böyle olunca da dışarda süslü hanımları görenler evlerindeki hanımı beğenmiyorlar. Aslında haklılar bir bakıma. Çünkü biz hanımlar neden dışarda süslenir ve evimizde pejmürde bir biçimde gezeriz! O halde kime ve neye süslendiğimiz konusunu iyice düşünmeli ve ona göre davranmalıyız! Mesela Hz. Âişe validemiz “mahâre” adı verilen sedeften yapılmış bir sürmedan kullanırmış. Sürmenin matem süreci içinde kullanılması Peygamberimiz (s.a.v.)  tarafından hoş görülmemiş.”

“HANIMLARA BİLGİ VEREBİLİRSEK MESELEMİZ ÇÖZÜLMÜŞ OLACAK ”
Kadınlar için süslenmenin yeri ve zamanı olduğunu dile getiren Toksoy, “Yani demem o ki Müslüman kadın Asr-ı Saadette de süslenirmiş. Dışarı ve içeri kavramını gözetmişler hep. Üstelik bu malzemelerinin çoğu bitkiselmiş. Şimdikiler gibi ciltlerine saçlarına bedenlerine zarar veren cinsten kimyasal değil. Bir de sanırım yüzlerini tamamen değiştirip kadını bambaşka yapıp etrafındaki beyleri ve insanları aldatacak şekilde değil. Kadın pürüzsüz bir cilde sahip görünmekte, çeşitli krem ve fondötenlerle. Ancak yüz yıkandığında “makyaj gitti, gerçek çıktı” olmakta. Ama sanırım artık kadınlarımız bu safhayı aştı. Sonuç olarak diyorum ki, süslenelim ancak haddi bilerek, emperyalist-kapitalist düzene hizmet etmeyerek ve İslamiyet`in sınırları dahilinde süslenelim. Elimizi vicdanımıza koyup öyle süslenelim. Bu konu hem kadının hem erkeğin ortak meselesi olmalı. Bu konuyla kadına yüklenirken veya ayar verirken erkeğin dahli de unutulmamalı. Eğer kozmetik ve süslenme hususunda gerekli bilgileri hanımlara verebilirsek, sanırım çözülmüş olacak meselemiz.” şeklinde konuştu.

“KADIN, HARAM-HELALE DİKKAT EDEREK SÜSLENMELİ”
Kadınlarda beğenilme ve süslenme duygularının baskın olduğunu söyleyen Tesettür Seferberliği Platformu(TESSEP) yetkilisi Aynur Sülün ise “Kadınlara bu fıtri duygular, yalnızca eşine karşı uygulaması; böylece arada sevgi ve muhabbete kaynak olması için verilmiştir. Rabbimiz, kadınların evinin dışındakilere karşı süslenmesini, kendisini teşhir etmesini yasaklamıştır. Kadın evinin içerisinde, kendi eşine karşı haya- edep sınırlarını gözeterek;  haram-helal hudutlarına dikkat ederek süslenmeli, abartıya kaçmamalıdır. Dışarıya çıktığında gerek giydikleriyle, gerek ses tonu ve davranışlarıyla, gerek boyanarak ve süs eşyaları takarak dikkatleri üzerine çekmemelidir.” dedi.

“MAKYAJLA CİNSİYET ÖN PLANA ÇIKARTILMAKTA”
Kapitalist Sistem kadının fıtri duygularını kullandığına değinen Sülün, “Maalesef ülkemizde 2012-2016 yılları arasında kozmetik ürünlere harcanan para 2 milyar dolara ulaşmış durumda. Dünyanın başka diyarlarında Müslüman halklar açlık ve sefalete mahkum, bir damla suya mahrum yaşarken bizim toplumumuzda kozmetiğe bu denli paranın harcanması, kadında ciddi bir yozlaşma ve kimlik kaybının olduğunu göstermektedir. Çünkü makyaj ve diğer kozmetik ürünlerle başkalarını etkilemeye çalışma gayreti, şahsiyeti, kimliği değil, dişiliği, cinsiyeti ön plana çıkartmaktır.” şeklinde konuştu.

“KADIN KENDİSİNİ İSPAT YARIŞINDA ANCAK...”
Kozmetik firmalarının kadınları önce kendilerinden nefret ettirme boyutuna getirdiğini ardından ürünlerini pazarladığına dikkatleri çeken Sülün, “Böylece kendi fiziksel özelliklerini takıntı haline getiren kadın kozmetik ürünlerle güzelleşeceğine inanıyor. Bu ispat yarışında etkilemeye çalıştığı insanların iç dünyalarını kirletiyor. Birçok ailenin içine huzursuzluk tohumları ekiyor. Kendi eşine karşı sadakat duygularını farkında olmadan içten içe zedeliyor. Evliliğin devamı için gerekli olan ahlaki duygular aşınıyor. Kadın kendisini ispat yarışında toplumsal ahlakın yozlaşmasına alet olmuş oluyor.” ifadelerini kullandı.

“KADININ EN BÜYÜK SÜSÜ HAYASI, EDEBİ VE VAKARIDIR”
“Aynı zamanda kadının asıl vazifesi ve fıtratına verilmiş en değerli hazine olan annelik duyguları zayıflıyor” diyen Aynur Sülün sözlerini şöyle tamamladı: “Çünkü annelik duygusu ancak haya ile muhafaza edilir. Hayanın zayıfladığı oranda annelik duyguları zayıflar. Annesinin fıtratından yeterince beslenemeyen çocuklar hayatları boyunca manevi bir açlık içinde kalır. Müslüman kadın, bu tür tuzaklara karşı bilinçli olmalı; kendisine verilen fıtri duygularını meşru çerçevede muhafaza etmelidir. Dünya üzerinde bunca açlık ve sefalet yaşanırken Allah`ın kendisine emanet ettiği parayı, Allah`ın dinine düşman sistemlerin hedefleri doğrultusunda harcamamalıdır. Kadınları yozlaştırmaya çalışan unsurlara karşı toplumda bir bilinç oluşturmaya çalışmalıdır. Unutulmamalıdır ki kadının en büyük süsü hayası, edebi ve vakarıdır. Bu fıtri süsler ortadan kalkarsa hiçbir yapay ve yapmacık süs kadının yitirdiği ahlakı güzelleştiremez.”

“SÜSLENMEDE AŞIRILIĞA GİDİLİYOR”
Bu ürünleri kullanırken çerçeveyi iyi belirlemenin önemine dikkati çeken eğitimci Rana Çeçen de, “Her mescide gittiğinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyiniz, içiniz ancak israf etmeyiniz” (Araf 31) diye buyuran yüce Allah, topluma çıkarken biraz daha dikkatli olmamızı istemektedir. Bunun yanında bir uyarı da ardından gelmektedir ki o da israf etmeyin hususudur. ‘Allah Resulü de, ‘Allah'ın kadın kullarını mescitlerden uzaklaştırmayınız ancak koku sürünerek gelmesinler` diyerek uyarıda bulunur. Hatta Resulullah`ın vefatından sonra Hz. Aişe süslenerek dışarı çıkan kadınları görünce “Resulullah bunları böyle görseydi israiloğullarının kadınlarını mescitten men ettiği gibi bunları men ederdi” demiştir. İnsan olarak ve Müslüman olarak bize emanet edilen bu bedene çok iyi bakmak, muhafaza etmek tabi ki de önemli ve de gereklidir. Bunun çerçevesini iyi ayarlamak gerekir. Ancak öyle bir devirde yaşıyoruz ki insanların dış görünüşlerine, fiziki güzelliklerine verilen aşırı önem ne yazık ki insanların hangi kesimden olursa olsun bu durumda aşırılığa gitmelerine sebep olmaktadır.” dedi.

“MÜSLÜMAN ERKEKLERE DAHA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR”
“Burada Müslüman kadınlardan ziyade Müslüman erkeklere daha çok iş düşmektedir” diyen Çeçen, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü Allah'ın emirlerine muhalif yaşayan kadınları görüp onlara meyleden Müslüman erkeklerin hanımları çoğu zaman aile yuvalarını korumak için bedeni güzellikleri için zaman ve para israfına gitmektedirler. Her çağda ve toplumda insanların vazgeçemediği güzel görünme isteği çağımızda daha bir vazgeçilmez duruma gelmiştir. Kadın olsun erkek olsun zengin olsun fakir olsun hatta yaşı kaç olursa olsun bütün insanların bu iş için ayırdıkları bir bütçeleri vardır. Bu bütçe çoğu zaman elde edilen bilgilere göre israf derecesine çıkmaktadır. Dünyanın çeşitli yerlerinde insanlar açlıktan ölürken kendi bedeni güzelliği için fuzuli harcama yapmak Müslümanca bir davranışa çok yakışmasa gerek. Süslenmeyle ilgili Müslüman erkeklerin de hassasiyet sahibi olmaları gerekmektedir. Onlar da tavırlarının bilincinde olmalıdır.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir