Bir âmâ Amerika`yı korkutmuşsa Ya Ümmet ayağa kalkarsa..!
Dr. Abdullah Ömer Abdurahman, Amerikan zindanlarında şehid olan babası Şeyh Ömer Abdurahman`la ilgili bilinmeyenleri gazetemize anlatmaya devam ediyor. Röportaj dizimizin son bölümünde Dr. Abdullah, babasının Mısır firavunları Abdünnasır, Sedat ve Mübarek`in zulümlerine karşı duruşu ve son firavun Sisi için ne düşündüğünü anlattı. Âmâ olmasına rağmen Şeyh Ömer`in Müslümanlar arasındaki birleştirici rolünün, Amerika`yı ciddi bir şekilde endişelendirdiğini vurgulayan Dr. Abdullah, bu durumun bölük pörçük durumdaki İslam ümmetinin ayağa kalkması halinde ise emperyalist hiçbir gücün bu dirilişin önünde duramayacağı gerçeğine dikkat çekti.
MEHMET SAİT ÖZCAN / ÖZEL RÖPORTAJ
Tutulduğu Amerikan zindanlarında şehid olan Şeyh Ömer Abdurahman`ı anlatan oğlu Dr. Abdullah Ömer Abdurahman`la röportaj dizimizin son bölümünü bugün veriyoruz. Röportajın ilk üç bölümünde Şeyh Ömer`in, Amerikan istihbarat örgütü CIA`nin komplosu sonucu nasıl tutuklandığını, yaşlı ve âmâ olmasına rağmen şehid oluncaya dek 24 yıl tek başına hücrede tutulduğunu belirten Dr. Abdullah, bu bölümde ise babasının Mısır`daki son firavun Sisi için ne düşündüğünü anlattı. Son olarak batılı şer güçlerin tehdidi altında bulunan İslam beldelerinin içinde bulunduğu kaos, işgal ve saldırılara yönelik görüşünü aktaran Dr. Abdullah Ömer Abdurahman, Müslümanların İslam`ı bir bütün olarak ele almaları ve bu konuda alimlerin daha cesur davranmaları gerektiğine vurgu yaptı. Dr. Abdullah, babası hakkında ilginç bir detaya da dikkat çekerek âmâ olmasına Şeyh Ömer`in İslam`ı ele alması ve Müslümanlar arasındaki birleştirici rolünün, Amerika`yı ciddi bir şekilde endişelendirdiğini belirterek bölük pörçük durumdaki İslam ümmetinin ayağa kalkması halinde ise bu dirilişe, emperyalist hiçbir gücün karşı duramayacağı gerçeğini ifade etti. İşte Dr. Abdullah Ömer Abdurahman`la söyleşimizin son bölümünden sorularımıza verdiği cevaplar…
BABAM BUGÜN HAYATTA OLSAYDI ZALİMLERİN OYUNLARINI DEŞİFRE EDERDİ
Babanızın hayatına baktığımızda Mısır firavunlarından Abdünnasır için namazı kılınmaz demiş, Enver Sedat`a suikast için mahkemeye çıkmış ve son olarak Amerikan zindanlarında ruhunu rabbine teslim etti. Babanız hayatta olsa ve Mısır`da yaşasaydı cuntacı Sisi için ne düşünürdü?
Babam 1969 yılında İslami bilimler Fakültesinden mezun olduktan sonra İslami davete başladı ve 1970 yılında Abdülnasır`ın ölmesi ile birlikte tavrını daha da net bir şekilde ortaya koydu. Abdülnasır ölünce İslami bilimler fakültesinde şurada burada âlimler, onun üzerine gıyabi cenaze namazı kılınabilmesi için tahtadan bir naaş koydular hayali bir şekilde herkesin bunun üzerinde namaz kılmasını söylediler. Babam buna şiddetle karşı çıktı ve daha o zaman tavrını açıkça ortaya koymuştu. Bunun çok saçmalık olduğunu, caiz olmadığını söyledi. Daha sonra Enver Sedat zamanında da tavrını ve tepkisini aynı şekilde ortaya koydu ve bir zillet anlaşması olan ‘Camp David‘e karşı şiddetli bir muhalefet ortaya koydu, bunun kabul edilemez olduğunu bütün herkese duyurdu. Babam aynı şekilde Mübarek zamanında tavrını sürdürdü. Eğer bugün babam hayatta olsaydı o ilkeleri dâhilinde çerçevesinde yine tavrını ortaya koyardı. Zulme karşı gelirdi, halkı bilinçlendirmeye devam ederdi ve zalimlerin iç yüzlerini oyunlarını deşifre ederdi.
BABAM İÇİN ŞU REJİM KÖTÜ ŞU DİKTATÖR İYİ DİYE BİR ŞEY YOKTU
Babamın ilkeleri şuydu; ‘Ben akidem gereği zulme karşı gelmeliyim, haksızlığa karşı gelmeliyim, zulmü deşifre etmeliyim.` Şeyh Ömer Abdurrahman, her zaman akidesinin ve vicdanının gereğiyle hareket etmiştir, bu ilkeleri düstur edinmiştir ve bugün de olsa aynı şeyi yapardı. Bunun için de her türlü bedeli ödemeye hazırdı. Şeyh Ömer Abdurrahman sadece Mısır rejimine karşı halkı bilinçlendirmekle kalmadı aynı zamanda Suud`a karşı da tepkisini ortaya koydu. Saddam Hüseyin'e karşı da halkı bilgilendirdi. Esad rejimine de, Arafat rejimine karşı da Kaddafi`ye karşı da aynı tavrı sergilemiştir. Nerede bir zulüm nerede bir dikta rejim varsa bunlara karşı tavrını ortaya koymuştur. Ömer Abdurrahman için şu iyi, şu kötü dikta diye bir şey yok. Ona göre İslam şümullüdür, kapsayıcıdır. Bu nedenle Şeyh nerede nasıl davranılması gerektiğini en net ve kesin bir şekilde göstermiştir.
Dolayısıyla babam için şu dikta iyi, şu dikta kötü diye bir şey yoktu o nerede bir haksızlık nerede bir zulüm görürse bunu büyük bir cesaretle ve büyük bir kararlılıkla dile getiriyordu. Onun açısından için bunun bir istisnası yoktu.
MÜSLÜMANLAR İSLAM`I BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALMALIDIR
Son olarak neler söylemek istersiniz diye sorayım ancak belki eklemlersiniz. Müslümanların şu an dünya üzerinde içinde bulundukları durum; Irak`ta bölük pörçük, Suriye`de ara bir ateşkes sürüyor olsa da bir iç savaş, Pakistan`da İHA`larla Amerika`nın katliamları, Afganistan`da devam eden Amerikan işgali ya da Arakanlı Müslümanların içinde bulundukları durum veya Mısır`da darbeyle başa gelen Sisi ve yaptıkları zulümler… Hasılı dünyanın birçok bölgesinde Müslümanların baskı altında olduğu ve bir araya gelemediği bir durum söz konusu. Yani bu durum ne olacak Müslümanlar ne zaman araya gelme iradesini sergileyecek sizce?
Bugün Ümmetin içinde bulunduğu durumun temel sebebi İslam'ın kapsayıcı bir şekilde ele alınmamasındandır. Bazıları sadece ibadeti ele alırken öte yandan İslam'ın ahkâmını, İslam'ın mücadele yöntemlerini ihmal ediyor. Bu nedenle İslam'ın parça parça ele alınması bir bütün olarak ele alınmaması, bugün Müslümanların içinde bulunduğu sorunun en önemli sebeplerinden bir tanesidir. Şeyh Ömer Abdurrahman bu konuda gerçekten bir örnekti. O İslam`ın bir bütün olarak ele alınması gerektiğine inanıyordu ve ayrıca bunun için mücadele ediyordu. Ömer Abdurrahman'a göre âlimler bu işin en başında yer almalı. Halkı bilinçlendirmede, kararlı olmada bir bütün olarak İslam'ı ele almada örnek olmalıdırlar. Bu konuda hiçbir şeyden korkmamalıdırlar. Başka ucuz hesapları, beklentileri bunun önüne koymamalıdırlar. İslam bir bütündür ne zaman ki bir bütün olarak anlaşılırsa o zaman hayır ve bereketi daha güzel bir şekilde ortaya çıkar. Bir Müslüman İslam`ı bir bütün olarak ele aldığı zaman kendisi yürüyen bir Kuran haline gelir ve bu çok önemlidir. İşte Allah-u Teâlâ buyuruyor, “Siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz.” Yani İslam'da Hac, Zekât, Oruç, farz da, emri bil maruf nehyi anil münker, Allah yolunda Cihad, Müslümanların izzeti ve onuru için mücadele etmek farz değil midir? İşte bütün bunları birlikte ele almak lazım, bunları birlikte sahiplenmek lazımdır ki Müslümanların izzeti ve onuru, bereketi ortaya çıksın.
İslam'ın bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. Müslümanların onurunun koruması Müslümanları savunmaktan geçer. Yani biz böyle yapmazsak, Allah-u Teâlâ uyarıyor, ‘ Kim böyle yaparsa ona dünyada zillet vardır ve ahirette de en şiddetli azaba döndürüleceklerdir. Allah, sizin yaptıklarınızdan gafil değildir” buyuruyor.
ÖMER ABDURRAHMAN TÜM ZALİM DİKTA REJİMLERİN İÇ YÜZLERİNİ AÇIĞA VURUYORDU
Allah Teâlâ başka ayette de “Siz insanlar içerisinde çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” buyuruyor. Peki bu ümmetin hayrı nereden kaynaklanıyor yakışıklılığından mı? Kaslarının güçlülüğünden mi? Hayır Allah-u Teâlâ ayetin devamında söylüyor, ‘`Çünkü siz Allah'a iman eder, iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız.‘` İşte buna Arapçada bir usul olarak ‘hasr ve kasr` ilkesi denir. Yani adeta İslam bundan ibarettir gibi bir mana çıkıyor. Demek ki bu ümmetin hayırlı olması ayette buyurulduğu üzere ‘Emri bil Maruf nehyi anil münker`i yerine getirmesine bağlıdır. İşte biz de bu ilkeden, bu vecibeden uzak durunca bugün içinde bulunduğumuz duruma geldik, bu zilleti yaşıyoruz. İslam ümmetinin izzeti, ancak tekrar bu bilince ulaşmasıyla sağlanacaktır.
Ömer Abdurrahman İşte bu ilkeleri gerçekten düstur edinmişti ve o herkesin yüzünde Hakkı söylemekten çekinmiyordu. Bütün zalim dikta rejimlerin skandallarını, iç yüzlerini açığa vuruyordu ve bu konuda azimli bir çalışması vardı, gayreti vardı. Ama bazı âlimler buna uymuyordu. Mesela İslam'ın bir yönünü alıyor bir yönünü ihmal ediyordu.
Allah-u Teâlâ bunları ayeti kerimede uyarıyor, “Hani Biz Kuran'ı parçalayanların üzerine azabı indireceğiz” buyuruyor. Demek ki Kur`an'ın bir kısmını almak bir kısmını almamak olmaz. Bir bütün olarak ele almamız lazım ki Müslümanların heybeti İslam'ın izzeti ortaya çıksın. Bunu yapmadığımız takdirde her zaman şu anda içinde bulunduğumuz zilleti yaşamakla karşı karşıya kalabiliriz. İşte İslam'ı şümullü bir şekilde anladığımız zaman, İnşallah bu durumdan kurtulacağız.
BİR ÂMÂ AMERİKA`YI KORKUTUYORSA ÜMMET AYAĞA KALKTIĞINDA NELER OLUR DÜŞÜNÜN!
Ben sizin aracılığınızla son olarak Türkiye'ye Türkiye halkına ve hükümetine sesleniyorum; onlara teşekkür ediyorum. Ve Türkiye halkının şunu bilmesini istiyorum, şu anda dünyanın birçok yerinden gelen mazlum insanlara ev sahipliği yapıyor Türkiye, bu güzel belde. Elbette bunun devamı gerekiyor, bilinmelidir ki izzet ve şeref İslam'a sahip çıkmaktadır, İslam'a sarılmaktadır. Bunu tavsiye ediyoruz bu vesileyle Allah Celle Celalühünün bu beldeyi korumasını niyaz ediyorum.
Bu konuda da Ömer Abdurrahman'ın örnek alınması gerektiğini düşünüyorum. Bir âmâ eğer bu kadar onları rahatsız etmiş ve bu kadar onları korkutmuşsa bir ülke olarak bir ümmet olarak ayağa kalktığımızda düşünün neler olacak. Son olarak Bizim de İslam`a bir bütün olarak sahip çıkmamız gerekiyor eksiksiz bir şekilde İslam'a sarılmamız gerekiyor işte o zaman bizim heybetimiz izzetimiz olacaktır.
Sayın Dr. Abdullah Ömer, verdiğiniz bu çok değerli bilgiler için teşekkür ediyorum.
Ben de size teşekkür ediyorum, Allah razı olsun. Bu güzel fırsatı verdiğiniz için.