• DOLAR 32.204
  • EURO 34.992
  • ALTIN 2512.012
  • ...
İran, İsrail`e `Hodri Meydan` Okudu.
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İran İslam Devrimi Rehberi Ali Hamanei Cuma hutbesinde, “ekonomik yaptırımlar ve petrol yasağı bizim nükleer programımızda sabırla ileriye doğru adım atmamız üzerinde asla etki yapmayacaktır” dedi. Bu demektir ki, Amerika ve Batının İran’ı nükleer hevesinden caydırmaya yönelik yaptırımları sonuç itibariyle başarısızlığa uğrayacaktır.
Sayın Hamenei’nin verdiği mesaj açıktır: “Biz savaştan korkmuyoruz. Savaşı istemiyor isek de, mecbur bırakıldığımız zaman elimizdeki askeri imkanlar ile saldırgana cevap vermek dışında bir yol olmayacak ve bize saldırı yapanların da bunun sonuçlarına tamamen katlanmaları gerekecektir”
 
İran’ın en büyük dini merciinden gelen bu meydan okuma doğrudan savaş tamtamlarını çalmaya başlayan israil’e yöneliktir. israil, Amerika’daki Yahudi lobisinin gücünü kullanarak Kongrenin ve bir kesim Amerikan kamuoyunun desteğini sağladıktan sonra, Amerika’yı da silahlı olarak yanında savaşa sokmak için çaba gösteriyor. israil’in İran’ın nükleer programına yakın bir zamanda askeri saldırı yapacağı ihtimaline işaret eden üç temel gösterge var. Önemce daha az seviyede kalan diğer bazı göstergeler de var ki, bunlar da tamamlayıcı mesabesinde kalmaktadır.

Birincisi: İki gün önce “Washington Post” gazetesi yazarı David Ignatius köşesinde, ABD savunma bakanı Leon Panetta’nın israil’in önümüzdeki Nisan ve Haziran ayları arasında İran’a saldırı düzenleyeceğine dair ciddi endişeleri olduğu yönündeki görüşüne yer vermesidir.
 
İkincisi: israil savunma bakanı Ehud Barak, “artık fazla bekleme imkanımız yok, çünkü İran’ın nükleer programı olgunlaşma safhasına yaklaşmaktadır. Yakın gelecekte İran bu programı bir engele takılmaksızın tamamlamaya doğru gidecektir” şeklinde açıklama yaparak saldırı ihtimalini pekiştirmiş oldu.
 
Üçüncüsü: israil askeri istihbarat başkanı general Amos Yadlin, İran dört nükleer bomba yapma safhasına yaklaşmış bulunmaktadır ve ABD yi vurmak için menzili 10 bin km’ye ulaşan bir füze yapımı için de çalışmaktadır, açıklamasını yaptı. Yılda bir yapılan Stratejik Nükleer Konferansında da bu yıl tartışmalar hep İran nükleeri üzerine yoğunlaştı.
 
İngiltere’nin muhafazakar Daily Telegraph gazetesinde yazan İngiliz gazeteci Coughlin’in de bu olayı örtbas etmek için toplantıya katılanlar arasındaydı. Coughlin’i ben şahsen tanırım. Irak’a yapılan savaşın altyapısını hazırlayan ve savaşı destekleyen belli başlı kimselerden biriydi. Kendisi bir kitap yazmış ve kitapta Saddam Hüseyn’in elinde bulunan kitle imha silahlarının varlığını “belgeleyen” bilgilere yer vermiş ve bu kitabı savaştan birkaç ay önce yayınlamıştı. İşte bu adam, çalıştığı gazetede dün yayınlanan bir raporda şöyle diyor: “İran’a saldırı için bütün hazırlıklar tamamlanmış bulunmaktadır. Hücum için ise Benyamin Netanyahu ve Ehut barak’tan gelecek emir beklenmektedir”.
 
Amerika ve İsrail’in önümüzdeki Nisan ayında yapılması kararlaştırılan askeri tatbikatları iptal etmelerini, Amerikan ve İngiliz savaş gemilerinin Körfezde cirit atmalarını, Amerika’nın tüm birliklerini Irak’tan çekip bir kısmını Kuveyt’e yerleştirmesi ile Suudiler ve Birleşik Arap Emirliklerinin 130 milyar dolara varan silah alımları ve Amerika’nın deniz gücünün vurucu timlerini Hürmüz boğazı civarında konuşlandırmasını da göz önüne aldığımızda tablo daha bir netleşmeye başlıyor.
 
Amerikan idaresi her vakit Körfezde bir savaş istemediğini açıklayıp duruyor. Çünkü Amerika çıkarlarının zarar göreceğinden korkuyor; bu bir. İkincisi, Amerikan idaresi başkanlık seçimlerine gideceği bu yıl içinde bir savaş olsun istemiyor. Üçüncüsü, zaten Amerika daha Irakta uğradığı zararları henüz telafi edebilmiş değil. Bunun için, uğradığı zararları azaltmak adına Afganistan’dan da çekiliyor.

Düşünmeye değer bir teoriye göre ise, Netanyahu Amerikan seçimlerinden önce İran’a bir saldırı düzenlemek istiyor ki Obama ikinci defa başkan olamasın. Çünkü Obama’nın ikinci bir defa seçilmesi durumunda İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve iki devletli çözüme yanaşması için baskı kuracağı düşünülüyor.
 
Tabi ki bizim bu dediklerimiz kesin olmayan ihtimallerdir. Askeri sırlar diğer siyasi pozisyonlar gibi basına sızdırılmaz. Sızdırılsa bile bunlar bir psikolojik savaş görevi yapmaları içindir. Düşman taraflar birbirlerine baskı kurmak veya hedef şaşırtmak gerçek savaş öncesi psikolojik savaşa girişirler. Ancak, bizce kesin kadar kati olan bir şey var ki, o da İsrail ve Amerika, İran’da bir Arap baharı benzeri bir şeyler yapmak için uğraşıyorlar. İran İslam Devrimi henüz nükleer güce ulaşmadan önce onu yıkmak istiyorlar. Çünkü İslam devrimi nükleer güce ulaşırsa artık onu yıkmak çok zor olacak.
İran’ın nükleer proğramı elbette İsrail ile dünyanın en zengin petrol ve gaz bölgesi üzerindeki Amerikan egemenliği için tehlike arz edecektir. Fakat Amerika kendisi için tehlike teşkil eden Çin ve Rus nükleer gücüyle beraber yaşayabiliyor; bir sorun yok. Sonra, Hindistan ve Pakistan da nükleer güce sahipler. Her şey bir yana, Kuzey Kore de nükleer güç sahibi oldu. Araplar kırk yıla yakın bir süreden beri İsrail nükleer gücüyle beraber yaşamaya devam ediyorlar. Bunlar hep olabiliyor da, nedense İran’ın nükleer güç sahibi olmasını kimse istemiyor. Bu düpedüz bir çelişkidir.
 
Amerika Irak’ta Saddam rejimini, Afganistan’da Taliban’ı ve Kaddafi’yi devirdi. Bu her üç değişiklik de askeri güçle tamamlanabildi. Diyelim ki Amerika bu yolla İran’daki rejimi de değiştirdi. Peki, İran’daki sistem değişikliğinin bütün bir bölge üzerinde bırakacağı etkiler neler olacak? Asıl bu soruya cevap verilmesi gerekir. Afganistan’da Taliban yönetiminin düşmesinden sonra savaş on yıl sürdü. Gelinen noktaya bakın ki Taliban, Amerika’nın desteğinde Duha ve Riyat’da elçilikler açıyor. Yarın ise Kabil’de iktidarı teslim alacaklar. Iraktaki rejim değişikliğine gelince, şimdi körfez sultanları, ah keşke Saddam olsaydı da, başımıza bu İran çıkmasaydı diye ağıtlar yakıyorlar.
 
İran’ın askeri gücünü büyütmede abartı yapmak istemiyoruz. İran’ın bir üçüncü dünya ülkesi olduğunu, sahip olduğu silahların da yirminci asırdan kalma silahlar olduğunu kabul ediyoruz. Diğer yandan İran’ın hasımları çok gelişmiş silahlara sahipler, ama ortada bir Taliban gerçeği de var. Taliban’ın silahları adeta orta çağ silahları kadar ibtidai değil mi? Uçakları uçmuyor; uçsa bile üslerine geri dönemiyor. Peki, Afganistan’ın işgali üzerinden on yıl geçti; sonuç ne oldu?
….
Bir savaş durumunda, iki yüz bin füzenin İsrail’e yağmur gibi düşeceği uzak bir ihtimal değildir. Zaten bu konuda İsrail askeri istihbaratı da bir uyarıda bulunmuştu. Çünkü bütün dünya gibi biz de 2006 da Hizbullah ile savaşta Hayfa, Akka ve Celil’e dört bin füzenin İsraillilerin kafasına sağanak gibi düştüğünü görmüştük.
 
İsrail savaş tamtamlarını çalıyor. İmam Hamenei ise Cuma hutbesinde buna cevaben “hodri meydan” dedi. Bize düşen ise beklemektir, çünkü elimizden başka bir iş gelmez. Ancak bu defa sonucun değişik olacağını umut ediyoruz. Ne demek istediğimi anladınız sanırım.


Kaynak: Al Quds Al Arabi gazetesi
Yazar: Abdulbari Atwan.
Çeviri: Selahaddin YILDIRIM/Doğruhaber
 
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir