Bir Rehber Bir Öğüt
Kur`an Rabbimizden bir rahmettir, bir öğüttür. Öyleyse bize düşen Onu alıp en güzel şekilde okumak, anlamak ve hayata geçirmektir. Hayatımızın her alanında etkili olması gereken bir kitabı sadece ‘bugünlere` hapsedemeyiz.
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam O’nun resulüne ve Kur’an’ı kendilerine rehber edinenlere olsun…
Sene 610… Karanlığın çöktüğü, cehaletin yol aldığı bir dönem… Yalan, hile, dolandırıcılık, haksızlık, zulüm… Kısacası ahlaksızlığın zirve yaptığı bir dönem. Böyle bir dönemde insanlık iflas etmiş ve kendisine yol gösterecek bir rehbere susamış halde. İşte insanlığın bu susamışlığına Rahmanın bir rahmet ışıltısı olarak Kur’an-ı Kerim inmeye başladı. Bu ilahi rahmetin yeryüzüne olan bir yansımasıydı. Karanlıkları aydınlatacak bir nur, hastalıkları tedavi edecek bir şifa ve insanlığa yol gösterecek bir hidayettir.
Aradan asırlar geçti. Yine cehalet, yine ahlaksızlık…
Müslümanlar arasında süregelen kargaşa, huzursuzluk vs. Ama şükürler olsun ki geçmiş cehaleti yıkıp, dönemi nurlandıran Kur’an bu dönemde de hala bize rehberlik etmekte. Rehberimiz diyoruz çünkü Rahman ve Rahim olan Onu bu şekilde tarif ediyor.
’’Biz Kitabı (Kuranı) sana her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara da bir rehber, bir rahmet ve müjde olarak indirdik.’’ (Nahl /89) Öyleyse çıkmazlarda ve hayat nizamında ilk başvurulacak kaynak Kur’an-ı Kerim olmalıdır.
Kur’an-ı Kerim hastalıklarımıza şifa olacak bir reçetedir aynı zamanda. Nitekim Allahu Teâlâ da Onun şifaî yönünü şu ayette belirtiyor:
’’Biz, Kur’anda öyle bir şey indiriyoruz ki O, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını arttırır.’’ (İsra /82)
Mü’min; Kur’an’dan feyz almasını bildiği, Onu bu maksatla okuduğu ve dinlediği için Kur’an ayetleri kendisi için şifa ve rahmettir. Buna karşılık hastanın ilaçtan yararlanmak istememesi onun hastalığını arttırdığı gibi, zalimin Kur’an’dan uzak durması da onun hüsranını arttırır.
Şüphesiz bu kelam haktır. Herhangi bir insanın veya bir makam sahibinin sözü değildir. Âlemlerin rabbi olan Allahu Teâlâ’nın kelamıdır. Onda ne bir yanlışlık ne de bir eksiklik vardır.
‘‘Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş değildir.(Allah Kelamıdır) Ancak O, önce geçen kitapları tasdik eden ve kitabı açıklayandır. Onda şüphe yoktur. O âlemlerin rabbindendir.’’ (Yunus /37)
‘‘İşte bu, o kitap (Kuran) dır ki, onda şüphe yoktur. Takva sahipleri için büyük bir hidayettir.’’ (Bakara /2)
Kur’an Rabbimizden bir rahmettir, bir öğüttür. Öyleyse bize düşen Onu alıp en güzel şekilde okumak, anlamak ve hayata geçirmektir. Rabbim bana bu öğütte ne diyor, benden ne yapmamı istiyor, bana neyi yasaklamış diye düşünmektir.
Emrettiklerini harfiyen uygulamak, nehyettiklerinden sakınmaktır. Aynı zamanda düşüncelerimizi, fikirlerimizi, inançlarımızı onun terazisinde tartmaktır. Ve Onu sadece mezarlıklarda, Ramazan aylarında, Cuma gecelerinde, mevlitlerde okunan bir kitap olarak görmemeliyiz. Hayatımızın her alanında etkili olması gereken bir kitabı sadece ‘bugünlere’ hapsedemeyiz. En güzel kılıflara yerleştirip yüksek raflara bırakarak veya duvarımızın yüksek bir yerine asarak ‘Aman çocuğum dokunma çarpılırsın yoksa!’, ‘Sen ona nasıl dokunursun, hem onu herkes anlayamaz!’ deyip onunla aramıza mesafe koymamalıyız. O hayat kaynağımızken kendimizi Ondan soyutlayamayız.
Kur’an-ı Kerim’e saygı; Allah’tan (cc) başka hiç kimseye boyun eğmemeyi ve yalnızca O’na kul olmayı, Peygamberlere, meleklere, kitaplara, ahiret gününe imanı gerektirir. Kur’an-ı Kerim’e bağlılık; namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekat vermeyi ve anne-babaya öf bile dememeyi gerektirir. Kur’an-ı Kerim’e sevgi; yalan söylememeyi, iftira atmamayı, gıybet yapmamayı, çocuklarımızı ihmal etmemeyi ve sorumluluklarımızı yerine getirmeyi gerektirir.
Madem ki dağların bile kaldıramadığı bu ağır yükü yüklendik o halde bu yükü en güzel şekilde taşıyıp zirveye çıkarmak için Kur’an-ı Kerim’e sımsıkı sarılmamız gerekir.
“Kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse artık onun için zahmetli dar bir geçim vardır. Ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz. Der ki: “Rabbim! Niye beni kör olarak haşrettin. Halbuki ben gerçekten gören bir kimse idim.” Allah da buyurur ki: “İşte böyle! Sana ayetlerimiz gelmişti; fakat sen onları unuttun. Bugün de sen öyle unutulursun.” (Taha /124-126)
Rabbim Kur’an-ı Kerim’i gereği gibi düşünen, Ondan ibret alıp Ona itaat eden ve Onu kendisine rehber edinip de unutulmayanlardan eylesin. Amin…
Adalet Şakir / Nisanur Dergisi / Ocak 2012