SAFLARIMIZI SIKLAŞTIRALIM
✒ İLİM - İRFAN : Namaz için saf tutma cemaatle namaz kılmanın olmazsa olmazlarındandır. Konuyla ilgili Peygamber Efendimiz`in fiili ve kavli birçok hadisi bulunmaktadır. İmam ve cemaat arasında hiçbir engel bulunmamalı, tâbi olan imamı görmeli veya sesini işitmelidir. Aksi durumlarda namaz geçersiz olur. Efendimiz (asm) farz namaza durmadan önce ashabın safını düzeltir ve şöyle derdi:
“Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize muhalefet koyar.”(Buhârî)
Bir başka hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:
Safları düzgün tutun, omuzları bir hizaya getirin, boşlukları doldurun, safa girerken kardeşlerinize, ellerinizi hafifçe dokundurun, şeytana açık yerler bırakmayın. Kim safları sık tutarsa Allah onu hayra eriştirir. Kim de saflar arasında boşluk bırakırsa Allah onu hayra eriştirmez. (Müslim, Ebu Davud)
Hiçbir engel yokken imamın ayrı, cemaatin de imamı görmeyecek şekilde uzak bir yerde tek başına saf tutması caiz değildir. Cemaatin kalabalık olması gibi durumlar varsa en arka safta duran kimse imamı görmese dahi cemaatin son halkasını görmesi veya imamın sesini işitmesi gerekir.
İmam ve cemaat aynı mescitteyken aralarında yüz metreden fazla bir mesafe varsa namazları mekruh olmakla birlikte geçerlidir. İmamın tekbir ve kıraat sesleri duyulduğu takdirde mescit hükmünde olan avlu ve diğer katlarla ilgili hüküm de aynıdır. Fakat imama uyan kişiyle mescidin ona en yakın olan ucu arasında yüz metreden fazla bir mesafe varsa namazı geçersiz olur.
İmam ile cemaat arasında arabaların geçeceği kadar uzun yol, gemilerin geçeceği kadar uzun nehir ve sesin ulaşmasına engel olacak duvar vb. şeyler bulunmamalıdır. Bu engeller olduğu takdirde namaz geçersiz olur.
Mescidin diğer katlarında namaz kılan kimse imamın sesini duymakla birlikte hiza olarak da onu geçmemesi gerekir. Eğer durduğu yer imamın önündeyse namazı sahih olmaz.
Namazda safların sık tutulması, aynı zamanda Müslümanların vahdetini temsil eder. Müslümanlar tek bir saf olmalı, yüzlerini Rablerine dönmelidirler. İslam`ın safları düzensiz olmamalı, aralarda boşluklar kalmamalı, iki Müslüman arasında oluşacak boşluğu şeytanın dolduracağı unutulmamalıdır. Bu nedenle saflar her zaman sıkı olmalı, dağılan yerler de sıklaştırılmalıdır…
Keskul Babanın Başına Gelen
Bir çocuk babasının tabutu önünde gidiyor, gözyaşı dökerek şöyle diyordu: “Ey babacığım! Yüreğimi yaralayan böylesi bir gün, ömrüm boyunca bir daha başıma gelmez.”
Orada bulunan bir irfan ehli dedi ki: “Babanın başına bugün gelen bir daha gelmeyecek.”
Çocuğun başına gelen bir şey değil, esas çetin olanı, babanın başına gelen iştir.
Ölüme çare ki yine ölümdür, yaprakların hepsi sararıp dökülür. Hepimiz ölmek için doğmuşuz. Gönülden inanmışız ki canımız kalmayacak. Dünyada hükmü geçen buyruk sahibi kimseler, şimdi yerin altında toprağa karıştılar.
Mızrağıyla gökleri delenler, mezarda toprağın altında hemencecik yok oldular.
Herkes yerin altında uyudu; hayır hayır uyumadı, hepsi darmadağın perişan olup gitti.
Ölüme bak, ne derece müşkil bir yol; bu yolda mezar, ilk menzildir.
Eğer sen ölümün acısından haberdar olacak olsan, tatlı canın perişan olur.
FETVALAR
VADELİ ALIŞVERİŞ YAPMAK:
✒SORU: Köylerden arpa alıyoruz. Peşin olarak kilosu 500 TL`ye, vadeli olarak 800 TL`ye veriliyor. Bu faiz olur mu?
✑CEVAP: Allah (cc) Kuran`ı Kerim`de”...Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı...”(Bakara 275) diye buyuruyor. İslam dini, bizlere meşru ve gayri meşru olan alışveriş türlerinin hepsini Kuran ve sünnet nassıyla izah etmiştir. Bu naslara binaen alışveriş helal, faiz ise haram kılınmıştır.
Şeriat, alıcı ve satıcıların hak ve hukuklarını daima göz önünde bulundurur. Vadeli yapılan alışverişlerde satıcı belirli bir süreliğine para konusunda mağdur edildiğinden dolayı kendisine vade farkı verilidir. Yani peşin olarak satılan bir malın vade sebebiyle daha yüksek bir fiyata satılması caizdir.
Bu bakımdan peşin olarak kilosu 500 TL olan arpayı vadeli olarak 800 TL`ye satabilirsiniz. Bunda herhangi bir sakınca yoktur. Faiz değildir. Sadece yapmanız gereken alışverişi kendi aranızda ittifak edeceğiniz bir şekilde yapmanızdır. Yani fiyatı ve vadeye bırakılan günü tam olarak kendi aranızda belirtiniz.
SURELERİ TANIYALIM
YUNUS SURESİ:
Sure adını Yunus kıssasından, Hz. Yunus`un kavminden azabın kaldırıldığına dair olan 98. ayetinden alır.
Yunus Suresi bazı ayetler dışında Mekke`de nazil olmuştur. Muhtemelen boykot dönemi esnasında, hicretten bir iki yıl önce inzal edilmeye başlanmıştır. Nüzul sıralamasında 51. Sure olduğu, İsra suresinden sonra, Hud suresinden sonra indiği belirtilir. Toplam 109 ayetten oluşmaktadır. Peygamber Efendimiz(asm)`a iman etmeyen ve hertürlü düşmanlığı sergileyen müşriklere geçmiş ümmetlerden misal getirilerek hem Peygamber`e imana davet, hem de geçmiş ümmetlerin yaşadıklarından verilen örnekler hatırlatılarak müşrik topluluk uyarılıyor.
SURENİN TEMEL KONULARI
Hz. Yunus`un hayatı ve kavminin durumu
Allah`ın rahmetinin gazabından üstün olması
İlahi rehberlik önemi ve bu rehberliği reddedenler
İnsanın Karakteri
Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yunus kıssalarından kesitler
EL CEBBAR
Allah`ın güzel isimlerinden olan EL-CEBBAR, istediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, hüküm ve kararlarını kullarına yaptırmaya gücü yeten, azgın ve zalimleri kahreden, yarattıklarının işlerini düzelten, eksikleri tamamlayan ve düzeni bozulan her şeyi onaran demektir.
Bu kâinatın haşmeti, azameti, büyüklüğü ve müthiş idaresi El-Cabbar olan Allah`ın eseridir. Güneşe her gün doğmayı ve batmayı emredendir. Kâinatı gücüyle bir dengede tutandır. Hiçbir şey ondan izinsiz kıpırdama yetkisine sahip değildir.
“ Gaybın anahtarları yalnızca O`nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah`ın bilgisi dâhilinde) olmasın.” (Enam – 59)
Her varlığı bir ilim ve hikmet dairesi içerisinde yaratan Allah; insanı da muhakkak bir amaç için yaratmıştır. Cenab-ı Allah her varlığı insan için, insanı da kendisine kulluk etmesi için yaratmıştır. Hiçbir varlık Allah`ın verdiği vazifeden çıkmazken insan, kendisine verilen kulluk vazifesini ihmal edebilmektedir. Bu kadar canlı cansız varlık Cenab-ı Allah`ın taht-ı emrinde bu âlemin birer hizmetkârıdır. Cenab-ı Allah`ın Cebbar ism-i şerifinin birer tecellisidir.