• DOLAR 34.509
  • EURO 36.549
  • ALTIN 2910.385
  • ...
Bu Utançla Yüzleşin Artık!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Fikret Özkan / Van
Son dönemlerde darbecilerin yargılanmasına yönelik gelişen olaylarla birlikte yaşanan zulüm de yeniden gündeme geldi. Darbe yıllarında yaşanan karanlık ve utanç dolu zulümler, aradan yıllar geçmesine rağmen hala belleklerdeki canlılığını koruyor.
 
12 Eylül başta olmak üzere darbe yıllarında tutuklanarak her türlü insanlık dışı zulümlere maruz kalanlar, aradan 31 yıl geçmesine rağmen yaşanan vahşeti hafızalarından silemediler. 12 Eylülün karanlık dönemlerinde aylarca işkenceye maruz kalan Van`da yaşanan tanıklardan Yusuf Coşar, yaşadıklarını Doğruhaber`e anlattı. O günlerin tam bir vahşet günleri olduğunu dile getiren Coşar, “O günleri yaşamayanlar onun acılarını bilemez” dedi.

HER ŞEY BİR SABAH YAPILAN DARBE ANONSUYLA BAŞLADI
Darbe yıllarında genelde Türkiye özelde ise Van’ın durumundan söz edebilir misiniz?
1970’li yıllarda yaşanan sağ-sol olayları toplumda etkin bir ayrışmaya neden olmuştu. Örneğin bir evde iki kardeş var ise genellikle bunlardan biri sağcı diğeri ise solcuydu. Yaşanan bu olaylar tabi darbe heveslisi olan gizli ellerin kirli oyunlarının sonucuydu. Ancak bunlara rağmen Van kadar sakin hiçbir il yoktu diyebilirim. Van`da bu tür olaylar pek yaşanmazdı. Sağ-sol olayları çok azdı. Bunun yanın da Van`da dernek çalışmaları fazlaydı.
 
Her düşünceden dernek vardı diyebiliriz. Birbirleriyle zıt fikirde olan derneklerin çalışmaları muhbirler vasıtası ile karşı tarafa aktarılıyordu. Halk, bir sabah vakti işlerine gitmek üzereyken anladı fitnenin boyutunu. Her şey bir sabah radyolardan yapılan darbe anonsuyla başladı.

KENDİLERİ GİBİ DÜŞÜNMEYEN HERKES SUÇLUYDU
Bu anons ne anlama geliyordu ve sizce darbe ile ne amaçlandı?
1980 darbesi askeriyenin bir oyunuydu figüranlarını da kendileri oynatıyor, bedelini halka ödetiyorlardı. Düşünsenize her gün bir yerlerde olaylar yaşanıyor, kaos çıkarılıyor ve insanlar tavuk öldürülür gibi öldürülüyordu. Ama bu oyunu oynatanların tek amacı vardı. O da, rejim başta olmak üzere, her şeyi kendi ellerinde tutmak ve devletin başına geçmek. Bu nedenle darbeyi yapanlar herhangi bir ideoloji ya da dini değerleri ezmekle sınırlı kalmamış karşılarında görmek istemedikleri tüm ideolojilere savaş açmışlardı.

Siz nasıl ve neden dolayı gözaltına alındınız?
Ailece muhafazakâr bir yapımız vardı. Ne sağcı ne de solcuydum. Ama o dönemlerde Akıncılar Derneğine gidip geliyordum ve Milli Görüş’ün de içindeydik.
 
O zamanlarda tek hayalim İslam ülkelerinde üniversite okumaktı. Bu nedenle dış ülkeleri araştırmaya başladım. O zaman da devrim yapan İran İslam Cumhuriyeti’nin başkonsolosluğu ile mektuplaşmaya başladık. Birinci mektubum cevap buldu ve bana iki adet İslami dergi gönderdiler. Tabi o zaman da sıkıyönetim olduğu için mektuplar okunmadan gönderilmezdi. Gelen ikinci mektuptan sonra beni araştırmaya başladılar. Takip ederek benim ev adresimi alarak bir ara evimize baskın düzenlediler. Eve baskın yaptıkları sırada evde İran’dan gönderilen dergileri, İslami kitapları, kasetleri delil göstererek beni gözaltına aldılar. Beni “irticacıdır, Humeynicidir vb. ” söylemlerle içeri aldılar.

İNSANLIK DIŞI İŞKENCELERDEN GEÇİRİLDİK
Gözaltındayken ne kadar ve ne tür işkencelere maruz kaldınız?
İlk olarak Van Hacıbekir Kışlasında 10 gün gözaltında kaldım. Burada hakaret edip manevi baskı uyguluyordular. Buradaki işlemlerim bittikten sonra beni Diyarbakır Seyrantepe’ye götürdüler. Burada sadece soruşturmam 24 gün sürmüştü. Aklınıza gelecek insanlık dışı hangi işkenceler varsa hepsini çektim. Yaklaşık 1 sene boyunca cezaevinde kaldım. Hayatım boyunca görmediğim, duymadığım en acı işkencelere maruz kaldım.

Bu arada yaşananları ve yerinizi ailenize haber verebildiniz mi?
Benim ailem 4,5–5 ay boyunca benden haber alamadı tabi ben de onlardan. Zaten yakalananlardan umut kesiliyordu. Serbest kaldığım vakit, ailem bana ‘senin için işkencede öldü, gömdüler, dereye attılar gibi şeyler söylüyorlardı” dediler. Yaklaşık 5 ay sonra bir avukat tuttum. O avukatla ailem benim yaşadığımı öğrendi ve durumumdan haberdar oldu. 

ÖLÜMÜ ÇOK ARZULUYORDUK
Cezaevinde sizinle beraber olanlar var mıydı?
İranlı, Iraklı ve Filistinli kişiler de kalıyordu. Onların durumları, çektikleri bizim çektiklerimizden daha feciydi. En ağır işkencelerden geçiriliyordular. Cezaevine 12 kişilik bir grupla girdim ve daha yeni girmiştik ki bir grup asker bize saldırıp kaba dayaktan geçirdiler. Tekme-tokat bize vurmaya başladılar. Vurma işi bittikten sonra elbiselerimizin hepsini çıkarttılar. Çırılçıplak kalmıştık. O an da 10 asker köpekleriyle birlikte içeri girdi.
 
Hepsinin elinde türlü türlü işkence aletleri vardı. Hiçbir şeye izin vermiyorlardı. Mahrem yerlerimizi kapatmamıza dahi izin vermiyorlardı. Kim eliyle mahrem yerlerini kapatmaya çalıştıysa bayıltıncaya kadar dövüyorlardı. Çok fazla işkence ettikleri için ellerimiz ve tüm vücudumuz uyuşmuştu. Artık hiçbir şeyi hissedemiyorduk. İşkenceye alındıktan sonra 35 gün boyunca düzgün bir şey yedirmediler.
 
Bir ara bize bol üzüm ve ekmek getirdiler. Bizde de artık hayâ denen bir şey kalmamıştı. Askerler de çıkmışlardı. Tam yemeğe koyulacaktık ki bizden önce işkence görmüş olanlar fazla yemememizi istediler. Biz durumu anlamamıştık. Bize “Burada bir hafta boyunca tuvalet yok. Bu yüzden fazla yerseniz, pisliğinizi yemek zorunda kalırsınız” dediler. Biz de yemeği bıraktık. Uykuyu adeta unutmuştuk. Sabah, öğle, ikindi, akşam, gece ve ondan sonraki sabah, sürekli işkencedeydik. Her değişen nöbetçiyle birlikte işkence de görüyorduk. Çünkü nöbetçilerle birlikte içeriye sürekli 4–5 kişi içeri geliyor ve bize işkence ediyordu. İşkenceler esnasında tek isteğimiz sadece ölümdü. Ölmeyi ve bu işkencelerden kurtulmayı çok arzuluyorduk.

İDRARIMIZI İÇME DURUMUNDA KALDIK
Yaşanan onca sıkıntılar içinde bir de lağım fareleri sıkıntısı vardı ki hepsine bedel… Hem çok büyük hem de insanlara zarar veren cinsten hayvanlardı. Bir ara yanımızdaki koğuşta lağım faresi ölmüştü. Askerler bunu gördüğü vakit bize işkence etmeye başladılar. Ölen fare diğer koğuşa düşünce askerler fareyi keserek orda bulunan 6–7 kişiye yedirdiler. Ayrıca cezaevindeyken çok susuz kalıyorduk. Bu nedenle lağım farelerinin ve birçok pisliği içinde barındıran suları içmeye başladık. Çoğu zaman da susuzluktan kendi idrarımızı içmek zorunda kalıyorduk.  Bunu bize yaşatanlara lanet olsun. Onlar elbette ki bunun hesabını verecekler. 

Sizin dışınızda şahit olduğunuz işkencelerden söz edebilir misiniz?
Cezaevinde sürekli marş ezberlettiriyorlardı. Her bir marşa da bir makam vermişlerdi. Ben şahsen 62 marş ezberlemiştim. Bazı mahkûmlara nutuk ve Atatürk ilke ve inkılâplarını ezberlettirmişlerdi. Ancak benimle birlikte kalan mahkûmlardan okuma yazma bilmeyen ve aynı zamanda Türkçe bilmeyenler dahi vardı. Bu nedenle bunlara çok fazla işkence yapılıyordu. Hatta bir ara benimle birlikte kalan zayıf ve benim yaşlarda bir genç verilen marşları ezberlemediği için kendisine işkence edildi. Burada terbiyenin anlatmaya elvermediği türden işkenceler yaptılar. Hiç unutmuyorum, onun feryatları hala kulaklarımda.

PİSLİĞİMİZİ BİZE YEDİRİYORDULAR
O acı günlerde mahkûmları bekleyen son neydi?
İşkencelerden sonra bizleri cezaevinde koğuşlara yerleştirdiler, bir an için işkencenin bittiğini sandım. Ancak işkencenin daha kötüsüyle karşılaştık. Çektiğimiz işkencelerin en ağırlarını burada çektik. Açlık ve susuzluk hat safhadaydı.
İşkencelere dayanmayan birçok mahkûm kendini yakmaya, intihar etmeye başladı. Yatmaya izin vermiyorlardı. Verdiklerinde ise “Esas duruşla yatacaksınız” diyorlardı. Ayrıca “Sağa ya da sola dönecekseniz izin alacaksınız” diyorlardı. Tuvalet izni yoktu. İhtiyacımızı gideremiyorduk. Altımıza kaçırmamız durumunda ise bize yediriyorlardı. Kolum kırıktı, çok acı çekiyordum. Beni revire sevk ettiler. Bir an korkmuştum.
 
Çünkü revire gidenler sağ dönmüyorlardı. Ancak bu kez öyle olmadı. Askerler beni bir müddet rahat rahat orda da dövdüler. Toplam 37 gün boyunca revirde kaldım. Bu süre zarfında biraz da olsa iyileşmiş ve biraz da kilo almıştım. 37 gün sonra beni mahkemeye sevk ettiler. Yapılan mahkeme sonucunda serbest bırakıldım.
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir