• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
İran`ın Hürmüz Çıkışı Türkiye`nin Davos`u Olmuştur
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Özcan / Doğruhaber
ABD ile İran arasında Hürmüz Boğazı’nda artan gerginlik, karşılıklı restleşmeyle devam ediyor. Batı’nın yaptırım tehdidine Hürmüz boğazını kapatmakla karşılık veren İran, Fars Körfezi’nde füze denemesi yaptı ve Körfezden ayrılan ABD uçak gemisine ‘O gemi dönmesin! Bir daha uyarı olmayacak’ diyerek sert bir uyarıda bulundu. Amerika ise İran’ın uyarısı üzerine ‘Hürmüz bizim kırmızı çizgimiz’ diyerek karşılık verdi. Çıkarılan gerginlikte 2012 sonbaharında ABD’de yapılacak seçimin de etkisi büyük.

Gözlemciler, Amerika’nın kontrollü bir şekilde yükselttiği tansiyonu kendi iç politikasıyla ilişkilendirirken, Amerika’yla restleşen İran’ın ise kararlı tutumu ve dik duruşunun başta askeri alan olmak üzere birçok konuda çıtayı yükselttiğinin göstergesi olduğunu, düşünüyor.

Konu ilgili görüştüğümüz Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM) Direktörü Doç. Dr. Gökhan Bacık, Amerika ile İran’ın körfez restleşmesini gazetemize değerlendirdi. İşte bölge uzmanı Gökhan hocanın sorularımıza verdiği yanıtlar;

ARAP BAHARIYLA BÖLGENİN YENİDEN TANZİMİ SÖZKONUSU

İran’ın, körfezden ayrılan ABD uçak gemisi için ‘o gemi bir daha dönmesin’ Amerika’nın ise ‘Hürmüz bizim kırmızı çizgimiz’ diyerek karşılıklı restleşmeleri ne anlama geliyor, siz bu restleşmenin sonucunu nasıl görüyor ve nasıl değerlendiriyorsunuz?

Arap Baharıyla yeni bir döneme girdik. Her ülke bu olaylara bakıp bu olayların Mısır, Suriye meselesi olmaktan ziyade bölgenin tanzimi ile ilgili olduğu gibi bir düşünce algısına girdi. Mesela Libya, Amerika karşıtı bir pozisyondaydı ama şimdi bayağı bayağı Amerikan eksenine girdi. Muhtemelen Polonya bundan sonra silahını Amerika’dan almaya başlayacak. Bu, tabi İran gibi ülkeleri kendi açılarından haklı, tutarlı bir endişeye sevk ediyor. Bu hikâye buradan başladı. İkincisi; bu nükleer enerji hikayesi, bunlar zaten vardı ama Arap baharında ciddi kozlar paylaşılıyor. Metrekare metrekare Ortadoğu tekrar tanımlanıyor. Burası kimin nüfuz alanı olacak, kim ne yapacak? Dolayısıyla ben bunu, çatışmanın unsuru olarak görüyorum.

SURİYE’Yİ LÜBNAN’I KAYBETMEK İRAN’I İZOLE EDECEK
Suriye düşerse İran izole olacak. Apaçık ortada kalacak. Mısır düşerse Mısır’da hakikaten demokratik rejim iktidara gelirse israil için felaket olur. Aynı şey İran için de geçerli. Suriye’yi Lübnan’ı kaybetmek İran’ı çok feci bir noktaya götürür, rejim açısından. İran burada, Davos’ta Türkiye’nin yaptığı gibi, pozisyonunu sağlıyor. İran bölgede yeni bir pozisyon aldığını ve bu kırmızı çizgilerinin Amerikan tarafından kabul edilmesini istiyor. Şimdi bundan sonra karşı tarafın ne yapacağını beklemek lazım. Bunlar bunu tanıyacak mı tanımayacak mı? Kısacası İran bu son gelişmelerde de görüldüğü gibi körfezdeki pozisyonunu geliştirmiş, bir adım büyütmüştür.

Arap baharından sonra bazı sorular yarım kaldı. Bu yeni bölge perspektifinde İran nereye oturacak? Batı ile ilişkisi nasıl olacak? Şimdi bu meselenin çözülme faslına geldik. Bu meselenin çözülme faslı Amerika, Türkiye ve israil’le ilgili. Dolayısıyla buradan bir kestirme yapmak çok zor. Ama İran dedi ki; benim boyum üç metre oldu bunu tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz, diye.

İRAN’A SALDIRI DÜNYADAKİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİR

Yaşanan gelişmeler, israil ile Amerika’nın İran’a olası bir saldırı başlatma girişiminin bir parçası olarak düşünülebilir mi?
Şimdi böyle bir şey, bir tesise bomba atarsın, casus gönderirsin, bunlara bir şey diyemem. Ama bildiğimiz gibi İran’a askeri bir saldırı, dünyadaki her şeyi değiştirir. Bu iş hiçbir şeye benzemez. Geleceği kimse bilemez ama İran’a saldırmak düşüncesi çok acayip zincirleme reaksiyonlar açar. Irak’taki etkisi farklı olur. Ben İran’ın her yaptığı doğrudur demiyorum ama İran’a saldırma düşüncesi ayrı bir şey yani. Amerika’nın bunu göze alabileceğini kestiremiyorum. Amerika’yı yönetenlerin, işi bu kadar çığırından çıkaracağını sanmıyorum. Amerika bir sürü şey yapmıştır ama mesela gidip Rusya’ya saldırmamıştır. Gidip Küba’yı vurmamıştır. Bunların anlamları var.

BÖLGEDEKİ BÜTÜN TAŞLAR OYNAR

Kalkıp İran’ı vurmak demek; şunu söyleyeyim İran’ı tenkid eden Sünni devletleri bile kaybeder, ABD. Çünkü İran’a saldırıyı politize edecek, bir argümana getirilecek zemin yok. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama İran’a saldırmak uluslararası literatüre dökülemeyecek bir eylem. Dolayısıyla açıkçası bunu isteyen vardır israil’de birkaç şahin kanat. Ama böyle Amerika’nın içinde hala iyidir, hoştur bunu yapalım diyecek birilerinin olduğunu sanmıyorum. Böyle bir saldırıda her şeyi yeniden hesaplamamız gerekir. Bölgede bütün taşlar oynar. Bunun doğuracağı politik, ekonomik, siyasi maliyetleri de ayrı ayrı düşünmek lazım.

İRAN TUTARLI BİR PERSPEKTİF ORTAYA KOYMUŞTUR

Batı’nın tutum ve yaptırımlarına karşı İran’ın izlediği yol doğru mu? Doğruysa yeterli mi? 

Doğru yanlış çok izahi bir şey yani. Fakat şunu söyleyebilirim, tutarlı. İranlılar; ‘1979’da bir devrim yaptık. Biz şunları şunları yaptık.’ Ve bu tutarlı. Tutarlılık, yanlış bile olsanız size bir güç kazandırır. Mesela bir olay oluyor Türkiye dış politikasında, bir öyle sonra böyle bir tavır sergiliyoruz. Bir prestij unsuru oluyor. Ben İran’ın geçmişteki bazı politikalarını eleştirdim. Ama şunu tenkid etmiyorum. İran kendine göre tutarlı bir perspektif ortaya koymuştur. Bu tutarlılık İran’a fırsat kazandırıyor. Yani benim dış politikadaki tavrım bu diyor.

UZUN VADEDE TÜRKİYE İLE İRAN’IN DA İHTİLAF NOKTALARI OLACAKTIR
Fakat şunu da söyleyeyim. Orta ve uzun vadede Türkiye ile İran’ın da ihtilaf noktaları olacaktır. Bu kaçınılmaz bir şey. Türkiye’yi yönetenler Osmanlı mirasından bahsediyorlar. Osmanlı, Sünni İslam’ın resmi bayrak taşıyıcısıydı. Gittiği yerlerde Sünni fıkhı yayıyordu. Ve Osmanlının ta 15. 16. yüzyıldan okuyun, en büyük tehdit algısı bir Şii tehdit algısıdır. Bunun yanında İran ile Türkiye’nin bölgesel profilinin çatışma noktaları da vardır. Irak, Suriye gibi. Bunlarda da ayrı ayrı belki uzlaştırılabilir veya uzlaştırılamaz bu ayrı bir konu.

‘Yeni bir dünya düzeni kurulmalı’
Küba’ya yaptığı ziyarette konuşan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD’de başkanlık seçimlerini kazanmak için, binlerce, milyonlarca kişiyi öldürerek savaş yapanların kalplerinin sevgi ve şefkatten yoksun olduğunu ifade etti ve ‘’kapitalizmin çökmesi karşısında, adalete dayalı yeni bir dünya düzeninin kurulması’’ çağrısında bulundu.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir