• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
Şehid Fahreddin Çelik
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Feyzullah Zerey

Fahreddin 14 Şubat 1969’da dünyaya geldi. Babası Molla Musa, fahri imam olduğu için bölgenin çeşitli köy ve kasabalarını dolaşır. Fahreddin, kardeşleriyle beraber medrese ilmini de öğrenmeyi ihmal etmez. Medrese eğitimi almak için İdil’in Batele Köyüne gider. Bir süre okuduktan sonra annesi vefat eder. Küçük kardeşi onun yanında okumaya başlar. Bir müddet sonra ağabeyi Abdülvehhab, kardeşlerinin okul okumaları için medresenin bulunduğu köye gider. Seydaları Molla Salih bu gelecek vaad eden talebeleri vermek istemez. Çaresiz onları uğurlamak zorunda kalır. Onlara, “Size Allah Resülü’nü çok sevmenizi ve ona karşı mahcup olmanıza neden olacak hiçbir şey yapmamanızı tavsiye ediyorum” tavsiyesinde bulunur.

KÜÇÜK YAŞINDA İSLAMI ANLATMAYA BAŞLAR

Fahreddin ve kardeşi, 1983’te İdil (Hezex) Yatılı Bölge İlköğretim Okuluna kaydolurlar. Fahreddin, öğrencilerle tanıştıktan sonra onlara Elif-Ba ve Kur’an dersleri vermeye başlar. Kendisinin ve kardeşinin harçlıklarıyla dini kitaplar alır ve sırayla arkadaşlarına okutturur. Artık YİBO’da ismi “Molla” olmuştur.

CAMİ DERSLERİNDE AKTİF ROL ALIR

Her vakitte farklı bir camiye gider. Cami imamları ile tanışmaya çalışır. Bir camide Kur’an-ı Kerim  dersi verildiğini görür. Fahreddin, hemen gidip hocaya derste yardımcı olur. Fahreddin, cami hocasına, “Hocam bu çocukların fıtratı temizdir. Bence bu çocuklara Kur’an-ı Kerim dersinden sonra İslam’ın temel ilkelerini tanımalarını ve sevmelerini sağlayacak İslam’ın güzelliklerinin anlatılması gerekiyor” der. Fahreddin’in bu sözleri cami hocası Ziya’nın çok hoşuna gider. Böylece dostlukları başlar. Fahreddin bakar ki Ziya Hoca İslamî duyarlılığı olan ve kendisini yetiştirmiş biridir. Ona, “Hocam okulda ben öğrenci arkadaşlarla ilgileniyorum, şu an dört beş ders grubum var. Her birine farklı günlerde dersler veriyorum, şayet siz uygun bulursanız bir grup getireyim haftanın bir günü siz de onlarla sohbet edin” der. Hoca kabul eder.

TATİLLERDE İNSANLARLA İLGİLENİR ONLARI BİLİNÇLENDİRİRDİ

Fahreddin ve kardeşi, yarı yıl tatilinde babalarının imamlık yaptığı Merane Köyüne dönerler. Fahreddin, “Müslüman, ailesinin bütün bireyleriyle ilgilenmeli; onların yetişmesi, seçkin bireyler olması için yoğun çaba ve emek sarf etmelidir” derdi. Bu yüzden ailesi ve insanların bilinçlenmesi için yoğun çaba gösterirdi.

TATİLLERDE MEDRESE EĞİTİMİNE DEVAM EDER

Ortaokulun ikinci döneminde İslamî faaliyetleri yoğunlaşan Fahreddin, öğrencilerin tüm sorunlarıyla ilgilenmeye başlar. Artık öğrencilerin okul veya evle ilgili herhangi bir sorunu olduğunda ona danışırlar. Ortaokul birinci sınıfı bitirdikten sonra kardeşiyle beraber halalarının kaldığı Fırlıle (Kulak) Köyüne Molla Emin’in yanına medrese eğitimi için giderler. Ortaokul ikinci sınıfı bitirdiklerinde de File (Bereketli) Köyünde okurlar. Hocası, Fahreddin’e özel ilgi duyar, küçük yaşına rağmen ona saygı gösterir ve “Ben sana ve kardeşine baktığımda sahabelerin kokusunu hissediyorum” derdi.

OKULDA BİR MESCİT AÇTIRIR

Fahreddin, okulların başlamasıyla beraber okuluna geri döner. Zamanının çoğunu öğrencilerle ilgilenmeye, onları camiye götürüp namaz öğretme ile geçirir. Namaz vakitlerinde de dışarıda camide cemaatle namaz kılmak için okulun duvarlarının üzerinden atlarlar. Bu şekilde camiye gidiş gelişler okul idaresini rahatsız eder ve uyarı alır. Okul idaresi, okulun dışına çıkmayı yasaklar. Ancak Fahreddin, arkadaşlarını etrafına toplayarak, “Arkadaşlar namaz farzdır. Biz Müslümanız ve namaz kılmakla mükellefiz. Camiye gidip gelmeyin diyen idareciler önce bize namaz kılabileceğimiz bir yer ayarlasınlar. Bize namaz kılabileceğimiz bir yer tahsis edilmediği müddetçe onların dediklerine uymayacağız” der. Arkadaşlarıyla beraber camide namaz kılmaya devam eder. Onların bu mücadelesi sonucu okulda bir mescit açılır.

OKUL MÜDİRESİNE İSLAMÎ KİTAPLAR VERİR

Okula müdire olarak atanan İngilizce Öğretmeni Yıldız Hanım’a okuması için kitaplar verir. Bir süre sonra Müdire Hanım, “Ben bu kadar okumuşum, eğer örtünürsem bana öğretmenlik yaptırmazlar. Geçimimi nasıl sağlarım” der. Fahreddin, “Öğretmenim, siz evlendiğinizde eşiniz size bakmak zorundadır” cevabını verir.

BATMAN’A YERLEŞİR

Fahreddin, Mardin İmam Hatip Lisesinde bir yıl okur, orada da çalışmalarını sürdürür. Bu sırada koşu gibi değişik spor etkinliklerine katılır ve hep dereceye girer. Ancak ekonomik nedenlerle okulu bırakmak zorunda kalır; Edirne’ye çalışmaya gider. Kısa bir zaman sonra da halasının kızıyla evlenir. Batman’ın İpragaz Mahallesi’ne yerleşir. İnşaatlarda ağır işlerde çalışmaya başlar. Burada da boş durmaz camiye gider, İslamî mücadele veren Müslümanlarla birlikte hizmette bulunurdu. İslamî camia ile birlikteliği ve İslamî hassasiyetlere sahip olarak tanınması sebebiyle ev sahipleri solcu örgüt elamanlarının baskıları ile onu evlerinden çıkarırlar. Kısa bir zamanda birkaç ev değiştirmek zorunda kalır. Gün boyu inşaatlarda çalışır. Beraber çalıştığı arkadaşlarıyla ilgilenir. Birçok arkadaşıyla ders halkaları oluşturur. Fahreddin, sık sık akraba ziyaretlerine giderek onlara İslam`ı anlatır.

TEHDİTLERE ALDIRMADAN ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRÜR

Fahreddin, bir süre de hat otobüsünde muavinlik yapar. Fahreddin, bütün tehditlere rağmen cami derslerine devam eder. İpragaz Mahallesi’nde bıkıp usanmadan çalıştığını ve gün geçtikçe etrafındaki halkanın genişlediğini gören mürted örgüt ondan kurtulmanın yollarını aramaya başlar. Ancak ondaki atılganlık, cesaret ve gözü pekliği gördüklerinden ona yanaşma cesaretini kendilerinde bulamıyorlardı.

OĞLUNA M.ATA İSMİNİ VERİR

Bölgenin her tarafında şehid haberleri geliyordu. Her geçen gün şehadet haberlerini duyunca çalışmalarını artırıyor, azmine azim geliyor ve artık kabına sığamayacak bir hale bürünüyordu. 1992’de dünyaya gelen oğluna şehit M.Ata ismini verir. Ancak Allah’ın takdiri M.Ata bir yıl geçmeden vefat eder.

YÜZÜNDEKİ NURLANMA ŞEHADETİNİ MÜJDELİYORDU

Fahreddin’in çok dikkatli ve zeki olduğunu bilen mürted örgüt onun gafil bir anını yakalamaya çalışır. Şehadetinden önceki günlerdeydi. Babasının oturduğu Zilek Köyüne misafirliğe gider. Kardeşi, “Abi, maşallah yüzünde bu nur ile ne kadar parlıyorsun. Çok yakışıklı olmuşsun” deyince Fahreddin, “Bu yüzüme yansıyan güzellik yavaş yavaş şehadete yaklaştığımın delilidir” der.

ŞEHADET KINASI VE CENNET MEYVELERİ

Sürekli çalıştığından dolayı nasırlaşan ellerine kına sürmüştü. Arkadaşları, “Maşallah Fahreddin, bu ne kınadır böyle” diye sorduklarında “Şehadet kınasıdır” cevabını verir. Oradan kalkıp diğer bir eve bir iş için gittiğinde meyveler hazırdır. “İçeri gel, meyve yiyelim” diye davet edilir. İçeri girdiğinde nar, üzüm, elmanın hazır olduğunu görür. “Maşaallah cennet meyveleri gibidirler. Bugün gittiğim ve gördüğüm şeyler bana şehadeti hatırlatıyor” der.

ŞEHADETE KAVUŞUYOR

Evinin önüne bir duvar örmüş, avlusuna bir kapı yapmak için kalıp yapmış ve beton dökmeğe başlamıştı.  Akşam olmuş karanlık başlamıştı. Ailesinin, “Yoruldun biraz dinlen, gece oldu, yarın sabah yaparsın” söylemlerine de “İnşaallah bitiririm ve öylece yatarım” der. Kapının önünde açık alanda çalıştığından birileri onun tek başına olduğunun haberini hemen canilere iletirler. Uzun namlulu silahlarla gelip onu tararlar. O da elindeki kürekle onlara tekbir sesleriyle hücum eder. Ancak vücuduna isabet eden mermiler sebebiyle hemen oracıkta düşer ve çok arzuladığı şehadete kavuşur. Tarih 5 Ekim 1992, saat gece 21:25’i gösteriyordu.

EVİNDE SİGARA İÇİLMESİNE MÜSAADE ETMEZDİ

“Her bir Müslümanın bulunduğu çevrede sorumluluğu vardır, Müslümanların çektiği bunca sıkıntı varken bir Müslümanın sigara içmesi yadırganmalıdır. Dünyanın her karış toprağında Müslümanlar ekonomik ambargolar ile boğuşurken açlık ile kıvranırken bir davetçinin sigara içmesi bir sorundur” derdi. Evde bulunan kül tabaklarının hepsini imha etmişti ki kimse evinde sigara içmesin. “Ben evimde sigara içilmesine müsaade etmem” derdi.

ABLASI GÜLSÜM ÇELİK’İN DİLİNDEN

Şehid Fahreddin, çok hayalı idi. Bayramda eve geldiğinde yabancı kızları görünce başını öne eğer içeriye öyle girerdi ve daha ufaktı o zamanlar. “Bize bu verilen eller ve tüm organlar Allah yolunda kullanılmalı ve feda edilmelidir” derdi. ‘Çocuklarımızı eğitmeli ve onlara dini öğretmeli, yaşatmalıyız’ derdi. Şöyle dediğini hatırlıyorum: “Kardeşim! Sen hayatından bir lezzet alamadın, bari çocuklarına söyle, tebliğ et. Onlar İslam’ın sayesinde hayatlarından lezzet alsınlar” Bizim saçımızın ucu görünse dahi hemen uyarırdı. Düğünlerde kadın ve erkeklerin iç içe oynamasına karşı çıkardı. Bazılarımız, İslam’ın emirlerine aykırı davrandığı için düğününü terk etti. Kendi düğünüydü. Düğün o şekilde sona erdi.

KIZKARDEŞİ MERYEM KARAYNİR’İN DİLİNDEN

Batman’da inşaat işleri yapardı. Akşamları çocuklara ders verirken gündüzleri işçilik yapıyordu. “Eğer ben şehid olursam kesinlikle ağlama” derdi ve bunu defalarca tekrarladı. Babası kendisi hakkında devamlı şunları söylerdi: “Nasıl ki kurt sürünün arasına girse kendi gönlüne göre birisini seçtiği gibi bu kâfirler de çocuklarım arasına girdi ve en iyisini aldı.” Şehid olduğunda Şehid Yahya’nın gömleğini giymişti. “Ben senin yolunu sürdürüyorum, ben de senin gibi şehadeti istiyorum” diye şehidlerin gömleği giyilirdi.  Şehid Yahya çok zor, zahmetli, işkenceli bir şekilde şehid edilmişti. Fahreddin de onun cenazesini yıkamıştı. Fahreddin şehid olmayı çok istiyordu. “Ölüm nedir ki ben ölümden korkmuyorum. Bu canı Allah verdi, O’nun yolunda gidecek” derdi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kategorinin Öne Çıkan Haberleri