• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Takva ve güzel ahlak numunesi bir âlim
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M.Ali Erdoğan

Seyyid Ali Findiki

1892 senesinde Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Botan nehri yamacındaki Findik Köyünde doğan Seyyid Ali Findiki’nin nesebi Şeyh Abdulkadir Geylani vasıtasıyla Hz. Resulullah (sav)’a dayanır.

Seyyid Ali’nin dedeleri Tatarların Bağdat saldırısı sırasında göç edip, Kurtalan’la Beşiri arasındaki tarihi Erzen (Xirabbajar) Köyüne yerleşmişler, daha sonra da Findik Köyüne gelmişlerdir.

EĞİTİMİ

Seyyid Aliyé Findiki ilk eğitimini babası Seyyid Süleyman’dan aldıktan sonra bir müddet çevre köylerdeki hocalardan dersler almış, daha sonra sırasıyla Molla İsmail, Gercüşlü Molla Necmeddin, Beşirili Molla İbrahim gibi bölge âlimlerinin yanında medreselerde okutulan ilimleri tahsil etmiş ve Silvan’a gitmiştir. Burada tam yedi yıl kalan Seyda, Seyyid Abdurrahman (Müftü), Molla Hüseyn-i Kiçik, Molla Yakub ve Molla Hamid’den dersler alıp ilim tahsilini bitirmiş ve icazetini Seyyid Abdurrahman’dan almıştır. Silvan’da kaldığı müddet zarfında Haci Fettahé Hazrovî’den Farsça dersleri almayı da ihmal etmemiştir.

Silvan’daki eğitimini bitirdikten sonra tekrar Findik’e dönen Seyyid Ali, amcası Şeyh Hasan-i Findiki’nin yanında da bir müddet ders okumuş, ondan da ikinci bir icazet almıştır.

HİZMETLERİ

Seyyid Aliyé Findikî eğitimini tamamlayıp köyüne döndükten sonra bir müddet kendi köyünde imamlık yapmış, bu sıralarda civar köylerdeki halktan imamlık ve müderrislik teklifleri almıştır. Şeyh Abdullah Dirşevi’nin isteği üzerine onun medresesine gidip müderrislik yapmış, 1927’de Cizreli meşhur mutasavvıf Şeyh Seyda’nın daveti üzerine Şeyh Seyda’nın ikamet ettiği Cizre’nin Serdaxl Köyüne gitmiş, buradan Cinibré Köyüne gidip, bu köyde 25 sene imamlık ve müderrislikle meşgul olmuştur.

Seyyid Ali, yerleştiği her köye bir medrese kazandırmış, kaldığı bölgelerde halkın sorunlarıyla yakından ilgilenmiştir. Nitekim halkın fıkhi, sosyal, ticari bir sorunu olduğunda başvurdukları merci Seyyid Ali Findikî idi. Onun verdiği fetvalara herkes itibar eder, verdiği fetvaların sonuna kendi imzasını atmayı ihmal etmezdi.

Seyyid Ali halkın manevi gelişimiyle de ilgilenmiş, İslami ilimlere vukufiyeti ve güzel ahlakıyla, bölgenin iki büyük mutasavvıfı olan Şeyh Seydayé Cezerî ve Şeyh İbrahim Hakkı Basretî’nin takdirini kazanmış, her ikisinden de tasavvuf hilafeti almış irşad vazifesine başladıktan sonra Botan bölgesinde manevi alanda büyük bir çığır açmıştır.

KİŞİLİĞİ

Üstad Seyyid Ali Findikî mütevazı kişiliği temiz ahlaki yapısıyla çevresindeki insanlara her zaman örnek olmuştur. Anlatıldığına göre kırıcı olmayıp güler yüzlü, insanların hatalarını örtüp yüzlerine vurmayan tabiatı, temiz ve sosyal kişiliğe sahipti.

Ayrıca bazı hocaların ilmini sömürü aracı olarak kullandığı zekât ve sadaka istismarını gençliğinden beri tasvip etmez, men ederdi.

Yine onu rahatsız eden başka bir husus da İslam’a aykırı bir biçimde yapılan muskalardı. Kur’an ve sünnete aykırı biçimde yazılıp çizilen muskaları güzel üslubuyla tenkit ederdi. Kendi muhitinde büyük ölçüde bu âdetin kalkmasına vesile olmuştu.

Onun kanaatkârlığı da ön plana çıkan özellikleri arasındadır. Kanaatle ilgili olarak  “Bıxwe keda desté xwe / Bila cih bit newal e!/ Yer vadi bile olsa, kendi el emeğinden ye” demektedir.

ÜSTAD’A OLAN MUHABBETİ

Üstad Bediüzzaman vefatından önce Urfa’ya geldiğinde, onun gelişini duyan bölge halkı yıllardır hasretini çektikleri Üstadlarını görmek için Urfa’ya akın akın gelmeye başlamıştı. Şeyh Seyda ile Seyyid Aliyé Findiki de büyük bir kalabalıkla Üstad’ı ziyaret için yola çıkmışlar, Midyat’a ulaştıklarında Üstad’ın vefat haberini almışlar ve Şeyh Seyda’nın imametinde gıyabi cenaze namazlarını kılmışlardır. Üstad’ı hayatında hiç göremeyip vefat edişine çok üzülen Seyyid Ali, Üstad üzerine “Ey dilé meskené derdan, ma tu zanî ku çibî” dizeleriyle başlayan meşhur şiirini yazmıştır. Onun zaman zaman Risale-i Nur’ları okuduğu da bilinmektedir.

ESERLERİ

Seyyid Ali hayattayken Müslümanların istifadesi için bir takım eserler kaleme almıştır. Diwan, Def’uş Şubuhat Fi Nezm Et Terehat, Kadi Beydawi tefsiri üzerine haşiyeler, Cuma namazıyla ilgili fıkhi bir eser, Resulullahın anne babasını konu edinen siyer muhtevalı eser, Risaletun  fi cevazi def’i z-zekat ila Beni Haşim ve Beni Muttalib, Zülfikarı Ali isimli akide kitabı, Dîwanı Cezeri üzerine haşiyeler onun bilinen eserleridir. Bu eserlerin çoğu matbu olmayıp, yeni yeni basımlarına başlanmıştır.

ŞİİRLERİ

Seyyid Aliyé Findiki özellikle fıkıh ilminde ciddi bir âlim olmakla beraber büyük bir şairdi. Onun eserleri içerisinde en çok bilinip yaygın olanı şiirlerini muhteva eden Diwanıdır. Diwan beyitler halinde kaleme alınmış 51 manzumeden ibarettir. Kürtçe şiirleri olan Diwan şairleri arasında onun şiirleri; kolay, halkın anlayacağı, bölge halkına hitap edecek, manevi konuları barındıran, birçoğunun halk tarafından ezbere bilindiği şiirler olmakla ön plandadır.

Medrese talebeleri tarafından şiirleri ezberlenirdi. Şiirlerinde genellik tevbe, dünya sevgisinden uzaklaşma, günahları terk etme, insan, hak ve bidatlerden kaçınma temaları işlenmiştir. “Ey dilé miskînê derdan”, “Ali rabe” ona ait şiirler bestelenmiş olup herkes tarafında bilinmekte, onlarca yıldır dillerden düşmemektedir. Onun şiirleri nasihatlerle dolu olup, bu nasihatleri kendi şahsında herkese yapmaktadır.

VEFATI

76 yıllık ömrünü Müslüman halkın yararına halis bir niyetle faydalı işler yapmaya adayan Seyyid Aliyé Findikî, 1 Mart 1968 tarihinde Cuma günü Cizre’de vefat etmiş, halkın yoğun katılımıyla eda edilen cenaze namazının ardından naaşı hocası Şeyh Seyda’nın kabrinin bulunduğu kabristana defnedilmiş, mezar taşına kendisine ait olan şu beyit yazılmıştır.

“Di dinyayé heçî rabe/ Her kim dünyaya gelirse

Feqîr u şêx u ağa be /ister fakir, ister ağa, ister şeyh olsun

Ji ber mirné xelas nabe / Ölümden kurtulamaz

Di şerq u hem di ğerbé da / İster doğuda ister batıda olsun

Allah kendisine rahmetiyle muamele etsin. (Amin)

Şöyle denilmektedir ki; Seyda bir gün sabahleyin kalkar bakar ki sabah namazının vakti geçmiştir. Bu duruma çok üzülen Seyda o mahzun ve sıkıntılı ruh haliyle eline kalemi alır şu beyitleri yazar.

 

ALİ RABE

‘Ali rabe waha nabé,

Bi hîl u pîla çénabé,

‘umir borî mirin ha bé,

Çira tedbîrekî nakî?

 

Ev e ‘umré te çil sal e,

Te ne milk e, ne pertal e,

Xweli l ser te qebir mal e,

De ka ti kengé peyda kî?

 

Heval çu ne, tu paş ma yî,

Dikin gazî: çi ra nayé?

Dibejim tu nezana yé,

Ji lew guhdariyé nakî.

Tu zanî ko tu ré dûr î,

Gelo ma qey tu yé kor î,

Heçî hat û j ite borî,

Tu ranabî lezé nakî.

 

De ka rabe, tu bes raze!

Xwe pék bîne gelek taze,

Li péş te kaş u efraz e,

Ji wé razané şerm nakî?”

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kategorinin Öne Çıkan Haberleri