• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Kimler Sünneti İnkâr Ediyor ve Niçin?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ehlisünnet akidesine göre şeri deliller dörttür. Bunlardan ikisi asli ki, bunlar kitap ve sünnettir; ikisi de feri delillerdir; bunlar da İcma ve kıyastır. Biz bunların dindeki yeri ve önemi hakkında söz söylemek istemiyoruz. Ancak bunlar üzerinden dinde tahrifat yapmak isteyenlerin ne kadar tehlikeli ve hatarlı bir yolda olduklarını kanıtlamak açısından Müslüman kamuoyunu aydınlatmak ve bilgilendirmek üzerinde biraz durmak istiyoruz. 

Daha önceleri bazı kimseler, dindeki dört şeri delilin ikisini kabul etmeyip: “Kitap ve Sünnet`ten başka delil yoktur, bizi sadece kitap ve sünnet bağlar” diyerek İcma ve kıyası reddediyorlardı. Şimdi bunları da geride bırakan bir grup daha türemiştir; bunlar Kitap ve Sünnet tabirine dahi saldırıp: “Kur`an`dan başka bir şey kabul etmiyorlar: “Sünnet adı altında din çıkarmak İslam`ı yıkmaktır, dinin özü olan Kur`an`ı gölgelemektir, Peygamber Kur`an`ı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacıdır” diyorlar. Böylece Sünneti Kur`an`dan farklı bir şey gibi göstererek dinin temel değerlerine dinamit koymaya çalışıyorlar. 

Açıktır ki, bu tarzdan yalnız Kur`an diyenler, kesinlikle Kur`an`a inanmamaktadırlar. İslamiyet`i yıkmak için inanmış gibi görünerek genç zihinleri bulandırmaya çalışıyorlar. Bunların başını çeken İgnaz Goldziher, Shacht gibi Oryantalist denilen İslam düşmanlarıdır. Son bir asırdır batılı müsteşrikler tarafından ortaya atılan bu fitneye ilk kapılan Hindistanlı Mirza Gulam Ahmet ile Mısırlı Reşat Halife`dir. Türkiye`de ise bu işin başını çeken Yaşar Nuri Öztürk`tür. Özellikle Reşat Halifenin kurduğu on dokuzcular, yalnız Kur`an diyor, Sünneti inkâr ediyorlar.

Şayet bu şekilde dindeki dört delilden üçü inkâr edilirse her kes kendi kafasına göre Kur`an`ı yorumlamaya çalışacak ve kendi anladığını doğru kabul etmeye, ettirmeye kalkışacaktır. Bunun neticesinde de insan sayısı kadar din ortaya çıkacak ve ümmet içerisinde dehşetli fitne rüzgârları esecek ve din temelden yara alacaktır. Ne yazık ki, bu tehlikeyi sezmeyen birçok Müslüman, onların etkisinde kalarak bilmeden İslam`a düşmanlık etmektedir. 

Haddizatında yalnız Kur`an diyenler, Kur`an`daki İslam diyenler, zerre kadar iddialarında samimi değillerdir. Çünkü her şeyden önce Kur`an onları yalanlıyor. Şayet samimi olsalardı Kur`an`a kulak verir ve Kur`an`ın dediğini yaparlardı. Allah (c.c), yalnız Kur`an mı diyor? Bilakis O, (peygambere uyun, Onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, peygambere uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah`ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfir olanlardır) diyor. İşte bu hususla ilgili ayeti kerimeler:

Sünnetin Hüccet Olduğuna Dair Kuran`dan Deliller

“Peygamber size neyi vermişse onu alın, neyi de yasaklamışsa ondan sakının!” (Haşir: 7)

“O, (peygamber) kendi hevasından konuşmaz, onun konuştuğu ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.” (Necm: 3,4)

“Eğer ona (peygambere) itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz” (Nur: 54)

“kim peygambere itaat ederse Allah`a itaat etmiştir, kim de yüz çevirirse biz seni onlar üzerine muhafız olarak göndermemişiz.” (Nisa: 80) 

“Aralarında hüküm verilmek üzere Allah`a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik ve itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır. Kim Allah`a ve peygambere itaat eder, Allah`tan korkar ve sakınırsa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridirler.” (Nur: 51)

“De ki, Allah`a ve Resulüne itaat edin, eğer yüz çevirirseniz bilmiş olun ki Allah, kâfirleri sevmez.” (Ali İmran 32)

“Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik o size ayetlerimizi okuyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor ve size bilmediğiniz şeyi öğretiyor.” (Bakara: 151)

“Allah sana kitabı ve hikmeti (kitabı yorumlama ve açıklama kabiliyeti) indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir.” (Nisa: 113)

“Allah ve resulü, bir iş hakkında hüküm verdiği zaman, ne mümin erkek, ne de mümine kadın için kendiişlerinde seçme hakkı yoktur. Kim Allah`a ve resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzap 36)

“Hayır! Rabbine Andolsun ki, iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar." (Nisa: 65)

Yukarıdaki ayeti kerimeler, Allah`a iman ve itaatle birlikte, Hz. Peygambere de iman ve itaatin gerektiğini bildirdiği gibi Hz. Peygambere indirilen vahyin sadece Kuran`ı Kerim`den ibaret olmadığı, Kuran`ın dışında da ona bir takım vahyin indirildiği ve bunun sayesinde Hz. Peygamberin birçok mesele hakkında hüküm koyduğunu da ortaya koymaktadır.

Sünnetin Hüccet Olduğuna Dair Sünnetten Deliller

“Yalnız Kur`an`daki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah`ın haram kılması gibidir.” (Tirmizi, Darimi)

“Yemin ederim ki, ben size ancak Allah`u Teâlâ`nın emrettiğini emrediyor, nehiy ettiğini nehiy ediyorum.” (Taberani)

“size iki şeyi emanet bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılıp bağlandığınız müddetçe doğru yoldan sapmayacaksınız! O iki şey Allah`ın kitabı ve benim sünnetimdir.” (Ashabı Sünen)

“Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise, cennete giremez… Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” (Buhar, Müslim)

“Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkacak. Bir hadis söylenince, “Resulüllah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur`an`dan söyle” diyecekler.”(Ebu Yala)

“Bu Kur`an, kendisinden hoşlanmayana zor gelir. Onu sevene ise gayet kolay gelir. Hadisimden hoşlanmayan için de hadislerim zor gelir. Sünnetime uyana ise çok kolay gelir. Hadisimi dinleyip ona uyan, mahşerde Kur`an`la haşrolur. Hadisime önem vermeyen ise Kur`an`ı hor görmüş olur. Kur`an`ı hor gören ise, dünyada da ahirette de hüsrana uğrar.” (Hatip)

“Sünnetimi öldürüp dini bozmaya çalışanlara lanet olsun.” (Deylemi)

“Ümmetim bozulunca, sünnetimi ayakta tutana bir şehit sevabı verilir.”(Hâkim)

“Sakın ha! Sizden herhangi birinizi koltuğuna yaslanmış halde, kendisine benim emrettiğim veya yasakladığım bir husus geldiğinde; “Ben bunu bilmem, Allah`ın kitabında ne bulursak ona uyacağız.” derken bulmuş (görmüş) olmayayım.” (Tirmizi)

“Haberiniz olsun bana Kitap (Kur`an) ve onun kadar daha (Sünnet) verilmiştir. Haberiniz olsun, koltuğuna kurulmuş, karnı tok birilerinin: “Size Kur`an yeter, helâl nev`inden onda ne varsa onları helal bilin, haram neviden onda ne varsa onları da haram kabul edin" diyeceği gün yakındır. Böyle diyenden sakının. Haberiniz olsun ehli eşek eti size helal değildir, vahşî hayvanlardan da parçalayıcı dişleri olanların eti haramdır...” (Ahmet b Hanbel)

Sünnetin Hüccet Olduğuna Dair Âlimlerin Görüşü

Ehlisünnet âlimlerinin cumhuruna göre; Hz. peygamberin (sözleri, fiilleri ve üzerinde sükût ettiği takrirlerinden ibaret olan) Sünneti, ya doğrudan ya da dolaylı olarak vahiydir. Kur'an gibi, sünnetin de tamamı vahye istinat ediyor. Eğer, Hz. Peygamber, her hadise ve olay karşısında, Kur'an ayeti gibi, sünnet vahyini bekliyorsa, bu durum O`nun içtihatları ve istişarelerinin de vahiy olduğunu gösterir. Ancak Resulüllah`ın hayatının her safhasını böyle düşünmek ve değerlendirmede bulunmak mümkün değildir. Çünkü onun beşeri halleri de vardır. Ama yine de belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamberin bu yöndeki sözleri dahi hak ve doğruluktan başka bir şey değildir. Çünkü Allah (c.c), onu takva timsali bir Peygamber kılmıştır. Onun her sözü ve her fiili vahyin nuruyla aydınlanmıştır. 

Bu cümleden olarak Ebu Hureye`den rivayet edilen bir hadisi şerif şöyledir: “ Allah`ın resulü (s.a.v), “Ben haktan başka bir şey söylemem” dediği zaman Ashaptan biri; ‘Ya Resulellah! Ama siz bazen bizlerle şakalaşıyorsunuz.” diye sorunca O; Ben gerçekten haktan başka bir şey söylemem. Buyurdular.” (Ahmed b. Hanbel Müsned)

Şu halde, her Hadis, ya saf Allah`tan gelen bir vahiydir, ya da Hz. Peygamber tarafından yapılmış bir içtihattır. Ancak bu durumda onun içtihadı Kitap ya da sünnetten sahih bir vahye dayandırılmış ve onun kontrolünden geçmiştir. Şayet Hz. Peygamber`in içtihadında hata yapabileceği görüşü benimsense bile, o asla hatası üzerinde bırakılmamış, derhal tashih edilip düzeltilmiştir. Dolayısıyla ondan sadır olan hiçbir şeyde hata ihtimali yoktur.

Bu ifadelerden hareketle diyebiliriz ki, sünnetin tamamı vahiydir, diyenler pek de ifrat etmiş olmuyorlar. Zira neticede sünnetin tamamı vahyin kontrolünden geçiyor, ya ibka ediliyor ya da tashih ediliyordu. Yani vahyin kontrolüne girmemiş bir uygulamanın varlığını kabul edemeyeceğimize göre netice olarak hepsinin vahye dayandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak sünnetin tamamının vahye dayandığını söylerken bununla Resulüllah`ın devrinde tespiti yapılan ve bize kadar sahih olarak gelen sünnetleri kastettiğimizi de belirtmek isteriz. 

Sonuç olarak diyebiliriz ki: hadisi şerifler, ayetlerin açıklamasıdırlar. Ayetlerde kısa ve öz olarak beyan edilen ilâhî maksatlar hadisi şeriflerle izah edilmektedir. Dahası Kur`an`da yer almayan bir konuda, hadisi şeriflerle hüküm konulabilmektedir. 

Kur`an`da “namaz kılın” emri, mücmel bir ifadedir; tafsilat hadisi şeriflere bırakılmıştır. Namazların rekât sayısı, kılınma biçimi ayette tafsilatıyla verilmiş değildir. Eğer sünnet yani hadisler olmasaydı, “namaz kılın” emrini nasıl yerine getireceğimizi bilemezdik. İşte biz: “ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın” dersini Hadisi şeriflerden öğreniyoruz. Aynı şekilde, “zekât verin” emrinin de tafsilatı ve teferruatı hadisi şeriflerle sabit olmuştur. Hadisi şeriflerle bunun izahatı yapılmış olmasaydı zekâtın birçok çeşidinde kaçta kaçını ve ne biçim verileceğini bilemezdik. 

Asrımızın büyük âlimi Üstad Bediüzzaman Said`i Nursi hazretleri, hadisi şerifler için “Kur`an`ın birinci tefsiri” tabirini kullanır. Allah resulü (s.a.v.)in, Kur`an ayetleri hakkında yaptığı açıklamalar “ilk tefsir” olduğu gibi, sorulan fıkhî sorulara verdiği cevaplar da ilk fetvalardır. Keza, yaptığı içtihatlar da ilk içtihatlardır. (Lema`lar)

Bu haberler de ilginizi çekebilir