• DOLAR 32.836
  • EURO 35.175
  • ALTIN 2451.53
  • ...
Derin Devletin Din Adamlarını Tasfiye Projesi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Feyzullah ZEREY / Doğruhaber
Olayın ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilir. Ülkenin en ücra yerlerine kadar tutuklama furyası başlatılır, din adamları tek tek fişlenir. Birçok insan Divanı Harp’te yargılanarak suçsuz bir şekilde idam edilir. Aslında dindar halka karşı başlatılan operasyonlara bahane olarak kendilerinin çıkardığı bu hadisenin iç yüzü yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Olay, kendisini Mehdi ilan eden Derviş Mehmed’in ve beş arkadaşının katıldığı küçük bir hadise iken ne hikmetse Nakşibendîlik ile ilişkilendirilmiştir. Resmi tarih, Menemen olayını bir Nakşibendî isyanı olarak görmektedir. Menemen olayı, Nakşibendî tarikatına karşı ciddi bir sindirme hareketine vesile yapılmıştır.
 
ŞEYH ESAD ERBİLLİ
Olayların asıl sorumlusu görülen İstanbul’daki Şeyh Esat Erbilli Hazretleri evinden alınarak Menemen’e getirilir. Nakşibendî tarikatı şeyhi olan Esat Efendi, Menemen olayından sonra sorgulanır, hakkında idam cezası verilir. 87 yaşında olduğu için idam infazı yerine getirilmez, hapishanede vefat eder, oğlu idam edilir.
 
İBRAHİM HOCA
Manisa Askerî Hastahanesi imamlığından emekli olan İbrahim Hoca Şeyh Esat’a bağlıdır. İbrahim Hoca halifeler halifesi olarak, tarikatın etki alanının genişletilmesinden sorumludur. İbrahim Hoca sorgu sırasındaki ifadesine göre, tekkeler yasaklanmadan önce Şeyh Esat’ın tahminen yirmi bin civarında müridi vardır. Manisa’daki müritlerin sayısı sorulduğunda ise İbrahim Hoca “hiddetlenerek cevap vermem demiş” ve hiçbir şeklide açıklama yapmamıştır.
İbrahim Hoca, Manisa’da görevli iken yoğun faaliyetleri vardır. Cami yaptırır, tarikate adam kazandırma çalışmalarını sürdürür, vaaz verir.
 
ÇEVRE KÖYLERDE PROPAGANDA ÇALIŞMALARI YAPARLAR
Derviş Mehmet ve çevresindeki şahıslar Menemen hadisesinden bir iki hafta önce çevre köylerini dolaşarak şeriat getirmek için mücadele verdiklerini, İslam devletini kuracaklarını söyleyerek adam toplamaya çalışırlar.
 
HADİSELER BAŞLIYOR
Derviş Mehmet ve arkadaşları 23 Aralık’ta Menemen’e gelir ve bir camiden temin ettikleri yeşil bir sancakla meydana çıkıp sloganlar atarlar. Kısa bir zaman sonra askeriyeye haber ulaşır. Kubilay o zaman yedek subaylık yapan öğretmen askerdir.
Emrinde 9 kişilik askerle olayın gerçekleştiği meydana gelir. Fakat Kubilay’ın ve askerlerin elinde silah var ama mermi yok. Kubilay Derviş Mehmet’e silahı bırakmasını söyler. Ama Derviş Mehmet, “ben mehdiyim, şeyhim” der.
 
“BANA SİLAH İŞLEMİYOR”
Kubilay Derviş Mehmet’in üzerine yürür, Derviş Mehmet’in bir elinde sancak bir elinde de tüfeği var. Tüfekle bir el ateş eder. Kubilay’ı vurup yere düşürür. Kubilay’ın askerleri silahlarını bırakıp kaçarlar.
Önce askerlerden ateş edenler olur ama kuru sıkı mermi olduğu için Derviş Mehmet’e bir şey yapmaz. Derviş Mehmet daha çok kendini kaybederek “Bana silah işlemiyor” der. Kubilay, hükümet konağına kaçar. Hükümet konağında da kaymakam, çalışanlar ve 8,10 kişilik bir asker kuvveti vardır.
 
Kubilay’a hükümet konağı kapısı açılmaz. Kubilay camiye sığınmaya çalışır. Camiye giderken halsiz kalıp orada yığılır. Derviş Mehmet ve arkadaşları Kubilay’ın kafasını kesip bir iple direğe bağlarlar. Her ne kadar resmi kayıtlarda Derviş Mehmet vurmuş diye geçiyorsa da görgü tanıkları Kubilay’ı onun vurmadığını, başka birisinin vurduğunu söylerler.
 
OLAY KANLA BASTIRILIR
Bu sırada Alaydan gönderilen kuvvetler olay yerine yetişir. Eylemcilerin ateş açması üzerine çatışma çıkar. Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki vurulur. Eylemcilerden Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin yaralı olarak ele geçirilir. Kargaşadan yararlanarak kaçan Nalıncı Hasan ile Ali oğlu Hasan da ertesi gün Manisa’da yakalanırlar.
 
TELGRAF MEMURU NAİL BEY’İN RAPORU
Genelkurmay’ın resmi sitesinde yer alan şu bilgiler dikkate değer. Bu olayın bazı insanların tertiplediği basit bir olay olmadığının en güzel delilerinden biri, telgraf memuru Nail Bey’in söyledikleridir. Menemen olaylarının şahidi olan telgraf memuru Nail Bey’in olay gözlem tanık raporu, şaşırtan bilgilerle dolu. 23 Aralık 1930 tarihinde yaşanan Menemen olayları ile ilgili açıklamalar yapan Nail Bey, ‘Menemen olaylarını yaratanlar telleri kestik diye bağırmaktalar.
 
Bendeniz derhal telleri muayene ettim. Teller iyi ve İzmir’e malumat verdim. Bu sırada Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Fahri Bey gelip şakilerle görüştü. Artık ne görüştüğünü ben anlayamadım. Yalnız kasaplar arasındaki mevkide bulunan halk tarafından alkışlandı. Yüzbaşı Fahri Bey çekilip gitti. Ne tarafa gittiğini şüphesiz bilemiyorum. Kubilay beyin kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze kumandanı evkafın kahvesi önünde askeri durdurtup süngü tak emrini verdi. Kendisi şakilerin yakasını tuttu.
 
Asker süngü taktı. Onlar dönmelerine devam ediyor. Beraberlerce Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. Öbür taraftan dönüp gelen diğer arkadaşı bunların o vaziyetini görünce Kubilay Bey’in arkasından bir silahla vurdu…’ diyor.
 
SERBEST CUMHURİYET FIRKASI
Olaydan sonra Serbest Cumhuriyet Fırkası kendisini fesh etmek zorunda kalır. Bu olay Cumhuriyet tarihinin ikinci partisi olan SCP’nin çeşitli baskılarla karşılaşmasına vesile yapılmıştır. Böylece tek parti diktası bir süre daha devam eder. Kendilerinin kurduğu partiye bile tahammülü olmayan insanlar elbette düşman bildiği insanlara tahammülleri olmayacak ve çeşitli entrikalarla onları yok etmeye çalışacaklardır.
 
MUSTAFA MUĞLALI
Suçluların yargılanması için korgeneral Mustafa Muğlalı başkanlığında bir askeri mahkeme kurulur. 2 bin ikiyüz kişi tutuklanır. Yargılama sonunda “irticai ayaklanma” gerekçesi ile Menemen’le hiçbir alakası olmayan 37 Müslümana idam ve 41 kişiye değişik cezalar verilir.
 
Muğlalı, Menemen’de meydana gelen olaylarla ilgili olarak Başbakanlığa ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği raporlarda şunları dile getirir; “Bu vak’a dört beş serseri tarafından adî bir vaka olarak kabul edilmemelidir. Bu olayı meydana getirenler sabırsız ve acele davranarak bu işin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Bu hususta, memleketimizde gizliden gizliye çalışan ve bir teşkilat meydana getiren hain eller bulunduğu mutlaka dikkate alınmalıdır.”
“KUMANDANLAR BİLMELİDİR Kİ BU TARİKAT YOK EDİLECEKTİR”
7 Ocak 1931 Çarşamba günü, Cumhurbaşkanı Atatürk, Başvekil İnönü, Meclis Başkanı Kâzım Özalp, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Milli Savunma Vekili Zekai ve II. Ordu Komutanı Fahrettin Altay Çankaya Köşkü’nde bir araya gelerek iki hafta önce Menemen’de vuku bulan irtica olayını görüştüler. Görüşmede Nakşibendi tarikatının yok edilmesi gerektiği vurgusu ön plana çıktı. Böylece bu hadise bahane edilerek en ücra yerlerde bile yaşayan bu tarikat mensupları baskı altına alındı. İste o görüşmede konuşulanlardan bir bölüm:
 
Gazi Paşa- (…) Ali Seydi’nin babası Nakşibendi şeyhlerindenmiş, Osman Şevket Paşa da oranın müridi imiş... Ona Divanı Harbde sormak lazım: Şeyhin kimdir, kaç mürit yetiştirdin? Zabitan içinde müritlerin kimlerdir? Bu tarikati ekraze (baskı) etmek gerek.
 
Kâzım Paşa- Nakşıbendi teşekkülü siyasidir, bütün isyanlar bunun hareketi ile başlamıştır. Abdülhamit de bundandır. Eski ihtilallerde öne düşen şeyhler hep Nakşibendidir. Bu malumatla Divanı Harp, isyanı yapan tarikatın siyasi olduğunu tesbit eder ve şeyhleri mevkufen mahkemeye alır. Tarihî ananeler böyledir. (...)
 
Şükrü Kaya- Bayburt ihtilâlinde askerimizi kesenler Nakşibendilerdi. 31 Mart vakasında Vahdetin de Nakşi idi.
Kazım Paşa- ... Bozkır isyanını yapanlarda da Nakşıbendiler vardır.
 
Gazi Paşa- Bunlara müsamaha etmek doğru değildir. Kumandanlar bilmelidir ki bu tarikat yok edilecektir, siyasi tertibat aranacaktır.
 
Kazım Paşa- Bu tarikat muzır bir yılandır, mahvedilmelidir.

Gazi Paşa- Hiçbir yerde kutup ve kutb’ül ektap bırakılmamalıdır.

İsmet Paşa- Başkumandan’a seferde idam selahiyeti verileceği kanun-ı esasiye girmelidir. Bunda idam cezası Meclis’e aittir. Gazi Paşa- İdam cezasını Meclis tasdik etsin (Buna karar verildi.)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir