• DOLAR 34.692
  • EURO 36.64
  • ALTIN 2961.23
  • ...
Sana mı düşmüş Şiilik, Sünnilik?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

"Suudi jetleri İncirlik'te” haberleri medyada sıklıkla yer almaya başladı. Demek ki, Suriye'ye olası bir “koalisyon” müdahalesinde Suudi Arabistan'la birlikte hareket edeceğiz.

Birincisi…
Bu Arabistan, “Dünyanın En Güzel Arabistanı” falan değil,Mısır'daki o alçak Sisi darbesinin en büyük azmettiricisi Suudi Arabistan.

İkincisi…
Kime karşı, neyin koalisyonu?

Her şeyden evvel, ABD'nin yer almadığı bir “koalisyon” mümkün mü? Türkiye, NATO üyesi, NATO'nun patronu da ABD değil mi? Suudi Arabistan da ABD'nin İsrail'den sonra gelen en güzide müttefiki olduğuna göre…
Pardon?

Demek ki (şayet girilecekse) Suudi Arabistan'ın da yer aldığı ABD öncülüğünde bir “koalisyonla” Suriye'ye gireceğiz.

İyi de, ABD çoktan Suriye'ye girmedi mi?

Hiç girmemiş olsaydı “PYD bizim kara kuvvetlerimiz” der miydi?

Hadi onu geçtik, Rusya ile girdi. Şu saatten sonra, Rusya'nın ABD'ye rağmen Suriye'ye girdiğini düşünen yoktur herhalde. Rusya'nın “Esat çağırdığı için Suriye'ye girdik” izahı tam anlamıyla mavaldır. Ona bakarsanız, Saddam da çağırmıştı. Rusya kılını dahi kıpırdatmamıştı. Zira karşısında ABD vardı. Ne oldu şimdi? Rusya'nın kanı mı bitlendi, yoksa ABD çaptan mı düştü? (Aklı başında hiç kimse bu soruya “evet” demez.)

Sorulması gereken soru şudur: ABD, Suriye'de neyin peşinde?

Gündüz gözüyle hem kendi “kırmızı çizgilerini” hem de “stratejik ortağı” Türkiye'nin “kırmızı çizgilerini” çiğnemesinin bir nedeni olmalı.

Biliyorsunuz, ABD, “kimyasal silah bizim kırmızı çizgimizdir” demişti, Esat kullandı.
Ne oldu?

Halihazırda Esat rejiminin ayakta kalmasını sağlamadılar mı?

Türkiye'nin “kırmızı çizgimiz” dediği, PKK'nın Suriye'nin kuzeyinde “devlet” kurmak hedefi için savaşan PYD'yi de nasıl arkaladıklarını her gün ilan ediyorlar işte.

Lafı daha fazla dolaştırmanın lüzumu yok: Suriye konusunda tuzağa düşmemek, ABD'nin Suriye'de neyin peşinde olduğuna tastamam cevap vermekten geçer.

Geçen gün, ABD Dışişleri Sözcüsü John Kirby'nin, Türkiye ve PYD'nin top atışlarını durdurmasına yönelik çağrısına, Dışişleri Bakanı Sözcümüz Tanju Bilgiç, “Kirby'nin müttefiki Türkiye ile bir terör örgütünü aynı kefeye koyan açıklamalarını hayretle karşıladık…” şeklinde tepki gösterdi.

Aslında hayret edilecek hiçbir şey yok.

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan bir süre önce ABD'ye, “Senin ortağın ben miyim, Kobani'deki teröristler mi?” demişti.
Bu çıkışı, “biz miyiz NATO üyesi, yoksa Rusya ve İran mı” şeklinde genişletmek mümkün mü?

Öyle ya…

ABD, Suriye ekseninde, Rusya ve İran'ın müttefiki gibi hareket ederken, PYD'ye “kara kuvvetlerimiz” demekle de, Türkiye'nin adeta düşmanıymış gibi hareket ediyor.
Peki gerçekte öyle mi?

Yani, ABD, sözgelimi, PYD'ye aşık da Türkiye'den nefret mi ediyor?
Hayır, yok öyle bir şey; ABD'nin dış politikası aşk - nefret ilişkisi üzerinden değil, çıkar üzerinden yürür. (Gelgelelim, ABD'nin “aşk” ilişkisi yaşadığı tek bir “devlet” vardır Ortadoğu'da; o da, İsrail terör devletidir.)

Bana soracak olursanız, “ABD Suriye'de neyin peşinde” sorusunun cevabı, “ABD Türkiye'den ne istiyor” sorusunun cevabıyla yakından alakalıdır.

ABD, “Madem PYD'yi kara kuvvetlerimiz addetmemizden çok rahatsız oluyorsunuz, o halde buyrun kuzeyden siz girin Suriye'ye, siz olun bizim kara kuvvetlerimiz” demeye getiriyor.

Şayet biz de “onları alma bizi al” moduna girdiysek, eyvah ki ne eyvah, tuzağa düştük, bataklığa saplandık demektir.

Çünkü, Suriye'ye (özellikle de Suudi Arabistan'la) girince, İran ile ister istemez karşı karşıya gelinecek, bu da arazide, bütün bir Ortadoğu'yu kasıp kavuracak “mezhep savaşına” tekabül edecektir.

Rusya mı?
ABD ile ele ele verip kenara çekilecek, katalizör rolü üstlendikleri “mezhep savaşı” sonucunda oluşacak durumu bekleyecektir.

Nasıl hedef biçmişti 11 Eylül 2001 saldırıları ardından Kissinger: “Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır…

Hedefleri gerçekleşince, Müslümanlar birbirlerini bire kadar kırmakla kalınmayacak, enerji hatlarını kontrol altında tutan “ikinci İsrail devleti” de Suriye'nin kuzeyinde kurulacaktır.

Bakınız, İsrail'in ağzının suları şimdiden akmış, Savunma Bakanları Moşe Yaalon, Suriye'deki duruma ilişkin “Sünni Arap ülkeleriyle stratejik ilişkiler geliştirmeye hazır olduklarını” söylemiştir.

Şu İslam dünyasının haline bakın?!
Bir kişi de çıkıp “İsrail terör devletine” demiyor ki, “Öldürdüğün Müslümanların ne zamandan beri mezhebine bakmaya başladın? Sana mı düşmüş Sünnilik, Şiilik? Öldürdüğünüz Filistinliler Sünni Arap değil miydi?..”

Şayet Türkiye mezkur tuzağa düşmezse, bu sefer de, PYD üzerinden tehdit edilmeye devam edilecek, Suriye'deki kaos Türkiye'ye servis edilecektir.

Peki ne yapmalı? Bu akrep kıskacından nasıl kurtulmalı?

Onu da yarın konuşalım…

Salih Tuna / Yenişafak

Bu haberler de ilginizi çekebilir