BİRİLERİ Karanlık el mi DEMİŞTİ?
Demokrat kimliğiyle övünen pala bıyıklının biri, Cizre`deki PKK tedhişinin ilk günlerinde 28 Şubat refleksini zortlamak pahasına öyle bir gaza bastı ki hiç sormayın. Neymiş pala bıyıklı Demokritos`un iddiası biliyor musunuz? İsterseniz kendi dilinden verelim:
HÜSEYİN SAĞLAM / DOĞRUHABER
“Ankara`da görüştüğüm askeri uzmanlar son olaylarda İran`a işaret ediyorlar. İran istihbaratının son dönemde Türkiye Hizbullahı`nın uyuyan hücrelerini aktif hale getirdiği iddia ediliyor. Tetiği çeken PKK veya Hizbullah olsa da arkasındaki görünmez aktöre iyi bakmak gerekiyor.”
Güya İran, bölgedeki bazı hücrelerini uyandırmış da o hücreler Cizre`de harekete geçmişmişler! Yani üyeleri saldırılara maruz kalan Hüda Par, uyandırılan İran hücreleriymiş anlayacağınız. Bu şekilde “Çözüm sürecinin” canına okumak istiyorlarmış. Pala Bıyık Demokritos, 28 Şubat alışkanlıklarına ric`at ederek “Askeri uzmanları” kaynak göstermiş!
Sadece Demokritos olsa neyse? Bir de “Karanlık el” deyimiyle Cizre`deki “Görkemli Serhıldan” halkasını sümenaltı etmek uğruna meselenin anlaşılması değil, adeta anlaşılmaması adına izahatlar getiren çiçeği burnundaki yeni “Çözüm koordinatörümüzün” dillere destan açıklamasını yabana atarsak haksızlık etmiş oluruz. Cizre`deki tedhiş faaliyetlerini KCK`dan HDP`ye alfabetik kombinasyonların tüm çeşitleri ısrarla savunup sahip çıkarken “Koordinatörümüzün” tribünlere şut çekme pahasına “Karanlık el” ısrarı akıllara bin bir çeşit kötü ihtimaller getiriyor.
Neyse ki Kurtuluş Tayiz, sağ olsun imdadıma yetişti de daha fazla sarf-ı kelam etmek zorunda bırakmadı. Aynen şu satırlara imza atıyordu, Kurtuluş Tayiz:
“Cizre`de PKK ve HDP`ye rağmen sokak olaylarının sürmesi mümkün mü? Karanlık bir el, Kandil`e rağmen Cizre`de aylarca sokağı hareketli tutabilir mi?
PKK`nın gençlik örgütü YDGH, örgüt talimatlarına rağmen, kendi başına Cizre`de devletle çatışabilir mi? PKK`dan ayrı bir yapı, güç mahallelere silahlı baskın düzenleyebilir mi?
Hükümet konağına roketatarlı saldırı gerçekleştirebilir mi? Cizre`de Kandil`in değil de İran parmağını görenlerin bu soruları yanıtlaması gerekir. Bazı olaylar, onu planlayanlardan bağımsız olarak yönlendirilebilir. Karanlık bir elin devreye girerek olayları saptırması da mümkündür; ama bu, hızlı gelişen olaylarda, gösterilerde söz konusu olabilir, aylarca süren eylemlerde değil. Cizre`de aylardır sokak çatışmaları yaşanıyor. Dağdan inen silahlı militanlar ya da silahlanan gençlik çeteleri aylardır bu ilçede at koşturuyor. İlk birkaç gün ya da birinci haftasında PKK`nın olayları anlayamadığını ileri sürecek olsak bile, sonraki günlerde kendisinden “bağımsız” geliştiğini ileri sürdüğü bu olayları engellemesi gerekmez miydi? PKK`nın kalesi sayılan bir ilçede aylardır örgütün bile hâkim olamadığı gösterilerin, silahlı eylem ve çatışmaların yaşanması mümkün mü?
Olayların örgüte rağmen geliştiğini kabul etsek bile, bu durumda en büyük tepkiyi yine örgütün kendisinin göstermesi gerekmez mi? Örgüt, kendi kalesini ele geçiren, yönlendiren başka bir gücün varlığını nasıl kabul edebilir?”
Biliyorum, ne Pala Bıyık Demokritos, ne de “Çözüm Koordinatörümüz” bu laflardan hoşlanmayacaktır. Ama ne yapalım, demek ki Kurtuluş Tayiz de tribünlere şut çekmeyi oyunun kurallarına aykırı bulmuş ki, Sürecin Şifo Mehmetlerine kırmızı kart göstermiş.
Hatem`in Gönlü Kalmasın İstedik…
Tribünlere şut çekerek meşhur olmak isteyen o kadar kişi var ki…
İsterseniz önce şu satırlara bir göz atalım:
“Taraflar için provokasyon suçlaması, sorumluluklarını öteleyen bir işlev görüyor. Toplumda karşılığı olan bu sihirli kelimeyi kullanarak, taraflar, siyasi veya toplumsal baskıya maruz kalmadan öngördükleri stratejiyi hayata geçirme imkanına kavuşabiliyorlar…
Cizre`deki olayların esas müsebbibi örgüt olmasına karşın, HÜDA-PAR`ın da olayların büyüyüp devam etmesinde dahli olduğu anlaşılıyor. HÜDA-PAR, Cizre`de örgüte gösterdiği dirençle, meşru müdafaa üzerinden silahı tekrar tedavüle sokma, örgüte mukavemet göstererek siyasi meşruiyet devşirme ve bölgede PKK`nın oluşturduğu hegemonyaya karşı toplum ve devlet nezdinde alternatif bir adrese dönüşme hesabı güdüyor.”
Evet… Bu çarpık sözler Başbakan`ın danışmanlarından Hatem ETE`ye ait. “Provokasyon” teşhisi malum olduğu üzere Cizre bağlamında HDP`ye ait bir söylem. PKK`nin başarısız katliam girişimi sonrasında oluşan panik havası, HDP`yi de kapsama alanına aldı. HDP, tek taraflı saldırganlığı örtbas edip yavru kurtlarını temize çıkarmak için bu söylemle piyasaya çıkmayı yeğledi. Ama Hüda Par yetkilileri faili belli olan ve açıkça yapılan katliam girişimini hiçbir zaman “Provokasyon” olarak görmedi, göremezdi de.
İyi de buna rağmen Hatem ETE, neden Pala Bıyık Demokritos ve Koordinatör Bey ikilisi ile “Paralel” bir söyleme yeltendi?
ETE`nin bu söyleme iştirak etmesi, Hüda Par`ı da suç aygıtına dönüştürmeyi yakın markajına alan hükümet içindeki sinsi bir klik ile olan koordinasyonla mı, yoksa ait olduğu ve gerçekleri ıskalamakla ünlü yerel “Mardin entelijansiyasının” müzmin hastalığının kritik eşikte enfeksiyon kapmasıyla mı alakalı?