• DOLAR 34.584
  • EURO 36.41
  • ALTIN 2936.383
  • ...
 ‘Keşke’ Dememek İçin…
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Rana Çeçen / Nisanur Dergisi
 
Sekiz yıl önce teyzem bir kız çocuğu dünyaya getirirken vefat etti. O aralar dayım ile araları çok da önemli olmayan bazı sebeplerden dolayı pek de iyi değildi. Ölüm hangi vakitte gelirse gelsin insanı üzüntüye sokar. Dayım da diğerleri gibi bu ani ölüme çok üzüldü. Bu üzüntüsünü dile getirdiği bir anda annem dayıma; “Hayattayken ona değer vermiyordunuz, evinize gelmesini istemiyordunuz. Ne diye bu kadar üzülüyorsun ki” dedi. Dayım ise “Öleceğini nerden bilecektik ki” diye cevap vermişti.

Aslında ölümün hak ve kaçınılmaz olduğunu o da biliyordu. Sadece ansızın gelen bu gerçeğe karşı hazırlıklı değildi. Ve o boş şeyler için, sevdiği insanı ihmal etmenin pişmanlığını yaşıyordu.

“Kullu nefsin zaikatül mevt” -Muhakkak ki her nefis ölümü tadacaktır- (Ankebut / 57) ilahi buyruğunu sürekli tekrar ederiz de, ölüm gelmeden birbirimizin ve içinde bulunduğumuz anların kıymetini anlamayız. Müslüman hayatını ilahi emirler doğrultusunda düzene koyarsa hiçbir zaman pişmanlık duymayacaktır ve hayatından bütün ‘keşke’leri silip atacaktır. İnsanı belli bir vazife için dünya âlemine gönderen yüce Rabbimiz, her insan için bir ömür süresi de belirlemiştir.

Allah, insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler. Nahl Suresi’nin 61. ayeti celilesi bu hakikati belirtiyor. Bunu kendine düstur edinen insan içinde bulunduğu zamanı en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışır. Çünkü ertelenmeyecek olan ecelin ne zaman gerçekleşeceği de bilinmez.

İnsan, bir nefese bağlıdır. Alınıp verilmeme, verilip alınmaması her an gerçekleşebilir. O halde an bu andır; yapılması gerekenler ertelenmeden yapılmalıdır. Bir saniye sonrası bile bazen çok geç olabilir.

İnsanların gayret ve çabaları hep gelecek içindir, ancak özlem ve hasretleri de nedense geçmişedir. Bu iki hal arasında bocalayan insan, içinde bulunduğu vaktin ve anın kıymetini bilemeden boşa heba eder.

“Ömür dediğin üç gündür
Dün geçmiş, yarın meçhuldür.
O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür...” diye ne güzel söylemiş şair.

İçinde bulunduğu anın, hayatının belki de son anı olabileceğini düşünen insan bu anını hep hayırlı ve faydalı işler için harcamaya çalışır. Ne etrafındakilerle kavga için, ne de dünya zevk ve sefası için harcayıp telef etmez.

Hz. Enes (RA) anlatıyor; Resulallah yere bir çizgi çizdi ve “Bu insanı temsil eder” buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek “Bu da ecelini temsil eder” buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra “Bu da emeldir” dedi ve ilâve etti:

“İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.” (Buhari)

İbni Ömer (RA) anlatıyor; Resulallah omzumdan tuttu ve “Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol! Akşama erdin mi sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap” buyurdu. (Tirmizi)

“Akıllı insan, ahiret için çalışandır” diye buyuran Resulallah (SAV), boş ve faydasız işlerle meşgul olup, içinde bulunulan zamanı heba etmemek gerektiğini belirtmiştir. Böyle davranmayanlar şu...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir