Hamd Allah`a Uzanan Yolun Bütünündedir
Kendi durumumuz üzerinde düşünürken birden “Allah’a Hamd”le ilgili bazı duygu ve düşüncelerim kalemin ucuna hücum etti. Onları siz muhterem okuyucularımla paylaşmak istedim. Geldiği gibi yazıyorum.
Evet, yakinen iman ediyoruz ki gerçekten hamd Allah (cc)’adır. Bütünüyle Ona aittir. Övgü ve sena sadece Onundur. Mülkünde şeriki yok. Göklerde ve yerde tek ilah Odur.
O öyle bir ilah ki bizi en kâmil kıvamda yarattı. Biz yoktuk, O var etti. Toprağı düşünün. Ondan çıkardığı herhangi bir şey gibi, mesela bir bitki bizi ondan çıkardı. Peşinden uygun bir zamanlamayla ve uygun gördüğü yollarla rahimlere ulaştırıp bıraktı. Hayır, bizi orada kendi halimize bırakmadı. Orayı hayatımız için elverişli hale getirdi. Emin ve sağlam bir mekân kıldı. Orası dünyamız oldu. Şuursuz ve iktidarsızdık, rızkımızı O gönderdi. Şimdiki gibi… Görme, işitme ve kalb gibi mühim cihazatı daha biz oradayken taktı. Özenle resmetti. Dikkatle nakşetti ve sonun sonunda en güzelinden bir biçim verdi. Öyle ki en kâmil ressam ve en mahir nakkaş Onun önünde diz çöküp secde eder. Kamil sıfat ve güzel isimler bütünüyle Onundur. Dilediği kadar bizi orada bıraktı. Oranın kendine özgü yasaları var, apayrı bir âlem… Ve buranınkine benzer yasaları yoktur. Dünyamıza nispeten ahiretimizin de kendine göre yasaları olacağı gibi. Allah (cc), her şeye kadirdir ve hamd sadece Onadır.
Sonra bizi şu üzerinde tepinip durduğumuz yere çıkardı. Dümdüz biliyorduk burayı, değilmiş meğer. Gülle gibi hiçbir şeye tutunmaksızın ve hiçbir şeye dayanmaksızın durmadan dönüp giden bir cisim, bir kütleymiş meğer… Burayı bizim için yaşanılır ve kalınır kılan Odur. Tomurcuk yaran filiz gibi, her bakımdan muhtaç ve fakir bir bebek olarak çıkardı bizi. Gelirken yanımızda hiçbir şeycik getiremedik, yoktu geldiğimiz yerde. Getirmeye iktidarımız da yoktu. Üryan bedenimizi ve ayıp yerlerimizi örtecek bir avuç kadar bez bile getiremedik. Fakat kendinden bir ruh ve bir mehabet verdi bize. Bizi onunla donattı. Kendinden bir ruhla gönderen Allah (cc)’ın şanı ne yücedir.
Anne-babamızı hazır kıta duran asker gibi emrimize amade eden Odur. En latif hareketimiz, onlar için en cebbar komutanın emrinden daha tesirli ve sonuç alıcı oldu. Rabbimiz, onları bize sığınak ve korunak yaptı. Gözetleyici, sahipleyici ve terbiye edici oldular bizim için. Böylelikle Rabbimiz onları isimlerinin tecelli menzili kıldı. O güzel isimler Onundur. Onlardan onlara bir parça bahşetti ki o büyük hüccet kemale erişsin. Bizimle sevindiler. Bizimle ağladılar. Bizimle aç, uykusuz ve susuz kaldılar. Buna rağmen bize ne kızdılar ne de darıldılar; aksine manevi bir lezzet ve fıtri bir itminan buldular. Bizim küçük ve narin ruhumuz için onların büyük ve olgun ruhlarına şefkat ve merhameti bırakan Allah (cc) ne büyük bir ilahtır. Ve hamd sadece Onundur.
Daha tıfl-ı nevreside iken sema düştü gözlerimize… Gözbebeklerimiz oraya takılıp durdu, adeta iç etti. Gündüz aydınlatan güneşi, gece şevk veren ayı gördük. Ve yıldızları gördük, siyah bir şala saçılmış, dağılmış inciler gibi… Güneş ortaya çıkıp etraf aydınlanınca insanları ve kendimizi ayağa kalkmış bulduk. Güneş kaybolduğunda ise ayı tepemize dikili bir kandil gibi asılı gördük. Onun yüzüne bakarak ruhumuzla semaları kolaçan ettik, oradakilerle mehabetimizi paylaştık ve böylece bir parça dinlenmiş olduk. Ay, hesabımız için muallim, yıldızlar ise yön bulmada rehberimiz oldular. Geceyle gündüzü, karanlıkla aydınlığı, soğukla sıcağı, mevsimleri, zamanı ve hayatla ölümü yaratan, takdir eden Odur. Ümitsizlik içinde gözlerimizi semaya diktiğimizde dağlar büyüklüğündeki bulutlardan yağmuru yağdıran da Odur. Ve yerde suyumuzu depolayıp lazım olduğu miktarda salan da Odur. Boşlukta dönüp duran şu arzı bizim için nimetten bir sofra kılan Odur. Yeryüzünde bulunan şeyleri bizim için yaratan Allah (cc)’ın şanı ne yücedir. O öyle bir ilah ki göklerde ve yerde bulunan şeylerin hepsini bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ve biz sadece Ona hamd ederiz.
İnsanların ihtilafa düştüğü şeyde bizi hidayete erdiren Allah (cc)’a hamd olsun. Hakk-batıl mücadelesinde bizi haktan, hak ehlinden kıldı. Merhamet etti ve bizi salihlerin yoluna yöneltti. Ve bizi peygamberlerine verdiği nimetten nasiplendirdi, tevhid ehli kıldı, böylece hidayet pınarından, ab-ı hayat pınarından içme fırsatını verdi. O bizi doğruya yöneltmeseydi biz kendiliğimizden onu bulamazdık. O muqallibulqulubdur. Ve bir münadi “Allah’a imana gelin!” diye nida ettiğinde bizi Ona icabet edenlerin ilkinden kıldığı için Allah (cc)’a nihayetsiz hamd olsun. Ona minnettarız. Böylece bizi dalalet ve cehalet bataklığında bocalayıp duran şaşkın ve bedbahtlardan ayırdı. Bunların dinini terk etmek pahalıya mal oldu. Hanif Müslüman olduğumuz ve Allah (cc)’a yöneldiğimiz için zalim ve müşriklerin bir de cahillerin öfke ve gazabına maruz kaldık. Fakat zararı yok. Biz Allah (cc)’a rağbet edenleriz ve yalnızca Onun bizden razı olmasını ümid edenleriz. Sabrettik, bize sabır ve sebatı öğrettiği için Rabbimize hamd olsun. Biz sabredip sebat gösterdikçe o hidayetimize hidayet kattı ve imanımızı artırdı. Onun bize öğrettiği yollara sarıldık ve kavimden gelen sıkıntılara göğsümüzü siper ettik. Kurşunun çelikten döndüğü gibi sıkıntılar göğsümüzden geri döndü. Bunu biz Onun peygamberinden ve peygamberinin arkadaşlarından ders almıştık ve ders almayı O bize söylemişti. Sebat ettiğimiz ölçüde O nusret ve ikramıyla bizi teyid ve takviye itti. “Sabrederseniz sizi desteklerim” dedi. Elhamdülillah. Onun verdiği nimet sayesinde insanların yüz çevirmesi Ondan yüzümüzü çevirtemedi. İnsanların soğukluğu Ona karşı olan ünsiyetimizi, ona beslettiğimiz aşkımızı ve Ondan bize yansıyan sıcaklığı gideremedi, soğutamadı ve söndüremedi. İnsanların yüzsüzlüğü bizi yüzsüzlüğe düşürmedi. Zorbaların baskısı bizi gevşetmedi. Miskinlik göstermedik. Ve Onun yolunda fütursuzluk etmeye bizi itmedi. Çünkü biz inanıyorduk; eğer biz Allah (cc)’a dayanırsak O bizi yüzüstü bırakmaz. Ve şayet Allah (cc) bize yardım ederse, artık bize üstün gelecek hiç kimse olmayacaktır. Tüm bunlar Onun üzerimizdeki nimetleridir ve bütün bunlardan dolayı hamd Onadır.
Dindaşlarımız içinde bizi bilinçli, şuurlu, uyanık ve şer’i mesuliyetlerine canla başla sarılan erlerden kıldığı için Allah (cc)’a hamd olsun. Onun yardım etmesiyle zalim ve zorbaların karşısında mazlum ve mustazafların hakkını hukukunu arıyoruz. Bu yolu ve bu imkânı bize verdiği için ona hamd ediyoruz. Bizi hakkın ve halkın hukukunu adalet ve sıdkla yerine getirme cehdinde olanların safında kıldı. İnsanların ve bir kısım dindaşlarımızın korktukları bir zamanda bize öne atılmayı ve fedakârlığı öğretti. Bizi yere halife kılan, kitaba varis eden Odur. Arzın imarından bizi sorumlu tuttu. İyiliği emir kötülükten nehyi O bizden istedi. Fesadı defedip ıslah etmeyi, insanlara adaletle muamele etmeyi, yetimin, öksüzün, miskinin, yolda kalmışın hakkına riayet etmeyi ve anne-babaya iyi davranmayı O bize emretti. Yoksa bunları biz kendiliğimizden yapıyor değiliz. Adalet ve sıdkı emreden Allah (cc)’a hamd olsun.
Böylece bizi peygamberlerinin davet ettiği şeyle mükellef kıldı. Biz “iman ettik” deyince O “imanınızı imtihan etmeden bırakılıvereceğinizi mi sandınız” dedi. Biz “işittik ve itaat ettik” deyince, O “siz bunu demekle kurtulacağınızı mı zannettiniz” dedi. İmanımızı, amellerimizi, sıdk ve ihlâsımızı tecrübe etmeyi, imtihanlardan geçirmeyi murad etti. Bunu da katından gönderdiği imtihan aletleriyle yaptı. Yol uzadı… Ve belalar ağırlaştı. Biz yol yürüyünce yol kısalmadı, uzadı… Belalar azalmadı, aksine artıkça arttı. Sevgi beslediğimiz, bağlandığımız ve arzu ettiğimiz her ne var ise O, onların tamamıyla imtihan etti, etmektedir. Biz Onun içindik, hasbiydik ve sadece Onun razı olmasını istiyorduk ve O, bunu iyi biliyordu.
Belalar belimizi bükmedi. O yardım etti. Başımıza gelenlerden çıkardığımız faydalı sonuçları basamak gibi yaptı ve yürüyüşümüzü daha bir sağlamlaştırdık. Bu, Onun ikramıydı. Ve hamd olsun, belalardan dolayı göğsümüz daralmadı, boynumuz eğilmedi, diz bağımız çözülmedi, miskinlik göstermedik ve davamızdan pişman olmadık. Bunu kendimizden bilmiyoruz, Onun rahmeti ileydi. Başımıza gelenlerin bir kısmını hata ve günahlarımıza verdik, bir kısmını gafletimize, bir kısmını cehaletimize ve de tecrübesizliğimize bağladık. Ve biz inandık ki Rabbimiz bizi büyük bir iş için hazırlıyor. Bizi tezkiye etmek istiyor, imanımızı pak u tahir kılmak istiyor, bizden şehitler edinmek istiyor ve elimizden kaçıp gidenlere takılı kalıp üzülmememizi istiyor ve hiç kuşkusuz Rabbimiz ya kendi katından bir emirle ya da bizim elimizle kâfirlerin kökünü kazımak istiyor, zalimlerin burnunu yere sürtmek istiyor, münafıkların ve fitnebazların maskesini yırtmak istiyor. Cahil ve gafilleri ikaz etmek ve böylelikle mü`min kullarının gönüllerini hoş etmek, imanlarını sağlamlaştırmak istiyor. İman edenleri temize çıkarmak ve kâfirleri helak etmek isteyen Allah (cc)’ın şanı ne yücedir. Ve hamd sadece Onadır.
Bundan sonra Allah (cc), etrafımıza muhabbetten bir hâle oluşturdu. İnsanlardan dilediğine muhabbetimizi ulaştırdı ve onların sevgisini de bize önceleri hiç görmediğimiz bir ülfet ve yakınlık koydu içimize. Birbirimize dayanak olduk. Zayıf olduğumuz ve hor görülmek istendiğimiz bir anda nusretiyle bir izzet bahşetti bize. Hizmet yollarını ve Nebevi davet üslubunu öğretti. Bunlar aynı zamanda Onun hidayetine giden yollardı. Dost ve kardeşlerimiz arttı. Giden nesil yerine yeni nesil getirdi. Gitmeye yüz tutan nesil içinse yeni nesil tetiktedir. Ve gevşeklik gösterenlerimize yeni neslin, zatına olan bağlılık ve teslimiyetini gösterdi. Şimdi biz buna şahitlik etmekteyiz. Gerçekten cihad eden kendisi için cihad etmiş olur ve gerçekten Allah (cc) âlemlerden müstağnidir. (29/6) kıyamete kadar kullarından bir kısmını daima hidayet üzeri tutan Allah (cc)’ın şanı ne yücedir.
Resulünü bize rehber yapan Allah (cc)’a hamd olsun. Kalbimizi mezraa yaptı ve oraya Habibinin muhabbet tohumcuklarını bıraktı. Bunu O yaptı. Biz kendiliğimizden yapamazdık. Tohum kalp toprağına indi. Derken bir esinti ve ardından aşılayıcı rüzgârlar halk etti, bunlar kalb semamızın ücra köşelerinden sevk ettiği bulut parçacıklarını muhabbet tohumcuklarının atıldığı yer üzerinde bir güzel terkip etti. Bulutlar sıkışınca feryad ve tesbihatının bir alameti olarak önce gürleme sonra şimşek ve sonra da denizden inermiş gibi rahmet yağmurları indi. Bunu yapan Odur. Ve hamd Onundur. Hidayet yağmurları da böyledir. Kalp önce titredi, sonra kabardı ve sonun sonunda çatladı. İçimiz, evlerimiz, sokak ve caddelerimiz ve meydanlarımız Muhammedi muhabbetle dolup taştı. Resulünün sevgisini kalbimize yerleştiren Allah (cc)’a hamd olsun. Salih ve sıddıkların, şehidlerin, adakta bulunan ve onu bekleyenlerin sevgisini kalbimize yerleştiren Allah (cc)’a hamd olsun. Allah (cc) için cihad edenlerin, Onun için muhacir olanların ve Onun için esir olanların sevgisini kalbimize yerleştiren ve onların sevgisiyle bizi gayrete getiren, hidayetimizi artırıp imanımızı takviye eden ve böylelikle daha fazla salih amel işlemeye teşvik u sevk eden Allah (cc)’a hamd olsun.
و سلام على المرسلين و الحمد لله رب العالمين
Muhammed Şakir / İnzar Dergisi / Ekim 2011