• DOLAR 34.688
  • EURO 36.684
  • ALTIN 2939.634
  • ...
Sokak Eğitimin Bir Parçasıdır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ÇOCUK EĞİTİMİ – 5

Sokak Eğitimin Bir Parçasıdır

“İyi Müslüman”, evine kapanmış Müslüman değil, toplumun içindeyken kendisini günahlardan uzak tutan ve iyiliğe vesile olan Müslüman’dır.

Çünkü takva, dikenli yollardan ürkmek değil; “dikenli bir yolda yürürken paçalarını sıvamak”tır.

Geçen sayılarımızda çocuk eğitimi konusunda iki noktayı vurgulamış;

1-      0 – 6 yaş, çocuk eğitiminde hayati bir öneme sahiptir, ihmale gelmez, rastgeleliğe terk edilemez.

2-      Çocuğun ilk öğretmenleri anne-babadır.

Demiştik.

Bu sayımızda çevrenin çocuk üzerindeki etkisini anlatacağız. Salih amel sahibi evlatların yetişmesine katkıda bulunması dileğiyle, bu yöndeki bilgileri dikkatinize sunuyoruz.

İnsan, sosyal bir varlıktır. Bir sosyal çevre içinde büyür ve bu sosyal çevre, insanın kişiliğini, hayat tarzını etkiler.

Çocuk, hayatın meyvesidir. Bu meyvenin çekirdeğini anne-baba belirler. Ancak meyve, çekirdekten ibaret değildir. Onun çevresi ve kabuğu vardır. İşte o çevre ve kabuk, çocuğun içinde yetiştiği sosyal çevrenin iklim koşullarından etkilenir, ondan tat ve renk alır.

Üst akrabalar (anne ve babanın ailesi), yan akrabalar (kuzenler) komşular, sokak arkadaşları, öğretmenler, okul arkadaşları…

Çocuğun onlarla teması, onlarla alış verişi, hem bir hak hem bir gerekliliktir.

Ne var ki hak ve gereklilikler, beraberinde sorumluluklar ve problemler de getirir.

Hak ve gereklilikleri yok saymakla sorumluluktan kurtulmak ve problem çözmek mümkün değildir.

Çocuğun çevreyle ilişkisinde, Müslüman anne-babaya düşen, çocuğun etrafına sürekli duvar örerek “rahatlamak” değil; çocuk eğitiminde komutayı elden bırakmamak ve çocuk üzerinde yerine göre açık yerine göre gizlenmiş bir gözetleyici olmaktır.

Halk dilindeki nahoş söyleyişiyle “ip anne-babanın elinde olduktan sonra” çocuğa bir yaşam alanı, bir insani ilişki çevresi oluşturmak gerekir.

AİLE BÜYÜKLERİYLE İLİŞKİ ÖNEMLİ

Aile büyükleri deyince akla ilk gelenler, elbette babaanne, dedeler ve anneannedir.

Onlar, aile geçmişinin bir kitabıdır; aile tarihinin ayaktaki halidir.

“Torun meyvenin özüdür” derler. Çocuğun asil bir sevgiyi tatmasında, olgun bir kişilik geliştirmesinde, kişilik damarlarını tarihe salmasında o büyükler çok değerlidir.

Geçmişini bilmek, olumlu ve olumsuz, onunla yüzleşmek çocuğun sağlam bir kişilik geliştirmesinde çok önemlidir. Çocuk için bir ihtiyaçtır, çocuk, bu ihtiyacı onlarla buluşarak giderir.

Bir bal kâsesini sunar gibi çocuğu onlara götürmek, onların çocuğu sevmelerine ve çocuğun onların sevgi ve tecrübesinden nasiplenmesini sağlamak anne-babanın görevidir.

Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamın, aziz torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’le ilişkisini hatırlayalım. O azizlerin, Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam namaz kılarken Onun omuzlarına çıkmalarını, Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamın onları güreştirmesini hayal etmeye çalışalım.

Hz. Ali (radiyallahu anh)’nin onları sevmeyi Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selama yasakladığını düşünebilir miyiz? Ya da onları, Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selamdan uzaklaştırmak için bahaneler hazırlamasını akla getirebilir miyiz?

Öyleyse çocuklarımızla dedeleri, anneanne ve annebabaları arasında nasıl duvar örebiliriz?

“O yaşlı, elleriyle yemek yiyor, çocuğumu ondan uzak tutmalıyım” diyerek çocuğunu koruduğunu düşünenlerimiz… Bizler bu tutumla vazifemizi yaptığımızı mı düşünüyoruz? Yaşlıya saygı, mü’min için bir vazifedir; ona saygısızlık çirkin bir tutumdur. Çirkin bir tutum, mü’mine vazife olur mu hiç? Çirkin bir tutumdan hayır gelir mi?

Mü`minin davranışında esas olan adaleti sağlamaktır.

Ne büyüklerin çocuğu sevme haklarını ellerinden alacağız ne çocukların büyüklerin sevgi ve bilgisinden mahrum kalmasına yol açacağız ne de çocuğun onların olumsuz davranışlarından etkilenmesine izin vereceğiz.

Bunu sağlamak, elbette bize ek bir yük getirecektir; o yükü taşımak hem büyüklere hem çocuğa karşı görevimizdir. Görev, yerine getirmeyle ifa olunur, yasaklarla değil.

Hz. Ali (radiyallahu anh)’nin çocuklarımızı çağımıza göre değil, onların olgunluk dönemine girecekleri çağ için yetiştirmemizi tavsiye ediyor.

Büyüklerin onları bizden çağa götürme ihtimalleri vardır. Sürekli onların yanında kalan çocukların bir çocukta olmaması kadar durgunlaştıkları, ancak anne ve babalarının söylemesinin uygun olacağı sözler söyledikleri, kendi anne babalarına kardeşi gibi davranarak saygısız duruma götürebilir.

Çocuğun eğitim komutasını elinde bulunduranlar olarak bu sorunları gidermek anne-babaya düşer.

“Oğlum/kızım babaannen sana böyle davranıyor çünkü o yaşlıdır; bazı davranışların doğruluğu yaşa göre değişiyor, senin öyle davranman doğru olmaz, senin yaşıtların şöyle davranır.”

“Biz, yaşıtın veya kardeşin değiliz, anne-babanız, bize karşı davranışlarında ölçülü ol, biz senin babaannene karşı ne kadar saygılıysak sen de bize karşı o kadar saygılı ol. Çünkü biz onun çocuklarıyız, sen de bizim çocuğumuzsun.” Gibi uyarılar, çoğu zaman büyüklerden kaynaklanan problemleri bir eğitim fırsatına bile çevirir.

Türkiye’de yaşayan Kürtler ve Araplar, Avrupa’da yaşayan kimi Türkler için dil problemi, geçmişle geleceği koparan bir felakete dönüştü.

Çoğumuz, “Bir türlü öğretemedim, sokaktaki arkadaşlarına uyuyor” bahanesiyle; gerçekte “Çocuklarımız, çevreleriyle kolay bir alışverişte bulunsun, çevresinde kendisini yabancı hissetmesin” gizlenmiş amacıyla çocukların 0–6 yaş döneminde ana dillerini öğretmedik, sonraki dönemde de tabii olarak öğretemedik…

Bugün yüz binlerce dede, nine torunlarıyla üç kelime konuşamamanın hasretiyle yaşıyor. “Şu çocuklara, dedelerini anlatabilseydim, hayatta başka bir şey istemezdim”   diyerek gözyaşı döküyor.

Bu gözyaşının bir sorumlusu bunu dayatanlar ise bir sorumlusu da 0–6 yaşın önemini anlamayan bizleriz. Çocukların ise bunda hiçbir suçu yok, aksine bizim üzerimizde hakkı var.

SOKAK TERBİYEYE DÜŞMAN MI?

Sokak, çağımızın şuurunda intizamın, terbiyenin, temiz ahlakın karşıtı olarak bilinir. Sokak kültürü, sokak ağzı, sokak hayatı… Sosyal hayatta istenmeyenlerin baş listesinde yer alır.

Durum bu olunca, çocuğu sokak kültüründen korumak anne-baba için bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Ne var ki, çocuğu sokaktan korumak, onun sokaktan alıkoymak anlamına gelmiyor.

Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam, Enes b. Malik hazretlerini sokaktan alıkoymamış. “Orası Medine” diyebiliriz. Ama Müslümanların Mekke günlerinde de çocuklarını sokaktan alıkoyduklarına dair elimizde örnekler yoktur.

Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam, çocuğun 7 yaşına kadar (oyun konusunda) kendi haline bırakılmasını tavsiye ediyor.

Şehid Mutahhari, çocukluğunu yaşamayanların (oyun-arkadaşlık konusunda) olgunluk döneminde sorunlar yaşadıklarını belirtiyor.

Müslüman, özgüven sahibidir. Çocuk-sokak ilişkisinde esas olan, çocuğun salınmaması, yani kendi haline bırakılmamasıdır.

“Çocuk, İslamî terbiyeyi mi sokağa götürüyor, yoksa sokaktan eve sokak yaşamını mı taşıyor?” buraya bakmak gerekir.

Hz. Lokman (as), oğluna tevhid hakkındaki ilk bilgilerin hemen ardından “Emribilmaruf ve nehyi anilmünker”i tavsiye ediyor.

Müslüman çocuğu, sokağa çıkacak ve evdeki İslami terbiyesini sokağa götürecek. Uzmanlara göre sokak,

1-      Çocuğun evle dışarı arasındaki sınırı öğrendiği yerdir.

2-      Çocuğun ev dışındaki hayatı tahlil etmesini sağlar.

3-      Çocuğun arkadaşlarıyla kurduğu iletişimle rahatlamasına, böylece evde daha uyumlu ve daha sakin olmasına katkıda bulunur.

4-      Çocuğun eve sorular ve sorunlar getirerek ailesiyle iletişimini güçlendirir, ona sorunlar karşısında soğukkanlı olmayı ve sorunlara çözümler getirmeyi öğretir.

Bunlara başka faydalar da eklenebilir. Önemli olan, ailenin gözetlemeyi elden bırakmaması hem sokakta onu kimi zaman açıktan kimi zaman gizlice takip etmesidir.

Çocuk sokaktan eve döndüğünde “hakaret” gibi sokağın olumsuzluklarını eve taşıyorsa uyarılır, gerekirse bir süre sokağa çıkmamakla cezalandırılır; buna karşılık evdeki İslami terbiyeyi sokağa götürüyorsa, örneğin hakaret eden bir arkadaşına “Bu hakaret Müslüman’a yakışmaz” diyorsa ya da arkadaşlarını Cuma namazına teşvik ediyorsa övgüyle veya hediyeyle ödüllendirilir, teşvik edilir.

Bu yapıldığı sürece sokak Müslüman’ca yaşamı tehdit etmez ama sokak tümden olumsuzsa, çocukta ona karşı direnecek irade yoksa ona alternatif bir yaşam alanı oluşturmak, İslami bir yaşamı olan ailelerin yaşadığı çevrelere göndermek gerekir.

Dikkat ederseniz sosyal çevre konusunda önerimiz “denetimli serbestlik”tir.

Çocuğu rahat bırakacağız ama denetleyeceğiz, ona açtığımız alanı nasıl değerlendirdiğini göreceğiz, bu doğrultuda tehlikelere karşı tedbir alacağız.

Allah (cc), yardımcımız olsun… 

Devam edecek……

Abdulkadir Turan / İnzar Dergisi / Ekim 2011

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir