• DOLAR 32.458
  • EURO 34.766
  • ALTIN 2439.947
  • ...
Meleklerin Bile Haya Ettiği Bir Kimsedir Hazret-i Osman
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İbrahim Dağılma / İnzar Dergisi
 
"(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah`ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir." (Şûrâ Suresi: 36. Ayet)

Zeyd İbnu Talha İbnu Rükane`den rivayetle Resulullah (sav) buyurdu ki:

"Her bir dinin kendine has bir ahlakı vardır, İslam`ın ahlakı hayâdır." ( Muvatta, Hüsnü`l-Hulk 9; İbnu Mace, Zühd 17)

"Adalet güzeldir, hâkimde olsa daha güzeldir.
Sabır güzeldir, fakirde olsa daha güzeldir.
Cömertlik güzeldir, zenginde olsa daha güzeldir.
Hayâ güzeldir, kadında olsa daha güzeldir.
Tövbe güzeldir, gençte olsa daha bir güzeldir."
(Deylemî)

Yaşamın belki de en ihmal edilen amelî güzelliklerinden biri hayâdır. Biz, hayâyı salt "utanma duygusu, günaha düşmekten sakınma" olarak bilsek de zikrettiğimiz, ayet ve hadislerden anladığımız kadarıyla hayâ, aslında İslamî olmaktır, iman güzelliğini yaşamaktır.

Belki de "Utanmıyorsan dilediğini yap" (Buhârî, Enbiyâ, 54; Edeb, 78; Ebû Dâvûd, Edeb, 6) hadisi de "Müslüman/Mü`min değilsen dilediğini yap!" anlamında düşünülebilir.

Bilgi olarak günümüz insanı konulara uzak değildir; ama amelî ve model olarak İslam`dan uzak olanları bir tarafa bırakalım; Müslüman`ım diyenler dahi çok eksik, yetersizdir.

Bu yazı, hayâyı rol model konumdaki bir kişilikten hareketle müşahhaslaştırma amaçlıdır.

Kendisi, evinde edebiyle oturan bir genç kızdan daha hayâlı olan Peygamberimiz (s.a.v) (Buhârî, Edeb, 73, 77; Müslim, Fezâil, 67) ve Hazret-i Yusuf`u iffet, ismet yönüyle birer emsalsiz örnekliktir. Bu iki örnekliğin yansıması bir hayâ ve edep abidesi olan Hz. Osman`ı yakından tanıyalım:

6. asır... Mekke... Mübarek şehir... Gel gör ki, İbrahim aleyhisselamdan beri peygamberî mesajdan uzak bu şehir görünümüyle cehalet yüklü, insanıyla ahlaksız bir halde...

İnsanî kıymetin sıfırlandığı, kadınların insandan sayılmadığı ve şehvet metaı olarak günah pazarına sürüldüğü, kız çocuklarının bir utanç olarak görülüp diri diri toprağa gömüldüğü, zulmün kol gezdiği, faizin ticaret haline geldiği, sudan çok içkinin tüketildiği bir günah şehri...

Hanif dini üzere kalmış birkaç mümin şahıs dışında hakka hakikate, doğruya adalete, hilme edebe uzak bir toplum...

Efendimiz aleyhisselam`ın nübüvvet göreviyle cevher tabiatlı böylesi insanlar, İslam nurunun etrafında iman güzelliğiyle buluşmaya, bütünleşmeye başladı. Bu güzel ve edep misal insanlardan biri de daha sonra Zinnureyn(iki nur sahibi) olarak şeref kazanacak olan Hazret-i Osman`dır.

Hani her sahabeden sorulduğu zaman insanın aklına o ashab-ı kiramı anlatacak yüzlerce haslet gelir; ama bir haslet onun tam vasfı/yansıması olacak şekilde öne çıkar ya Hazret-i Osman(r.a), denilince ittifakla her akla öncellikle gelen "Hayâ ve edep karesi" oluşudur.

Öyle bir hayâ duygusu, iffetli duruşu var ki, Allah Resulü aleyhi’s-selatu ve’s-selam`ın asırlara altın bir levha olarak yazılmış şu sözü bunu ziyadesiyle resmetmektedir:

" Kendisinden meleklerin bile hayâ ettiği bir kimseden ben hayâ etmeyeyim mi?!”

Hazret-i Osman`la ilgili söze, bu hadisin zikrine vesile olan...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir