Aziz İslam Şehidleri
DOĞRUHABER /HABER MERKEZİ
Yer Batman yıl 1995, 25 Mayıs günü. Batman en acı günlerinden birini yaşıyordu. Hürriyet İlköğretim Okulu’nun yanı başında 4 köyün kullandığı bir minibüs durağına bırakılan bomba, okulun paydos saatine denk getirilerek patlatıldı. Aralarında öğrenci, öğretmen, kadın ve yaşlıların olduğu 11 kişi hayata gözlerini yumdu. Zalimce gerçekleştirilen saldırıda 16 kişi de yaralandı. Aradan geçen 19 yıla rağmen menfur saldırının üstündeki sır perdesi aralanmadı. Gün geçtikçe şüpheler derin devletin tetikçisi JİTEM’de toplandı. Ama bir sonuç alınamadı. Olayda şehid olanların ortak özellikleri ise İslam’a olan düşkünlükleriydi. Bazı şehid yakınları Doğruhaber’e konuşarak o günü anlattı. İşte şehid yakınlarının gazetemize aktardıkları gerçekler…
DİLİNDEN ŞEHİD HÜSEYİN OLCAY
Biz onların şehid olduklarına ve bizden çok daha kârlı olduklarına inanıyoruz. Çünkü onların tek derdi İslam’dı. Bundan dolayı Allah’a hamd ediyoruz. O Allah’tan ne istediyse Allah onu ona bahşetti. O evlat istedi, Allah ona 12 evlat verdi. Tabi biri babasıyla olmak üzere 6 tanesi vefat etti. Şehid, Allah’tan normal bir ölüm istemedi, hep şehid olmak istiyordu. Allah onu da nasip etti. O buna layıktı. Çok fedakâr bir insandı. İyi kalpli, yumuşak huyluydu. Çok şükürdar bir insandı. Hiç kimse ondan bir zarar görmedi, herkese fedakârlık yapar, ihtiyaçlarına koşmaya çalışırdı. İlim sohbetlerini çok severdi. Sürekli alimlerin sohbetlerinde bulunurdu. İslam’ın yükselmesini isterdi. Bize sürekli nasihat ederdi. Namaz, oruç, Kur’ân okuma konusunda sürekli uyarılarda bulunurdu. Ben ondan razıydım, Rabbim de ondan razı olsun. Rabbim bana lütufta bulunarak bir oğlumu da şehitlerin içine dahil etti. O da henüz 12 yaşındaydı. Sürekli camiye gidiyor, Kur’ân okuyordu. Sabah hepimizden önce namaza kalkar, camiye giderdi. Okuldan sonraları da babasının yanına gidiyordu. Babasının yanında ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Daha o yaşlarda ekmek derdine düşmüştü.
EŞİNİN DİLİNDEN ŞEHİD MEDENİ IŞIK
Şehid, benim amcamın oğluydu. Onunla beş yıl evli kaldık ve üç çocuğumuz oldu. Maddi durumumuz iyi olmamasına rağmen hamd olsun manevi durumumuz çok iyiydi. Devamlı evde siyer, Kur’an-ı Kerim dersi yapardık. Şehadet aşkı her daim kalbinde idi, daima ‘ya Rabbi bana şehadeti nasip et’ diye dua ederdi. Eşim akrabaları ve çevresi tarafından çok seviliyordu. Kimseyi kırmazdı, yumuşak huylu birisiydi. Şehadetinden sonra onu rüyamda gördüm. Aramızda kırmızı bir perde vardı. Ben ona şu perdeyi kaldır bir defa yüzünü göreyim dedim. Bana ‘Hayır sen bu çocukları İslam ahlakı üzerine yetiştir’ diyordu. Çok güzel bir ahlaka sahipti. Daima fakirlere yardımcı olmaya çalışıyordu. Sürekli ‘ya Rabbi sen bana yardım et, ben de bu mazlumlara yardım edeyim’ diye dua ediyordu.
Eşimin şehadetinden dolayı daima Allah’a hamd ediyorum. Bütün şehid ailelerine Allah’tan sabır ve sebat diliyorum.
Çocuklarını İslam üzerine yetiştirsinler ki çocukları babalarının yolunu sürdürsünler.
BABASI HACI İBRAHİM’İN DİLİNDEN ŞEHİD HALİL GEYİK
Biz Batman’da servis işiyle uğraşıyorduk Halil bana yardımcı oluyordu. Batı Raman’a işçi taşıyorduk. Bir gün yine servis yaparken arabayı Halil kullanıyordu, arabanın arka tekerleği patladı. Oğlum, şu krikoyu bijon anahtarını çıkar da tekerleği tamir edelim, dedim. Halil indi baktı “baba arkada bir şey yok” dedi. Ben de “iyi bak oğlum kesinlikle orada olması lazım” dedim. Ardından kendim de baktım gerçekten yok, normal şartlarda kendim arabayı kontrol eder, eksiksiz yola çıkardık. Daha sonra bir tanıdık gelip yolcularımızı işlerine bıraktı, biz de tevafuk komşumuz olan bir imamı gördük, hal hatır faslından sonra “Gelin bir çay içelim, sonra aracın lastiğini tamir edersiniz” dedi. Ben de komşumla otururken Halil de lastiği tamir etmek için yola çıktı. Biz otururken birden bir patlama sesi duyduk, ne olduğunu bilmiyorduk.
Halil’in bir küçük kardeşi olan oğlum Süleyman nefes nefese kalmış bir şekilde koşarak yanımıza geldi ‘abim öldü!!!’ dedi. “Hayırdır ne oldu abine” dedim. “Arabaya bomba koymuşlar, bomba patlamış. Onu hastaneye kaldırmışlar, ama ölmüş” dedi. Biz de hemen hastaneye gittik. Hastaneye vardığımızda büyük bir kalabalık vardı. Akrabalarım beni gözyaşları içinde karşıladılar. ‘Halil öldü’ deyip ağıtlar yakıyorlardı. Ben de ‘İnna lillahi ve İnna İleyhi Raciun’ dedim. O, Allah’ın bize verdiği bir emanetti, geri aldı, dedim.
Halil gerçekten çok ahlaklı, çok dürüst ve gariban dostuydu. Benim oğlumdur diye söylemiyorum, Batman’da “İbrahim’in oğlu Halil” diye birçok insan tarafından tanınırdı.
Dostları tarafından çok sevilen bir insandı. Ben ondan kötü bahseden bir insan görmedim, duymadım. Halil’im, benim elim, ayağım ve her şeyimdi. Onun gidişinden sonra ben çöktüm ama yine Allah’a hamd olsun, bu onun ve bizim ahiretimiz için daha hayırlıydı ki Allah ona şehadeti nasip etti.
OLAYDA YARALANAN ŞEYHMUS DEMİR’İN DİLİNDEN O GÜN
Dört köyün bağlı olduğu minibüs durağında büfemiz vardı. Büfemize sürekli köylüler gelirdi ve İslami sohbetler yapardık. 25 Mayıs 1995 günü çok garip bir gündü, patlamadan önce şiddetli bir rüzgâr oldu. Tozdan göz gözü görmüyordu. Biz de büfeye girdik. İki misafirim de vardı içeride. Biri Hasan’dı, diğeri de Malatyalı bir öğretmen. İkisi de çok değerli insanlardılar. Sürekli bir zil sesi geliyordu ama ne olduğuna bir türlü anlam veremiyorduk. Bir anda büyük bir gürültüyle bomba patladı. Büfede bulunan iki tüp de art arda patladı. Büfe tamamen parçalandı. Yanımdaki iki arkadaş şehid oldular. Benim de bütün vücudum yandı. O gün toplam 11 şehid verdik. Minibüs durağının başkanı Hüseyin ve oğlu Mehmet Emin Olcay’da şehid oldu. Şehid Hüseyin çok fedakâr bir insandı. Minibüslerden aylık maaş alırdı durumu iyi olmamasına rağmen tüm aylığını fakirlere, ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı. Tek derdi İslam’dı İslam için sürekli mücadele ediyordu. Çok cesaretliydi. Korku nedir bilmezdi. İslami endişesi olanlar İslam’a hizmet edenler genelde büfemize gelirlerdi. Zaten o bomba sırf bu yüzden bırakıldı. Tabi minibüs durağı olduğu için de herkes gelirdi, otururdu sonuçta topluma açık bir mekandı. Hatta bazılarının eşyası iki gün kalırdı. Hiç kimsenin aklına böyle bir şey gelmezdi. Ben o patlamada bacağımı dizden aşağı kaybettim. Benim durumumda iki kişi daha vardı. Çok kişi de o gün yaralandı. Oğlum da o gün şehid oldu. İbrahim’im henüz 12 yaşındaydı. Çok zeki bir çocuktu, henüz 8 yaşındayken Kur’ân-ı Kerim’i hatmetti. Çok saygılı bir çocuktu. Yaşının çok üstünde bir olgunluğu vardı. Olaydan sonra kimse bizi sormadı. Ne olduğunu kimse söylemedi. O dönemlerde yüzü aşkın kişi tutuklandı. Suçsuz yere insanlar mağdur edildi. Olayı örtbas etmek için bunu yaptılar. Tek amaçları vardı, Müslümanları sindirmek, Müslümanları yok etmek. Biz tüm bunların Allah yolunda olduğumuzdan dolayı başımıza geldiğini biliyoruz. Bundan dolayı yaşantımızdan bir pişmanlığımız yok. Her daim Allah’a hamd ediyoruz.