• DOLAR 34.428
  • EURO 36.446
  • ALTIN 2842.985
  • ...
PYD-YPG ve Rojava Meselesi`nde Çarpıcı Detaylar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Doğruhaber / Habermerkezi

Hür Dava Partisi Dış ilişkiler Başkanlığı danışmanı, Hasan Bozdaş ve Hür Dava Partisi Dış ilişkiler Başkanlığı danışmanı, Zeynep Bozdaş`ın Tarihi süreciyle Suriye siyaseti ve tıkanan Arap baharı başlıklı Suriye raporunda PYD-YPG ve Rojava meselesi bölümünü aynen yayınlıyoruz.

Geçmişte Suriye’nin en dindar kesimi olan Kürtler içerisinde sosyalizm kökenli bir oluşum olan Demokratik Birlik Partisi yani PYD, askeri kanadı olan YPG ile birlikte savaşın bir tarafı olmuştur.

YPG’nin 5 bin kadar silahlı kişiden oluştuğu bilinmektedir. PKK’nın Türkiye’den ayrılmasının ardından PYD saflarına katılması, bölgede PYD’yi söz sahibi yapmıştır. Buna rağmen İslami talepleri olan Kürtler, PYD’yi istememekte ve yaptırımlarla karşılaşmaktadır. Nitekim el-Parti ve Azadi Parti’nin seçim bürolarını ateşe veren YPG, kendisine karşı gösteri düzenleyen Kürtlere saldırmaktadır.[60] Bununla birlikte bölgedeki kanaat önderlerine yönelik suikastlar düzenlemiştir.[61] Bölgede silahlanan Kürdistan İslami Hareketi, PYD ile çatışmıştır. PYD, PKK’nın silah bağlantılarını kullanarak lojistik ihtiyaçlarını daha rahat karşılamaktadır.

PYD, Rojava’da 3 ayrı kantonda özerklik ilan ederek ve Resulayn bölgesini Nusra’dan alarak Türkiye ile sınır komşusu olmuştur. Bu adım üstü kapalı bir biçimde rejimin işine gelmiştir. PYD’nin bu hamlesine hem Türkiye hem de Irak Kürdistan’ı lideri Barzani karşı çıkmış ve tanımayacaklarını açıklamıştır.[62]

Başlarda ÖSO ile de çatışan PYD, son olarak meşru müdafaa durumları hariç olmak üzere silahlı tüm eylemlerini durdurduğunu açıklamıştır.[63]

Suriye’nin, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kuzey ve Kuzeybatı bölgesi, Suriye Kürdistan’ı veyahut Rojava olarak anılmaktadır. Rojava; Afrin, Ezaz, Derike Hemo, Gire Spi, Hesiçe, Kamışlı, Kobani ve Serekani(Resulayn) gibi önemli yerleşim birimlerinden oluşmaktadır.

Suriye’de barışçıl protesto gösterileri başladığında, Kürtler de yaşadıkları bölgelerde haftada birer kez toplanarak gösterilere destek verdi, gösterilere müdahaleler başladığında ‘rejim yıkılsın’ söylemi Kürtler arasında da yankı buldu. PYD, başından beri gösterilere ve rejimin yıkılmasına dair söylemlere karşı çıktı.[64] Bununla birlikte Suriye istihbaratı ile önceden beri bir birliktelik olduğuna dair eski Suriye istihbaratçılarının beyanları bulunmaktadır.[65] Bu beyanlar, geçmişte PKK’nın Suriye rejimi tarafından sahiplendiği hatırlandığında kulağa çok da yabancı gelmemektedir.

Afrin ve Kobani’nin rejim tarafından PYD’ye verilmesinin ardından(PYD, savaşarak aldığına dair propaganda yaptı.) PYD, halk üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu, barışçıl gösterilerde kendi halkına saldırdı.

Olaylar başladığında, Suriye’deki 10’un üzerindeki Kürt partisi rejime karşı durmak adına bir araya geldi ve Suriye Ulusal Kürt Konseyi’ni oluşturdu. PYD, bu ittifaka katılmadı. Bu da, halkın kendilerine karşı olumsuz bir tavır almasına sebep oldu. Ulusal Kürt Konseyi’nin kuruluşundan bir yıl sonra ancak iki oluşum masaya oturdu.

Rojava çatışmaları, Ceylanpınar’ın karşı sınır bölgesindeki Serêkani (Resulayn)’da El Kaide ile bağlantılı Nusret Cephesi(El-Nusra) ve PKK bağlantılı PYD’nin silahlı güçleri arasında yaşandı ve medyada ciddi dezenformasyonlarla yer aldı.

Nusra Cephesi, selefi bir anlayışın hâkim olduğu ve El Kaide’ye yakın olduğu bilinen bir gruptur. Mensupları içerisinde diğer ülkelerden gelen birçok savaşçı vardır. PYD de, üyeleri Kürtlerden oluşan sosyalist bir partidir. Baştan beri Suriye rejimi ile işbirliği içindedir. Bugün elinde bulundurduğu bölgeleri savaşarak değil, rejimden “emanet” gibi teslim almıştır. O bölgelerin bir bölümünde (Kamışlı’da olduğu gibi) hâlâ rejimin askerileri de bulunmaktadır.

PYD, çatışma sürecinde Nusra’nın yüzlerce Kürdü katlettiği, köyleri basıp kadınlara tecavüz etme konusunda fetvalar verdiği gibi birçok haber yaydı, Türkiye’de de birçok basın kuruluşu PYD’nin bu propagandasını duyurdu.

PYD, Nusra’nın Türkiye tarafından hem siyasi hem de lojistik olarak desteklendiğini ve yaralı Nusra militanlarının Ceylanpınar’da tedavi edildiğini iddia etti. Türkiye ise Nusra Cephesi ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını açıkladı, PYD lideri Salih Müslim ile Milli İstihbarat Teşkilatı ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden görüşmeler gerçekleştirdi.

Bu rapor kapsamında konuyla ilgili İHD[66] ve Kürt Ulusal Kongresi[67] ve başka kuruluşların hazırladığı raporlar incelenmiş, çatışmaların devam ettiği süre içerisinde her iki kesimin de yanlışları tespit edilmiştir. Mesut Barzani tarafından oluşturulan ve aralarında BDP ile KCK temsilcilerinin de olduğu Kürt Ulusal Kongresi Hazırlık Komitesi, raporunda herhangi bir soykırım veyahut katliama yer vermemiştir. PYD’nin katliamlarda öldürülen kişiler olarak verdiği kişilerin çoğu, savaşan kendi militanlarıdır. Bu rapor sonucu PYD’yi memnun etmemiş ve yaydığı spekülasyonlardan ötürü tepki çekmesine sebep olmuştur.

Türkiye’de ise fırsattan istifade edilerek İslami gruplara karşın propaganda yürütülmüş ve Kürtlere yönelik katliam yapıldığına yönelik haksız bir kamuoyu oluşturulmuştur. Öyle anlaşılıyor ki kendisinden başkasına hayat hakkı tanımayan PYD’nin bu propagandasının Türkiye’ye ve Suriye dışındaki Kürtlere bakan yönü bir mağduriyeti duyurmaktan çok, Kürtler içindeki İslami hareketleri karalamaktır. PYD ve PKK, Nusra ve sonrasında IŞİD’in eylemlerini kullanarak Kürt halkı içinde İslam’a ve İslami harekete karşı nefret oluşturmaya çalıştı. Türk solunun da ilgi duyduğu bu propaganda ile Müslüman Kürt halkı kendi inancından koparılmak istendi.

Bu konuda Hür Dava Partisi ve tabanı da Nusra Cephesi’ne destek vermekle ve hatta bu gruba savaşçı göndermekle suçlandı, en küçük bir kanıt dahi olmadan parti ve tabanı aleyhinde günlerce propaganda yapıldı. Oysa Hüda Par’ın, ne düşünce ne de ideoloji anlamında Nusra Cephesi ile benzeşmediği unutulmuş, Suriye gibi fitne ve kargaşanın kol gezdiği bir ülkede İslami kimliğiyle öne çıkan ve sürekli birleştirici mesajlar veren siyasi bir partinin insan hakkı ihlallerine taraf olamayacağı göz ardı edilmiştir. ‘Müddei, iddiasını ispatla mükelleftir’ gibi evrensel bir hukuk kuralı çiğnenmiş, Hüda Par’a açıkça iftira atılmış, propagandanın sahipleri müfteri konumuna düşmüştür.

PYD, 2014 yılı Ocak ayı içerisinde Cizire, Kobani ve Afrin bölgelerinde demokratik özerklik ilan etmiş, yürütme meclisi oluşturmuştur. Şubat ayı içerisinde de PYD’nin silahlı gücü olan YPG, ülkede meşru müdafaa durumları hariç olmak üzere silahlı eylemleri durdurduğunu açıklamıştır. Özerklik ilanının ardından birçok Kürt sığınmacı, Rojava’ya dönmüştür.

Mart ayı içerisinde sınır bölgelerinin tamamını ele geçirmek niyetiyle Özgür Suriye Ordusu, PYD ile IŞİD’e karşı ortak operasyonlar yapmak üzere anlaştı. Nisan ayı sonlarında PYD’nin silahlı kanadı olan YPG ile ilgili; Şam Operasyon Odası ile bir anlaşma imzaladığı iddia edildi. Şam Operasyon Odası; Nusret Cephesi, İslami Cephe ve Müslümanlar Ordusu’ndan oluşmaktadır. Anlaşma, geçici ateşkes sağlamak, Nubbul ve Zahra bölgelerini kuşatmak, esir değişimi yapmak, Nusayri ordusuna karşı birlikte hareket etmek gibi bazı maddelerden oluşuyor. İddia, gruplar tarafından reddedilmediği gibi bazı basın kuruluşları tarafından haberleştirildi. Bu, PKK/PYD ve yakın medya kuruluşlarının düne kadar iftiralarla Hüda Par’ı savaşçı göndermekle suçladığı gruplarla, aslında kendilerinin bir ittifak kurduğunu gösterdi.

PYD, kendi kantonlarında din işlerini yürütmek üzere diyanet işleri makamı oluşturmuştur. Bu makamın oluşturulmasının ardından, bölgede İslami çalışmalar yürütmek isteyen tarikat ve grupların baskı altına alındığı, bazı mürşitlerin bölgeden ayrılarak çevre ülkelere göç ettiği tanık beyanlarıyla saptanmıştır.

Rojava, kurucu meclis idaresiyle yönetilmektedir ve son günlerde millet meclisinin oluşturulacağı seçimleri konuşmaya başlamıştır. 

Bu haberler de ilginizi çekebilir