• DOLAR 32.34
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2393.529
  • ...
Kutlu Meydanlar Kutlu Sevda ile Yankılanıyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Emin Özmen / İnzar Dergisi
 
Bizim hikâyemiz babamız Hz. Âdem (a.s)`in yasaklı meyveyi yemesi ile başlamışsa da, mustazaflar olarak maceramız O`nun oğullarından Kabil`in, kardeşi Hz. Habil (a.s)`i şehid etmesi ile devam etti. Kabil, haddini aşmış, kardeşinin hukukuna tecavüz edip, yeryüzünün ilk gasıp, katil ve müstekbiri olmuştu. Sonraki dönemler Habil`in nesli olan Mustazaflar ile Kabil`in torunları olan müstekbirlerin mücadelesine sahne oldu.

Bundan böyle asıl imtihan Kabil’in çocuklarından uzak kalmaktı. Çünkü Hz. Âdem (a.s) gibi bir yol göstericiden uzak kalan bu nesil, yeryüzünün ovalık kesimlerine dağılıp, zevk ve sefa peşinde koştular. Bin yıl sonra Hz. İdris (a.s) haykırdı ilahi mesajı onlara. Bundan dolayı Âli bir makama yükseltilmişti. Fakat insanlar daha şirki bilmiyor, sadece Kabil’in neslinin kadın-kız ve erkeklerin iç içe yaptığı eğlence seansları, nesli ifsad tohumları ile uğraşılıyordu.

Derken insanlar yavaş yavaş Allah’ın hududuna girip, ilahlar edindiler. Artık sadece insanların hukukları ihlal edilmiyor, tek olan Allah`a şirk koşarak yeni ifsad kapıları açılıyordu. Hz. Nuh (a.s) sahneye çıkıp, haykırdı insanlara vahyin terbiyesini, Rabbin mürebbiliğini hatırlattı. Onlara gelin tek olan Allah`a iman edin dedi. Ancak kâfir topluluğun iman etmeye niyeti yoktu. Hz. Nuh (a.s) kurtuluşları için her ne kadar gemi inşa edip, onları gemiye davet ettiyse de, seksen kişilik saadet ashabından başka gemiye binen olmadı. Allah`ın arzında, Allah`a isyan edilip, Aziz Peygamber’i ile alay ediliyordu. İlahi mesaja kulak tıkayanlara, Allah tandırdan başlayarak su afetini gönderdi. Bir o yana bir bu yana kaçıştılarsa da artık kurtuluş yoktu.

Sonra Hz. Hud (a.s), Ad kavmine haykırdı ilahi davayı... Ama onun da kavmi kulaklarını tıkayıp, inkâr yolunu seçti. Cüsseli bedenlerine güvenip, Hz. Hud (a.s) vasıtasıyla Allah`a isyan mesajları yolluyorlardı: "Ey Hud! Rabbine söyle, bahsettiğin azabı üzerimize göndersin de bir omuz darbesi ile o azabı geri çevirelim." diyorlardı. Kuvvetli ve güçlü yapılarını zulüm aracına dönüştürmüşlerdi. Yollarda rastladıkları mustazafları, bir omuz darbesi ile yere indirdiklerinden, Allah`ın azabını da bir omuz darbesi ile geri çevireceklerini zannediyorlardı. Ve Allah onlardan yağmuru kesti. Gelen ilahı azap yavaş yavaş su bekleyenlere bir bulut olarak göründü. Halk kadın-erkek iç içe sevinç gösterisi yaparken, onları üzgün ve kederli bir gözle Hz. Hud (a.s) izliyordu. Aslında iman etseler bulut geri gidecekti. Ama Hz. Hud (a.s)`ı dinleyen yoktu. Çok az bir Mustazaf kesim hariç hemen hemen tüm Ad kavmi, gelen bulutun çıkardığı fırtına ile helak olup gitti.

Ama insanlık ders çıkarmıyordu. Yapılan tüm uyarılara rağmen iman edenler hep azınlıktaydılar. Gün geldi Semud kavmine Hz. Salih (a.s) iletti ilahi mesajı. Yanına Allah (c.c)`ın mucizevî devesini alıp, Semud’u uyardı. Fakat zulmeden müstekbirlerin, halkı ifsada sürükleyen fitnecilerin, toplumu heva ve heveslerine göre yönlendirenlerin durmak ve inanmak gibi bir niyetleri yoktu. Hz. Salih (a.s)`ın mucizevi devesini öldürüp, tüm uyarılara kulaklarını kapattıkları o dehşet azabı hak ettikler. Bir ses dalgası yayıldı. Kulakları patlatan o ses ile helak oldular.

Sonra ceddimiz Hz. İbrahim (a.s) sahne aldı. Karşısında kendini ölümsüz olarak adlandıran Nemrud (Kürtçede “ne mır”: ölümsüz) vardı. Ateşe atılması pahasına haykırdı ilahi vahyi: Nemrut ve avanesi iman etmeyeceklerdi. Put kıran peygamber olarak tarihe geçen Hz. İbrahim`e ceza amaçlı büyük bir ateş hazırlandı. Ceddimiz Hz. İbrahim (a.s) meleklerin yardımını dahi kabul etmeyip, vahid olan Allah`a sığındı. O Allah ki, isterse; "Ey ateş İbrahim`e karşı serin ve selamet ol" (Enbiya/69) diyebilecek kudrete sahipti. Nitekim...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir