Lütfen yavrularımızı kendimize benzetmeyelim, biz onlara benzeyelim
Çocuk anneannesinin söylediği bu ninniyi öyle dikkatle dinliyordu ki, ilk defa duyuyordu, kendi annesi söylemezdi bunu. Anneannesi birkaç defa tekrarladıktan sonra çocuk birden yerinden fırladı ve bağırmaya başladı: Hayır, kovmasın danayı, tarladan kovmasın danayı, bırakın lahanayı yesin dana, diye ağlamaya başladı. Odada bulunanlar şaşırmışlardı bu duruma. Anneannesi ağlayan torununun bağrına bastı ve ...
Mehmet Göktaş / İnzar Dergisi
“Gel seni dizimde uyutayım kızım” dedi anneannesi ve iki yaşındaki torununun gözünü tülbentle örttü, dizinde sallamaya başladı. Biraz sonra da bir ninni mırıldandı:
Dan dini dan dini das dana, danalar girmiş bostana, kov bostancı danayı, yemesin lahanayı!
Çocuk anneannesinin söylediği bu ninniyi öyle dikkatle dinliyordu ki, ilk defa duyuyordu, kendi annesi söylemezdi bunu. Anneannesi birkaç defa tekrarladıktan sonra çocuk birden yerinden fırladı ve bağırmaya başladı:
Hayır, kovmasın danayı, tarladan kovmasın danayı, bırakın lahanayı yesin dana, diye ağlamaya başladı.
Odada bulunanlar şaşırmışlardı bu duruma. Anneannesi ağlayan torununun bağrına bastı ve
“Tamam yavrum, bostancı danayı kovmasın, dana lahanayı güzelce yesin dedi ve torununu sakinleştirdi.
Ailecek televizyonda önemli bir maç izliyorlardı. Maçın ilerleyen dakikalarında futbolculardan biri sakatlandı, maç biraz durdu. Daha sonra sakatlanan futbolcuyu sedye ile alıp götürdüler, maç kaldığı yerden devam etti. Evin üç dört yaşlarındaki oğlu birden sinirlendi, öfkelendi ve ağlayarak ayağa kalktı, eliyle işaret ederek bağırdı
-Şimdi ne oldu o yaralı? Niçin onu göstermiyor, niçin hastaneyi ve o yaralı futbolcuyu göstermiyor? diye bağırmaya başladı…
Çocukların dünyasından bir başka sahne. Annesi üç dört yaşlarındaki kızını oturdukları odada, sobanın yanında banyo yaptırıyordu. Ev halkı hep aynı odadaydılar, babası, dedesi dayısı… Evin iki yaşındaki küçük çocuğu olup bitenlere baktıktan sonra birden ayağa kalktı ve plastik leğen içerisinde banyo yapan ablasının önüne geçti ve kollarını gererek evdeki erkeklere döndü, suratını asarak:
“Bakmayın ablama, bakmayın ablama!” diye bağırıyordu.
Uzun zamandır görüşemediğimiz bir kardeşle konuşup dertleşiyorduk. Söz döndü dolaştı çocuklara geldi. Erkek-kız kaç çocuğu olduğunu sordum, üç tane olduğunu söyledikten sonra, kısık bir sesle
-Bir de yolcumuz var inşallah, dedi. Bir hafta önce sağlık kontrolü için doktora gittiklerini, ultrasyonla çocuğun sağlıklı olduğunu öğrendiklerini söyledi. Bu arada gelmekte olan yolcunun oğlan mı kız mı olduğunu merak ettiklerini, doktorun kendilerine kesin bir şey söyleyemediğini, henüz ultrasyonda göremediklerini fakat büyük ihtimalle çocuğun kız olduğunu tahmin ettiğini söylemiş, bunu nasıl bildiklerini sorunca doktor;
-Kız çocukları ana rahminde bile bacaklarını birbirinden ayırmadıklarını, bitişik durdurduklarını, erkek çocukların genellikle açtıklarını söyledi.
Çocukların dünyasından yine benzer bir sahne: Yaramazlık yapan çocuğa annesi bağırdı ve birkaç tane de yapıştırdı. İki üç yaşlarındaki çocuk ağlamaya başladı, biraz sonra da annesinin karşısına geçti ve kaşlarını çatarak...
Dan dini dan dini das dana, danalar girmiş bostana, kov bostancı danayı, yemesin lahanayı!
Çocuk anneannesinin söylediği bu ninniyi öyle dikkatle dinliyordu ki, ilk defa duyuyordu, kendi annesi söylemezdi bunu. Anneannesi birkaç defa tekrarladıktan sonra çocuk birden yerinden fırladı ve bağırmaya başladı:
Hayır, kovmasın danayı, tarladan kovmasın danayı, bırakın lahanayı yesin dana, diye ağlamaya başladı.
Odada bulunanlar şaşırmışlardı bu duruma. Anneannesi ağlayan torununun bağrına bastı ve
“Tamam yavrum, bostancı danayı kovmasın, dana lahanayı güzelce yesin dedi ve torununu sakinleştirdi.
Ailecek televizyonda önemli bir maç izliyorlardı. Maçın ilerleyen dakikalarında futbolculardan biri sakatlandı, maç biraz durdu. Daha sonra sakatlanan futbolcuyu sedye ile alıp götürdüler, maç kaldığı yerden devam etti. Evin üç dört yaşlarındaki oğlu birden sinirlendi, öfkelendi ve ağlayarak ayağa kalktı, eliyle işaret ederek bağırdı
-Şimdi ne oldu o yaralı? Niçin onu göstermiyor, niçin hastaneyi ve o yaralı futbolcuyu göstermiyor? diye bağırmaya başladı…
Çocukların dünyasından bir başka sahne. Annesi üç dört yaşlarındaki kızını oturdukları odada, sobanın yanında banyo yaptırıyordu. Ev halkı hep aynı odadaydılar, babası, dedesi dayısı… Evin iki yaşındaki küçük çocuğu olup bitenlere baktıktan sonra birden ayağa kalktı ve plastik leğen içerisinde banyo yapan ablasının önüne geçti ve kollarını gererek evdeki erkeklere döndü, suratını asarak:
“Bakmayın ablama, bakmayın ablama!” diye bağırıyordu.
Uzun zamandır görüşemediğimiz bir kardeşle konuşup dertleşiyorduk. Söz döndü dolaştı çocuklara geldi. Erkek-kız kaç çocuğu olduğunu sordum, üç tane olduğunu söyledikten sonra, kısık bir sesle
-Bir de yolcumuz var inşallah, dedi. Bir hafta önce sağlık kontrolü için doktora gittiklerini, ultrasyonla çocuğun sağlıklı olduğunu öğrendiklerini söyledi. Bu arada gelmekte olan yolcunun oğlan mı kız mı olduğunu merak ettiklerini, doktorun kendilerine kesin bir şey söyleyemediğini, henüz ultrasyonda göremediklerini fakat büyük ihtimalle çocuğun kız olduğunu tahmin ettiğini söylemiş, bunu nasıl bildiklerini sorunca doktor;
-Kız çocukları ana rahminde bile bacaklarını birbirinden ayırmadıklarını, bitişik durdurduklarını, erkek çocukların genellikle açtıklarını söyledi.
Çocukların dünyasından yine benzer bir sahne: Yaramazlık yapan çocuğa annesi bağırdı ve birkaç tane de yapıştırdı. İki üç yaşlarındaki çocuk ağlamaya başladı, biraz sonra da annesinin karşısına geçti ve kaşlarını çatarak...