• DOLAR 32.261
  • EURO 34.684
  • ALTIN 2404.359
  • ...
İran..Suriye.. Ve Arap Birliğinin Girişimleri
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Arap Birliği genel sekreteri Nebil El- Arabi, Şam’a yapmak istediği bir ziyaret için Suriye hükümetinden gelecek cevabı bekliyor. Genel sekreter Arap Dış İşleri Bakanları’nın teklifi üzerine bir Arap heyetin başında Suriye’ye gitmek ve şu an Suriye’nin içinde bulunduğu krize çözüm olacak bir kısım düşünceler içeren Arap girişimini Suriye yetkililerine iletmek istiyor.

Görünen o ki, El- Arabi’nin bekleyişi uzayacak. Çünkü Kahire’deki Suriye büyükelçiliği, Arap birliği kapanış bildirisinde yer alan; “Suriye’de vakit geçirilmeden akan kanın durdurulması ve aklı selimin hakem kılınması, Ülkede tırmanan tehlikeli süreçten, ölen ve yaralanan binlerce kişinin durumundan rahatsızlık duyulduğu, Suriye halkının şerefli bir yaşam ve meşru haklarını sağlayacak siyasal ve sosyal reformların yapılması” talebini içeren fıkraya mesafeli durduğunu yayınladığı açıklamayla ifade etti.

Kahire’deki Suriye elçiliğinin yaptığı bu açıklama, Arap Birliği bildirisinden Suriye’nin rahatsızlık duyduğunu ortaya koyuyor. Ancak neden rahatsızlık duyulduğunun gerekçesi de belirtilmemiş. Suriye’de bir halk hareketi var. Güvenlik güçleri bunlara karşı hakiki mermi kullanıyor ve sonuç; binlerce ölü ve yaralı. Şu ana kadar ölü sayısının 2300 dolayında olduğunu ifade eden kaynaklar var.

Bu olup bitenlerden dolayı Suriye’nin, akan kanın durdurulması isteğini, iç işlerine bir müdahale olarak görmesi doğru değildir. Hem bu istek Suriye’nin tam üyelik hakkına sahip olduğu Arap Birliği’inden geliyor. Dahası, Suriye Arap Dış İşleri Bakanları toplantısında, Bingazi’de sivilleri katletmeye hazırlanan Kaddafi rejimine karşı yabancı müdahalesi taleplerini destekleyen kararına bizzat kendisi destek vermişti.

Arap Birliği Suriye konusunda ( en azından şimdiye kadar) yabancı müdahale isteme hatasına düşmedi. Gene (şu an itibariyle) Amerikan baskılarına ve başkan Obama’nın demeçlerine uyarak Suriye yönetimiyle sürdürülen meşruiyet zeminini rafa kaldırmadı.
…….
Suriye makamlarının vahşice güç kullanmaları, bu halk intifadasını durdurmada başarılı olamadığı gibi, aksine daha da arttırmış ve alevlendirmiştir. Yoksa bu işin kesintisiz altı aydan fazla bir süre zarfında meydana gelen yüzler, hatta binlerce kayba rağmen sürüyor olması mümkün olur muydu?

Evet, Suriye’de gösterileri bastırmak için aşırı güç kullanıp şehirleri, köyleri ateşe veren rejim askerlerine karşı silah sıkanlar var. Ancak bunlar istisna oluşturacak kadar azınlık bir gurup. Göstericilerin büyük çoğunluğu sivil ve savunmasız kişilerdir. Bütün dünya bunu biliyor ve görüyor. Sokaklardaki bu çoğunluk, demokratik değişim taleplerini ifade etmek için sadece seslerini kullanıyorlar; başka değil.

Tabi ki işin içinde dış güçlerin komploları var; ancak bunlar olayları tırmandırıp alevlendirecek bir etkiye sahip değil. Dolayısıyla reform isteklerinin ciddiyetle ele alınıp gerçekleştirilmesi gerekir. Bu isteklere tanklarla karşılık verip binlerce kişiyi katletmek işi çıkmaza sokmaktan başka bir sonuç vermez.

İran, Suriye’nin bölgedeki en büyük müttefiki. İran kendisi de, rejimini değiştirmeye yönelik dış komplolarla karşı karşıya kalmıştı. Dış güçler İran’daki rejimi devirmek için dev bir medya desteğine de sahiptiler. Ancak İran yetkilileri, gayet zekice ve hikmetlice krizi atlatabildiler. Bunu İran’ı övmek için söylemiyorum. Ancak objektif bir mantıkla, uzman hassasiyetiyle olaylara yaklaştılar. Reform isteği ve seçim sonuçlarına itiraz gösterilerinde ölülerin sayısı 26 kişiyi geçmedi. Ölenlerin yarısına yakını da güvenlik güçlerindendi.

Suriye’ye gelince, intifadanın kıvılcımının tutuştuğu Dera kentinde gösterilerin ilk haftasında yüzden fazla kişi katledildi. Suriye yetkili organları, bu esnada silahlı kişilerin olduğunu söylememiş, krizin kötü idare edildiğini itiraf etmek durumunda kalmıştı. Kentin valisi görevden alınmış ve Esad’ın kendisi şahsen aşiret reisleriyle görüşmüştü.

İran’dan konu açılmışken, İran Dış İşleri Bakanı’nın Suriye başkanı Esed’e “halkının meşru taleplerine saygı duyması” içeriğini taşıyan mesajı, içeriği ve zamanlaması itibariyle çok önem arz eder niteliktedir. Söz konusu mesajda özellikle, “Libya örneği bir Nato müdahalesinden kaygı duyulduğu” ifadesi önemlidir.

Burada “Suriye halkının meşru istekleri” ile “Dış müdahale” arasındaki ilişki gayet açıktır. Yani birincinin olmaması ikincinin meydana gelmesini doğurabilir. Daha açıkçası; Nato müdahale eder. İran’ın açıklamasında, Suriye’ye bir müdahale durumunun Irak ve Afganistan’daki durum benzeri bir sonuç doğuracağı uyarısı da yapılıyor.

İran’ın bu uyarısı, doğru ve yerinde bir uyarıdır. Suriye, Libya gibi değildir. Suriye rejimi bölgesinden soyutlanmış değildir. Suriye rejimi bölgenin büyük devleti İran’ın da içinde olduğu gurubun bir parçasıdır. Buna ilaveten sahip olduğu çok yaman savaşçılarıyla İsrail saldırganlığına modern silahlarla karşı koyabileceğini ispatlamış olan Hizbullah var.

Bütün bunlar bir yana, Suriye’de güçlü bir ordu var. Bu ordu ve iç güvenliği sağlayan diğer güvenlik birimleri rejimin etrafında kenetlenmiş durumda. Ne ordu, ne de güvenlik kurumlarında, en azından şimdiye kadar bir parçalanma yok.

Şimdi sorulması gereken soru şu: İşlerin tırmanması ve Nato’nun Türkiye’nin de katılmasıyla Suriye’ye müdahalesi durumunda, İran bölgesel bir savaşı göze alabilecek mi?

Bu soruya cevap vermek hayli zor. Ancak şunu diyebiliriz ki, İran ordusu Irakla savaşını hariç tutarsak, uzun yıllar kendi ülke sınırları dışında savaşmış değil.

Rusya Suriye’ye destek işaretleri veriyor ama buna güvenilmez. Çünkü o Rusya, 2003’deki Amerikan saldırısında Irak’ı da yalnız bırakmıştı. Oysa Rusya’nın o dönem Irakla imzaladığı ticari anlaşmaların bilançosu 45 milyar dolar değerindeydi. Rusya geleneksel Ortodoks müttefiki Sırbistan’ı da yalnız bırakmıştı. Amerikan füzeleri Belgrad’ı vururken Rusya tek bir parmağını bile oynatmamıştı.

Demek istiyoruz ki, yabancı hükümetler duygusallıkla hareket etmezler. Sadece çıkarlarını gözetir ve ona göre karar verirler. Bu, Suriye’nin saldırıya uğraması veya Nato’nun müdahalesi durumunda İran’ın bir müdahalesinin olmayacağı anlamına gelmez.

Suriye’deki krizden çıkış, güvenlik yoluyla çözümüm fiyasko ile sonuçlanmasından sonra siyasi yollarla olabilir belki. Belki de Arap Birliğinin girişimleri bu konuda bir can simidi ödevi görebilir. Bunun için Suriye’nin yüzüne kapıları tümden kapatmamak gerekir diye düşünüyoruz. Bundan dolayı yakın bir vakitte Arap Birliği sekreteri ve yanındaki heyeti Şam’da görmeyi gerçekten umut ediyoruz. Çünkü Suriye’nin düşman üretmeye değil, akan kanı durdurmaya ihtiyacı var. Akan kan muhakkak durmalı ve peşinden ciddi ve gerçek değişimler gerçekleşmelidir. Gerekli değişim ve reformların ertelenmesi veya yavaş yürümesi felaket getirebilir. Suriye’deki krize kendimizin bir çözüm bulmamız, yabancıların bulacağı çözümden çok daha iyi olmayacak mı?

Abdulbari Atvan
Kaynak:Al-Quds Al-Arabi
Çeviri: Selahaddin Yıldırım / doğruhaber

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir