Mütedil Bakış ve Tavrımızı Muhafaza Edelim
İnzar Dergisinde yazılarımızı takip eden kardeşlerimiz, bizim Müslümanlarla ve İslami oluşumlarla ilgili üslubumuzu bilirler. Kardeşlerimize kucak açtığımızı, ümmetin her bir parçasında yaşanan acıları yüreğimizin derinliklerinde hissedip yaşadığımızı, hiçbir ayırım yapmadan bütün İslami oluşumları...
“… Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla göçüp giden mü’min kardeşlerimizi bağışla ve iman etmiş olanlara karşı kalplerimizde hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatli, pek merhametlisin.” (Haşir: 10)
“…Şüphesiz Allah, adaletle davrananları sever. Mü’minler ancak kardeştirler. Öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’tan korkun, umulur ki merhamet olunursunuz.” (Hucurat: 9–10)
İnzar Dergisi’nde yazılarımızı takip eden kardeşlerimiz, bizim Müslümanlarla ve İslami oluşumlarla ilgili üslubumuzu bilirler. Kardeşlerimize kucak açtığımızı, ümmetin her bir parçasında yaşanan acıları yüreğimizin derinliklerinde hissedip yaşadığımızı, hiçbir ayırım yapmadan bütün İslami oluşumları, İslam ümmetinin birer parçası olarak gördüğümüzü bilirler. İslam ümmetinin bütünlüğünün muhafazası, ona musallat olan yıkıcı unsurlardan korunması, sorumluluklarını ve olması gereken rolünü üstlenmesi için dualarımızla ve imkânlarımızla seferber olduğumuz kardeşlerimizin malumudur.
İsim vererek hiçbir fert ve İslami oluşumu eleştirmedik, tahkir ve taciz edecek bir şey yazmadık ve söylemedik. Ama kendimizce yanlış gördüğümüz düşünce ve pratiklerine karşı kardeşlerimizin bu noktada duyarlı olmalarını, nasıl olmaları ve nasıl tavır takınmaları gerektiğini yazdık.
İslam ümmetinin bütün fert ve oluşumlarıyla ortak paydalarımızı öne aldık. Bu ortak paydalar üzerinde birlik ve bütünlüğümüzü inşa etmeye çalıştık. İhtilaflı konulara değinmedik.
Bizim nazarımızda en günahkâr bir Müslüman, dünyadaki bütün kâfir ve münafıklardan kat be kat daha üstün ve kıymetlidir. Bir Müslümanın ayağına bir dikenin batmasından inciniriz. Müslümanların ve İslami oluşumların birliği beraberliği ve selametinin temini bizim en büyük arzumuz ve hedefimizdir. Bunu yazılarımızda yazdık, pratiğimizde yapmaya ve göstermeye çalıştık.
Müslümanların her bir başarısına sevinmiş, Rabbimize hamd etmiş ve daha büyük zaferler için dua etmişiz. Aynı zamanda acılarını bütün bedenlerimizde yaşamış, her bir acılarına ağlamış ve Müslümanların selameti için münacatta bulunmuşuzdur. Yeri geldi Usame’nin ABD, dostları ve işbirlikçilerinden korunması için dua ettik ama Ahmet Şah Mesut’un katledilme şekline üzüldük. Afganistan’da ABD öncülüğünde gerçekleşen işgal karşısındaki direnişe sevindik; çarşıda, pazarda yapılan intihar saldırılarına üzüldük. ABD’nin iki bin sonrasında Irak’taki işgal sırasında Felluce direnişi başta olmak üzere mücahitlerin direnişlerine sevindik ama taziye çadırlarına, camilere, pazarlara yapılan saldırılara üzüldük ve doğru olmadığını söyledik. Lübnan’da Hizbullah’ın Siyonistlere karşı şanlı direnişine ve Filistinli mücahitlere verdikleri destek ve onlarla işbirliklerine sevindik ama içinde bulundukları son duruma üzüldük. Çeçen mücahitlerin direnişine sevindik ama ihtilaflarına üzüldük. Filistin direnişinin hep arkasında olduk, başarılarına sevindik, ama Gazze direnişini zayıflatmaya sebep olan sözüm ona emirliklerin çıkışına üzüldük. Mısır’daki Müslümanların başarılarına sevindik, ancak İslami kisveleri ile zalimlerin, münafıkların ve kâfirlerin yanında yer alan Müslümanlara üzüldük.
Müslümanların önderlerinin ve komutanlarının yine Müslüman olan kardeşleri tarafından katledilmelerine kahrolmuş, camilerin bombalanmasına yüreğimiz dağlanmış, çarşı pazar demeden kadın, çocuk, yaşlı binlerin katledilmesine gözyaşı akıtmışız. Şii ve Sünni blokların oluşturulması, aralarına derin hendeklerin kazılması, fitne alevlerinin yükseltilmesi, kin ve nefret tohumlarının ekilmesine üzülmüş, imkânımız dâhilinde bu alevlere siper olmaya çalışmış, bu ateşin söndürülmesi için Rabbimize niyazda bulunmuşuzdur.
Her şeye rağmen; “Ben Müslümanlardanım” diyen insanları dışlamıyor ve onların ümmetin birer parçaları olduklarına inanıyoruz. Hatta avazımız çıktığınca bağırıp sesleniyor ve şöyle diyoruz: “Ey Müslümanlar! Yaptıklarınızı bir daha gözden geçirin. Müslüman kardeşlerinize merhamet edin. Bütün kin ve nefretinizi İslam düşmanlarına yöneltin. Allah (c.c)’ın gazabı bizi yakalamadan Müslümanlara karşı beslediğiniz kin ve nefreti terk edin. Kardeşler olarak birbirinize kucak açın, dağılmış saflarınızı birleştirin. Hedefinize yalnız İslam düşmanlarını koyun. Yapacağınız işler, Şeytan ve taifesini değil, Müslümanları sevindirsin. Birliğiniz ve kardeşliğiniz ümmetin kanayan gönüllerine şifa olsun, kederlerini gidersin ve Rabbimizin bize vadettiği zaferlerin kapısını açsın.”
Biz hiçbir cemaatin ya da öncü şahsiyetin, hatta genç bir kardeşimizin, İslam ve Müslümanlara hizmete yaptıkları katkıyı görmezden gelmiyoruz. Allah’ın adını yeryüzünde yüceltecek her adım, bunu hedefleyen her bir girişim, kimden sadır olursa olsun, bizim için takdire şayan ve değerlidir. Bununla beraber usuldeki yanlışlıkları da görmezden gelmiyoruz. Allah’ın (cc) koyduğu hudutları aşarak, sadece akıl ve te’vil yoluyla, nebevi metoda aykırı herhangi bir işe, eyleme onay vermemiz de mümkün değildir. Müslüman fert ve oluşumların silahlarını düşmana çevirmeleri gerekirken kardeşlerine doğrultmalarını ve yüzlercesini katletmelerini elbette görmezlikten gelmiyoruz ve üzülüyoruz. İsim vererek bunu yapanları eleştirmesek bile bunun yanlış olduğunu, doğru bulmadığımızı, kendi üslubumuz çerçevesinde kâfirlerin istifade edemeyecekleri bir şekilde söylüyor, yazıyor ve tepkimizi gösteriyoruz.
İslam ve Müslümanlara hıyanet içinde olmayan ve yakından tanımadığımız İslami oluşumların yaptıkları ile ilgili; “Rabbimiz! Bu insanlar, bu Müslümanlar senin rızan için bir çalışma içinde iseler onlara hakkı hak olarak göster, hakkı söylet, hakkı yaptır. Aksi halde onları muvaffak kılma, İslam ve Müslümanları onların her türlü şerrinden koru” duamız sürekli bir hal almıştır.
Gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında bulunan çok sayıda İslami şahsiyet ve oluşumlara defalarca gitmiş, kardeş olduğumuzu, İslam düşmanlarına karşı yardımlaşmamız gerektiğini hep ifade etmiş ve bunda ısrar etmeye de devam etmişiz. Bu kardeşlerimizden kimisinin İslam düşmanlarıyla dayanışma göstermelerine rağmen kardeşlerine aynı ilgi ve alakayı göstermediklerine şahit olmuşuz. Buna rağmen sabretmiş ve içinde bulundukları yanlıştan dönmeleri ve gerçeği görmeleri için müspet tavrımızla beraber tavsiye ve nasihatlerde bulunmuşuz ve bulunmaya da devam edeceğiz inşallah.
Tüm zorluk, sıkıntı, zulüm, baskı, işgal ve kıyımlara, İslam düşmanlarının gaddarlıklarına ve vahşice saldırılarına rağmen kadın erkek, genç yaşlı çok sayıda Müslüman, Allah’ın (cc) ipine sarılmış, İslam’ın hâkimiyetini gerçekleştirmek için fedakârlığın her türlüsünü sergilemektedir. Ümmet için böylesi güzel gelişmeler oluyorken, İslam ümmetinin uzuvlarını teşkil eden kardeşlerimizin birbirlerine kin gütmeleri, düşmanlıklar beslemeleri, hele Allah (cc) korusun, birbirlerinin kanına girmelerinin gayretullaha dokunacağı ve bizi daha büyük felaketlere götüreceğini bilmemiz ve Allah (c.c)’ın gazabından korkmamız gerekir.
Biz şu an iki milyara varan nüfusuyla bir ümmetiz ve bu ümmetin bütün fertlerini kardeş olarak görüyor, bağrımıza basıyor, kurşunla kenetlenmiş saflarda bir araya gelmek, gücümüzü birleştirmek ve yeryüzünde fitne kalmayıncaya dek mücadele etmenin idealini ve heyecanını yaşıyoruz. Bu hedefe varmak için her kardeşimizin destek vermesini ve bu yolda bir nefes olmasını diliyoruz. Bizi bu ideal etrafında toplayacak çok güçlü dinamiklerimiz mevcuttur. Yeter ki bunları harekete geçirmenin gayreti içinde olalım.
Eğer Müslümanlar olarak Allah’ın ayetlerine ve Hz. Peygamber’in (sav) hadislerine kulak verir ve gereğini yaparsak, bugün Müslümanlar arasında aşılması zor gibi görünen sorunlar çözülecek, mü’min kardeşler olduğumuzu hatırlayacak ve durumumuzu ıslah etmeye çalışacağız.
Şu hadiste geçen olay, iman sahibi her Müslüman’ı, kardeşleri hakkında daha dikkatli olmaya sevk edecektir:
Usame b. Zeyd (ra) ile ilgili hadiste belirtildiğine göre, Usame bir adama kılıç çekmiş, o da “Lailahe illallah” demişti. Fakat Usame buna rağmen onu öldürmüştü. Hz. Peygamber bunu duyunca, çok öfkelenmiş ve Usame’ye şöyle buyurmuştur: “Sen onu Lailahe illallah dedikten sonra mı öldürdün?”
Bunun üzerine Usame şöyle demişti: “O, kılıçtan kurtulmak için onu söyledi.”
Hz. Peygamber (sav) de ona: “Sen onun kalbini mi yardın? Kıyamet günü (onun söylediği) Lailahe illallah’ı ne yapacaksın?” buyurdu. (Buhari)
Bugün Müslümanların dikkat etmeleri gereken önemli hususlardan biri de kuşkusuz aşırılıktan kaçınmalarıdır. Bu aşırılıklar, sahibini, Müslümanların kanlarını akıtma ve iman ehli insanları rahatlıkla tekfir etmeye kadar götürmektedir.
İbni Abbas’ın (ra) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizi dinde aşırılığa gitmekten sakındırırım. Çünkü sizden öncekileri dinde aşırılığa gitmek helak etmiştir.”
İbni Mes’ud’un (ra) rivayet ettiği bir hadiste ise Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Aşırılığa kaçanlar helak olmuştur, aşırılığa kaçanlar helak olmuştur, aşırılığa kaçanlar helak olmuştur...”
İçinde yaşamış olduğumuz toplumun hali İslami bir toplumuna yakışmayan bir görüntü arz etmektedir. Ellerine küfür damgasını alanlar, Müslümanların kâfir olup olmadıklarını araştırmak için görevlendirilen kadılar olmadıklarını ve İslam’ı insanlara tebliğ etmekle memur olduklarını bilmelidirler. İnsanlarımıza merhamet elimizi uzatıp onları yeniden İslami inançlarıyla buluşturmak ve onları İslami hayatın içine çekme gayretini göstermemiz gerekirken, onların nefretini celp edecek söylem ve davranışlarla dinden soğumalarına sebep olmak, kime ve neye hizmet edecektir?!
Özel olarak okuyucularımıza ve kardeşlerimize şunu söylemek isteriz: İnanç, düşünce, tavır, tepki ve pratiğinize sahip çıkın, bunu muhafaza edin. Bu sayede; sadece kendiniz ve kardeşleriniz için değil bütün ümmet için çok faydalı olacaksınız inşallah.
Rabbimiz! İslam ümmeti olarak gönüllerimizde imanı muhkem kıl. Amel–i salih ile itmi’nan–ı kalb ver ve ayaklarımızı İslam çizgisi üzerinde sabit tut. Ümmet olarak içinde bulunduğumuz halden bizi kurtar ve ahkâmını yaşayıp yaşatmak için bize iktidar bahşet.
Allah’a (cc) emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Nisan 2014 (115. Sayı)
“…Şüphesiz Allah, adaletle davrananları sever. Mü’minler ancak kardeştirler. Öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’tan korkun, umulur ki merhamet olunursunuz.” (Hucurat: 9–10)
İnzar Dergisi’nde yazılarımızı takip eden kardeşlerimiz, bizim Müslümanlarla ve İslami oluşumlarla ilgili üslubumuzu bilirler. Kardeşlerimize kucak açtığımızı, ümmetin her bir parçasında yaşanan acıları yüreğimizin derinliklerinde hissedip yaşadığımızı, hiçbir ayırım yapmadan bütün İslami oluşumları, İslam ümmetinin birer parçası olarak gördüğümüzü bilirler. İslam ümmetinin bütünlüğünün muhafazası, ona musallat olan yıkıcı unsurlardan korunması, sorumluluklarını ve olması gereken rolünü üstlenmesi için dualarımızla ve imkânlarımızla seferber olduğumuz kardeşlerimizin malumudur.
İsim vererek hiçbir fert ve İslami oluşumu eleştirmedik, tahkir ve taciz edecek bir şey yazmadık ve söylemedik. Ama kendimizce yanlış gördüğümüz düşünce ve pratiklerine karşı kardeşlerimizin bu noktada duyarlı olmalarını, nasıl olmaları ve nasıl tavır takınmaları gerektiğini yazdık.
İslam ümmetinin bütün fert ve oluşumlarıyla ortak paydalarımızı öne aldık. Bu ortak paydalar üzerinde birlik ve bütünlüğümüzü inşa etmeye çalıştık. İhtilaflı konulara değinmedik.
Bizim nazarımızda en günahkâr bir Müslüman, dünyadaki bütün kâfir ve münafıklardan kat be kat daha üstün ve kıymetlidir. Bir Müslümanın ayağına bir dikenin batmasından inciniriz. Müslümanların ve İslami oluşumların birliği beraberliği ve selametinin temini bizim en büyük arzumuz ve hedefimizdir. Bunu yazılarımızda yazdık, pratiğimizde yapmaya ve göstermeye çalıştık.
Müslümanların her bir başarısına sevinmiş, Rabbimize hamd etmiş ve daha büyük zaferler için dua etmişiz. Aynı zamanda acılarını bütün bedenlerimizde yaşamış, her bir acılarına ağlamış ve Müslümanların selameti için münacatta bulunmuşuzdur. Yeri geldi Usame’nin ABD, dostları ve işbirlikçilerinden korunması için dua ettik ama Ahmet Şah Mesut’un katledilme şekline üzüldük. Afganistan’da ABD öncülüğünde gerçekleşen işgal karşısındaki direnişe sevindik; çarşıda, pazarda yapılan intihar saldırılarına üzüldük. ABD’nin iki bin sonrasında Irak’taki işgal sırasında Felluce direnişi başta olmak üzere mücahitlerin direnişlerine sevindik ama taziye çadırlarına, camilere, pazarlara yapılan saldırılara üzüldük ve doğru olmadığını söyledik. Lübnan’da Hizbullah’ın Siyonistlere karşı şanlı direnişine ve Filistinli mücahitlere verdikleri destek ve onlarla işbirliklerine sevindik ama içinde bulundukları son duruma üzüldük. Çeçen mücahitlerin direnişine sevindik ama ihtilaflarına üzüldük. Filistin direnişinin hep arkasında olduk, başarılarına sevindik, ama Gazze direnişini zayıflatmaya sebep olan sözüm ona emirliklerin çıkışına üzüldük. Mısır’daki Müslümanların başarılarına sevindik, ancak İslami kisveleri ile zalimlerin, münafıkların ve kâfirlerin yanında yer alan Müslümanlara üzüldük.
Müslümanların önderlerinin ve komutanlarının yine Müslüman olan kardeşleri tarafından katledilmelerine kahrolmuş, camilerin bombalanmasına yüreğimiz dağlanmış, çarşı pazar demeden kadın, çocuk, yaşlı binlerin katledilmesine gözyaşı akıtmışız. Şii ve Sünni blokların oluşturulması, aralarına derin hendeklerin kazılması, fitne alevlerinin yükseltilmesi, kin ve nefret tohumlarının ekilmesine üzülmüş, imkânımız dâhilinde bu alevlere siper olmaya çalışmış, bu ateşin söndürülmesi için Rabbimize niyazda bulunmuşuzdur.
Her şeye rağmen; “Ben Müslümanlardanım” diyen insanları dışlamıyor ve onların ümmetin birer parçaları olduklarına inanıyoruz. Hatta avazımız çıktığınca bağırıp sesleniyor ve şöyle diyoruz: “Ey Müslümanlar! Yaptıklarınızı bir daha gözden geçirin. Müslüman kardeşlerinize merhamet edin. Bütün kin ve nefretinizi İslam düşmanlarına yöneltin. Allah (c.c)’ın gazabı bizi yakalamadan Müslümanlara karşı beslediğiniz kin ve nefreti terk edin. Kardeşler olarak birbirinize kucak açın, dağılmış saflarınızı birleştirin. Hedefinize yalnız İslam düşmanlarını koyun. Yapacağınız işler, Şeytan ve taifesini değil, Müslümanları sevindirsin. Birliğiniz ve kardeşliğiniz ümmetin kanayan gönüllerine şifa olsun, kederlerini gidersin ve Rabbimizin bize vadettiği zaferlerin kapısını açsın.”
Biz hiçbir cemaatin ya da öncü şahsiyetin, hatta genç bir kardeşimizin, İslam ve Müslümanlara hizmete yaptıkları katkıyı görmezden gelmiyoruz. Allah’ın adını yeryüzünde yüceltecek her adım, bunu hedefleyen her bir girişim, kimden sadır olursa olsun, bizim için takdire şayan ve değerlidir. Bununla beraber usuldeki yanlışlıkları da görmezden gelmiyoruz. Allah’ın (cc) koyduğu hudutları aşarak, sadece akıl ve te’vil yoluyla, nebevi metoda aykırı herhangi bir işe, eyleme onay vermemiz de mümkün değildir. Müslüman fert ve oluşumların silahlarını düşmana çevirmeleri gerekirken kardeşlerine doğrultmalarını ve yüzlercesini katletmelerini elbette görmezlikten gelmiyoruz ve üzülüyoruz. İsim vererek bunu yapanları eleştirmesek bile bunun yanlış olduğunu, doğru bulmadığımızı, kendi üslubumuz çerçevesinde kâfirlerin istifade edemeyecekleri bir şekilde söylüyor, yazıyor ve tepkimizi gösteriyoruz.
İslam ve Müslümanlara hıyanet içinde olmayan ve yakından tanımadığımız İslami oluşumların yaptıkları ile ilgili; “Rabbimiz! Bu insanlar, bu Müslümanlar senin rızan için bir çalışma içinde iseler onlara hakkı hak olarak göster, hakkı söylet, hakkı yaptır. Aksi halde onları muvaffak kılma, İslam ve Müslümanları onların her türlü şerrinden koru” duamız sürekli bir hal almıştır.
Gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında bulunan çok sayıda İslami şahsiyet ve oluşumlara defalarca gitmiş, kardeş olduğumuzu, İslam düşmanlarına karşı yardımlaşmamız gerektiğini hep ifade etmiş ve bunda ısrar etmeye de devam etmişiz. Bu kardeşlerimizden kimisinin İslam düşmanlarıyla dayanışma göstermelerine rağmen kardeşlerine aynı ilgi ve alakayı göstermediklerine şahit olmuşuz. Buna rağmen sabretmiş ve içinde bulundukları yanlıştan dönmeleri ve gerçeği görmeleri için müspet tavrımızla beraber tavsiye ve nasihatlerde bulunmuşuz ve bulunmaya da devam edeceğiz inşallah.
Tüm zorluk, sıkıntı, zulüm, baskı, işgal ve kıyımlara, İslam düşmanlarının gaddarlıklarına ve vahşice saldırılarına rağmen kadın erkek, genç yaşlı çok sayıda Müslüman, Allah’ın (cc) ipine sarılmış, İslam’ın hâkimiyetini gerçekleştirmek için fedakârlığın her türlüsünü sergilemektedir. Ümmet için böylesi güzel gelişmeler oluyorken, İslam ümmetinin uzuvlarını teşkil eden kardeşlerimizin birbirlerine kin gütmeleri, düşmanlıklar beslemeleri, hele Allah (cc) korusun, birbirlerinin kanına girmelerinin gayretullaha dokunacağı ve bizi daha büyük felaketlere götüreceğini bilmemiz ve Allah (c.c)’ın gazabından korkmamız gerekir.
Biz şu an iki milyara varan nüfusuyla bir ümmetiz ve bu ümmetin bütün fertlerini kardeş olarak görüyor, bağrımıza basıyor, kurşunla kenetlenmiş saflarda bir araya gelmek, gücümüzü birleştirmek ve yeryüzünde fitne kalmayıncaya dek mücadele etmenin idealini ve heyecanını yaşıyoruz. Bu hedefe varmak için her kardeşimizin destek vermesini ve bu yolda bir nefes olmasını diliyoruz. Bizi bu ideal etrafında toplayacak çok güçlü dinamiklerimiz mevcuttur. Yeter ki bunları harekete geçirmenin gayreti içinde olalım.
Eğer Müslümanlar olarak Allah’ın ayetlerine ve Hz. Peygamber’in (sav) hadislerine kulak verir ve gereğini yaparsak, bugün Müslümanlar arasında aşılması zor gibi görünen sorunlar çözülecek, mü’min kardeşler olduğumuzu hatırlayacak ve durumumuzu ıslah etmeye çalışacağız.
Şu hadiste geçen olay, iman sahibi her Müslüman’ı, kardeşleri hakkında daha dikkatli olmaya sevk edecektir:
Usame b. Zeyd (ra) ile ilgili hadiste belirtildiğine göre, Usame bir adama kılıç çekmiş, o da “Lailahe illallah” demişti. Fakat Usame buna rağmen onu öldürmüştü. Hz. Peygamber bunu duyunca, çok öfkelenmiş ve Usame’ye şöyle buyurmuştur: “Sen onu Lailahe illallah dedikten sonra mı öldürdün?”
Bunun üzerine Usame şöyle demişti: “O, kılıçtan kurtulmak için onu söyledi.”
Hz. Peygamber (sav) de ona: “Sen onun kalbini mi yardın? Kıyamet günü (onun söylediği) Lailahe illallah’ı ne yapacaksın?” buyurdu. (Buhari)
Bugün Müslümanların dikkat etmeleri gereken önemli hususlardan biri de kuşkusuz aşırılıktan kaçınmalarıdır. Bu aşırılıklar, sahibini, Müslümanların kanlarını akıtma ve iman ehli insanları rahatlıkla tekfir etmeye kadar götürmektedir.
İbni Abbas’ın (ra) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizi dinde aşırılığa gitmekten sakındırırım. Çünkü sizden öncekileri dinde aşırılığa gitmek helak etmiştir.”
İbni Mes’ud’un (ra) rivayet ettiği bir hadiste ise Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Aşırılığa kaçanlar helak olmuştur, aşırılığa kaçanlar helak olmuştur, aşırılığa kaçanlar helak olmuştur...”
İçinde yaşamış olduğumuz toplumun hali İslami bir toplumuna yakışmayan bir görüntü arz etmektedir. Ellerine küfür damgasını alanlar, Müslümanların kâfir olup olmadıklarını araştırmak için görevlendirilen kadılar olmadıklarını ve İslam’ı insanlara tebliğ etmekle memur olduklarını bilmelidirler. İnsanlarımıza merhamet elimizi uzatıp onları yeniden İslami inançlarıyla buluşturmak ve onları İslami hayatın içine çekme gayretini göstermemiz gerekirken, onların nefretini celp edecek söylem ve davranışlarla dinden soğumalarına sebep olmak, kime ve neye hizmet edecektir?!
Özel olarak okuyucularımıza ve kardeşlerimize şunu söylemek isteriz: İnanç, düşünce, tavır, tepki ve pratiğinize sahip çıkın, bunu muhafaza edin. Bu sayede; sadece kendiniz ve kardeşleriniz için değil bütün ümmet için çok faydalı olacaksınız inşallah.
Rabbimiz! İslam ümmeti olarak gönüllerimizde imanı muhkem kıl. Amel–i salih ile itmi’nan–ı kalb ver ve ayaklarımızı İslam çizgisi üzerinde sabit tut. Ümmet olarak içinde bulunduğumuz halden bizi kurtar ve ahkâmını yaşayıp yaşatmak için bize iktidar bahşet.
Allah’a (cc) emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Nisan 2014 (115. Sayı)