• DOLAR 32.266
  • EURO 34.724
  • ALTIN 2402.886
  • ...
israil, İranlı Bilim Adamlarına Yönelik Savaşını...
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bu karışıklık ve azgın propaganda süresince iki husus açıkça ortaya çıkmaktadır. Öncelikle israil’in dört yıldır devam eden suikast kampanyası İran’ın güvenliği tesis hususundaki zayıflığını göstermektedir. İkinci olarak kampanya bu hızla devam ettirilirse İran karşılık verme hususunda yoğun baskı altına girecektir.

Ölümünden sonra kahramanlığı anlaşılmak

Ali Muhammed, Batılıların veya israilli istihbarat servislerinin rejimi zorlama veya baskıcı kılmak amacıyla suikast yöntemine de başvurarak gerçekleştirdikleri faaliyetlere maruz kalan bilim adamları profiline tam olarak uymaktadır. Emsalleri tarafından gözden geçirilen akademik yayınlarda 53 tane araştırma makalesi yazdığı uzun ve dikkate değer akademik kariyeriyle, Ali Muhammed, istihbarat servislerinin yoğun ilgisine maruz kalmasına neden olan ilan edilmemiş projelerde de görev almıştı.

Tahran Üniversitesi’nde Quantum alanında teorisyen ve parçacık Fiziği profesörü olan Ali Muhammed, 12 haziran 2010’da Tahran’ın kuzeyindeki Ğeytariye bölgesindeki evinin tam önünde bubi tuzağı kurulmuş bir motosiklet aracılığıyla suikasta uğramıştı.

Ali Muhammed’in İran’ın nükleer programı veya diğer hassas projelerde rolü olduğuna dair ilan edilmiş bir bağlantısı bilinmese de, onu katlettiği suçlamasıyla yargılanan kişinin mahkemesi, kendisinin milli değerlerle ilgili bir işte çalıştığı izlenimi doğurmaktadır.

Sevdiğini yitirmiş olan hanımı duruşmada duygusal bir konuşma yapmış, israil’i ve Yahudi devletinin istihbarat teşkilatının uyguladığı yöntemleri küçümseyerek bunları aptalca bulduğunu belirtmiş, kocasının tek suçunun ülkesini sevmek ve ona adanmak olduğunu dile getirmiştir.

Her ne kadar bunlar iyi niyetli yaklaşımlar olsa da, Keremi’nin kocasıyla ilgili betimlemeleri ailesinin merhum fizikçi Ali Muhammed’in bilinen akademik işi ve ilgi alanları dışında işler yapmış olabileceğini kabul anlamında da düşünülebilir.

Ali Muhammed suikastının hemen ertesinde, onu muhalif ‘Yeşil’ hareketle bağlantılı göstererek bilim adamının ‘reformcu’ görüşlere sahip olduğu, hatta bu nedenle bir dilekçe verdiği yönünde spekülatif teşebbüsler oldu. Temel amacı spekülasyon olan bu haberler ve söylentilerle ileri sürülmek istenen şey İran yönetiminin kendi bilim adamına suikast yaptığı şeklindeydi.

Ama Ali Muhammed reformcu biri olsa ve ‘Yeşil’ harekete destek veren biri olmuş olsaydı bile bu konumuyla İslam Cumhuriyeti’ne bağlılık ve amaçları hususunda bir çelişki yoktu. Aslında çoğu reformcu ve hareketin ana akım kesimleri de aynı şeyi savunacaktır.

Ali Muhammed’in onu çalıştıran ve on yıllarca onu yetiştiren aynı yönetim tarafından suikasta uğradığıyla ilgili iddialar bilgili gözlemciler, analistler ve Batı’daki merkez medya tarafından asla ciddiye alınmadı. Üzerinde uzlaşılan husus merhumun bir şekilde İran’ın hassas nükleer veya savunma programlarıyla bağlantılı olduğu için Batılı veya daha baskın bir ihtimalle İsrailli istihbarat teşkilatlarınca hedef alındığı şeklindeydi.

Londra merkezli Daily Telegraph, Şubat 2009’da, Ali Muhammed suikastından yaklaşık bir yıl önce, israil’in, İranlı bilim adamlarına yönelik gizli suikastları hakkında bir yazı dizisi hazırlamıştı.

Mesud Ali Muhammed İsrailliler tarafından suikasta uğrayan bilim adamı profilinde biri idiyse o halde itirafçı katil Mecid Cemali Faşi de İsrail gizli servisi Mossad adına çalışan tipik ajan veya sabotajcısı olmalıydı. Genç, değişken ve fiziksel olarak cesur görünen katilin politikayla bir ilgisi olduğuna dair bir bilgi yok. Kendi itirafıyla israil istihbaratına yapacağı hizmet karşılığında 120.000 ABD doları aldığı ve Ali Muhammed’i öldürme koşuluyla kendisine 30.000 daha verileceği sözü aldığını söyleyen Faşi, israillilerin borcunu verme dürüstlüğünü göstermediğini de ekliyor.

İran asıllı olan Faşi’nin, yargılandığı ilk günlerden beri İstanbul’daki israil konsolosluğunca teşkilata alındığı ve ilk görevlerinin ve beyin yıkama faaliyetinin önemli bölümünün orada gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Ancak israil istihbaratı yetkilileriyle Bakü ve Tayland’da da görüşmüş. Bir aşamada da gizlice israil’e götürülerek İran içindeki suikast amacıyla orada yoğun bir eğitim ve hazırlık görmüş.

Mahkemedeki ifadelerine göre Faşi israil’deyken hedefindeki adamla ilgili kendisine bazen gereksiz olan(evindeki halının boyutu ve renklerini de içeren) bilgiler de sunulmuş, hatta suikast yapacağı kişinin tam yeri operasyondan üç gün önce kendisine haber verilmiş.

Eğitim amaçlı olarak Ali Muhammed’in evine benzer bir evde sürdürülen eğitim süresince Faşi’ye, bubi tuzağı kurulmuş motosikleti bilim adamının evinin tam önüne yerleştirme pratiği de yapılmış.

Duruşmada verilen kanıtlardan Faşi’nin Tahran’daki ağdan destek görmeyen tek kişilik bir eylemci olduğu anlaşılıyor. Görevlendirmenin şifrelenmiş cep telefonu ve dizüstü bilgisayara gönderilen e-postalar aracılığıyla yapıldığı belirtiliyor. Faşi’nin suikast emirlerini olaydan hemen önce aldığı da görülüyor. Suikasttan sonra bile hedefteki kişinin kimliğinden haberdar olmadığını da belirtiyor.

Yapacağı işten dolayı vicdan azabı çektiğini, hedef kişinin kim olduğunu anladıktan sonra bunalıma girdiğini ve ardından daha fazla suikast yapmayı reddettiğini böylelikle israilli efendilerine kendisinin yakasını bırakmalarını istediğini ileri sürmesinin tedbir amaçlı olduğu değerlendirilebilir. Eldeki kanıtlara bakılınca Faşi’nin işlediği cinayet ve macerası, kimliğinin ortaya çıkarılmasından ve İranlı yetkililer tarafından tutuklandıktan sonra sona ermiş.

Bilim, ateş altında

Asia Time Online’ın Tahran’daki kaynakları, duruşmada sunulan itirafları onaylayarak israil istihbaratının İran’ın bilimsel insan gücüne saldırmak için yüksek eğitimli eylemcilere eğitim verdiğini vurguluyorlar.

İran istihbaratının basit eylemcileri teşhis edemeyeceği inancıyla iletişim yöntemleri halkın kullandığı, tespit edilmesi zor (cep telefonu gibi) kitle iletişim araçları olarak belirlenmektedir, böylelikle bir taşla iki kuş vurmayı amaçlayan israilliler, gizli iletişim metotlarının İranlı istihbaratçıların dikkatini çekeceğini de hesaplamış oluyorlar.

Asia Time Online kaynaklarına göre İranlı istihbaratçılar Faşi’nin profiliyle uyuşan ve israilliler tarafından eğitilerek İran içlerinde etkinleştirilen en az bir düzine ajanın daha bulunduğuna inanıyorlar.

Bu casusların, hedeflerini gerçekleştirmeden teşhis edilmeleri ve etkisiz hale getirilmeleri için maksimum efor sarf edilirken, İranlı istihbaratçılar sorunu çözmek veya daha muhtemel olan seçenekle israillileri bu suikast kampanyasına devam etmemeleri konusunda uyarmadıkça daha birçok İranlı bilim adamının öldürüleceği fiilen kaçınılmazdır.

Bir diğer bilim adamı Daryuş Rızainejat’ın 23 Temmuz’da suikasta uğraması sorunun ciddiyetini ve israillilerin İranlı bilim adamlarına karşı yürüttükleri gizli savaştaki gaddarlık ve kararlılıklarını ortaya dökmektedir. Rızainejat’ın ilan edilmemiş bilimsel aktivitelerle ilgili yaptıkları bilinmese de, birçok ulusun nükleer silah geliştirme amaçlı olduğuna inandığı nükleer amaçlı hassas projelerin içinde olduğu muhtemeldir. İran, defalarca nükleer programının yalnızca barışçıl amaçlarla yürütüldüğünü dile getirdi.

Resmi söylemin aksine, İran istihbaratı en azından bu aşamada, Birleşik Devletlerinin Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın İranlı bilim adamları suikastlarında rol aldığına inanmamaktadır. Mevcut deliller kampanyanın yalnızca israil istihbaratınca planlanıp icra edildiğini göstermektedir.

Ama bu suikastların yapılmasına olanak sağlayan bilgilerin istihbarat toplama hususunda kartel olan belli başlı Batılı istihbarat servislerinin sağladığı çok değişik kaynaklarca edinildiği anlaşılıyor.

israillilerin hedefleriyle ilgili tüm ayrıntıları bilmek bir tarafa, o kişinin ev eşyaları ve eşyaların renkleriyle bile ilgilendikleri anlaşılıyor. israilli istihbarat servislerinin işgüzarlığından ve kararlılığından çok az kişi şüphe duyarken, toplanan bilginin türü, kapsamı ve derecesi değişik ulusal istihbarat teşkilatlarının kartelleşmelerini işaret ederken, bu servislerin istihbarat alanlarının ve kapasitelerinin tümünü İran’ın bilimsel altyapısına/savunma sistemine, özellikle de bu ulusal güvenlik projelerinin bileşenlerine karşı harekete geçirdiklerini göstermektedir.

Örneğin hedefteki kişilerin sosyal iletişim ağlarının tüm boyutları (uzaktan bakıldığında) ancak cep telefonu eşleştirmeleriyle ortaya çıkarılabilir. En sofistike biçimiyle bu teknolojinin, işlem yapmasını sağlayan teknik ve analitik uzmanlığın yalnızca Anglo-Saxonların sinyal istihbaratı (sigint) savunma sisteminin örgütsel şemsiyesinde, yani Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu ve Britanya Hükümeti İletişim Karargahı’nda bulunduğuna inanılıyor.

Bu aşamada Batılı istihbarat örgütlerinin İranlı bilim adamlarıyla ilgili bu hassas bilgileri ne tür şartlarla ve ne tür bir yönlendirmeyle geçtikleri veya bu servislerin suikast kampanyasını zımnen onaylayıp onaylamadıkları aşikâr değil.

israil’in İranlı bilim adamlarına karşı savaşı, Ocak 2007’de nükleer bilimci Ardeşir Hüseyinpur’un zehirlenmesiyle başladı. Kampanya Ocak 2010’da Ali Muhammed’e düzenlenen suikastla en üst noktaya ulaştı. İsrailliler, Kasım 2010’un sonlarında nükleerci mühendis Mecid Şehriyari’ye suikast düzenlediler, yine aynı gün israillilerin eğittiği biri ileri gelen nükleer bilimci Feridun Abbasi-Davani’ye suikast girişiminde bulundu.

Feridun Abbasi, öyle anlaşılıyor ki, israil ve batılı istihbarat servislerini küçük düşürmek için, Şubat 2011’de İran Atom Enerjisi Kurumu’nun başına getirildi.

israil istihbaratı, son kurbanı Deryuş Rızainejat’ı Temmuz sonlarında hedef aldı. Rızainejat, Tahran’ın doğusunda, hanımının ve çocuğunun gözleri önünde bir kreşin önünde öldürüldü.

Tüm bu suikastlardaki, bilhassa sonuncusundaki stil ve hareket tarzı İran’ın güvenlik ve korumayla ilgili zayıflığını şok edici şekilde gözler önüne sermektedir. Hassas işlerde çalışan yüksek derecede önemli bilim adamlarının görünürde herhangi bir koruma veya güvenlik önlemi olmadan günlük hayatlarına devam ettikleri, bunun da onları kolayca israilli suikast timlerinin hedefi kıldığı anlaşılıyor.

İranlı bilim adamlarına standart koruyucu güvenlik sağlama amaçlı planların yürürlülüğe girmesi mevzubahisken bunun tatbikinin iki nedenle zor olduğunu dile getirmemiz gerekiyor. Birincisi, İran kültürünün doğası, bilhassa sosyalleşme ve uzak akraba ilişkileri ve arkadaşlık bağları yakın koruma için gerekli bir dizi toplumsal tecrit ve endişe düşünüldüğünde önemli bir engeldir. İkinci olarak, yakın koruma, potansiyeli gereği bu bilim adamlarının gizliliklerini, ailelerini ve bilinmeyen işlerini açığa çıkarır.

Standart yakın koruma önleminin zorlukları ortadayken, bu en yeteneklilerinin yaşamlarını korumak için İran’ın uygulayacağı en etkin yöntemin işin kaynağına yönelik caydırıcılık olduğu anlaşılmaktadır.   

israillilerin suikastlarla İran’ın nükleer gelişimine ve daha geniş anlamıyla bilimsel savunma sistemine ciddi zarar verecekleri beklentisinin gerçekçi olmadığı düşünüldüğünde, bazı erkek ve kadınlarının işlerini terk etmelerini sağlamak amacıyla korku ve terör saldırıları gerçekleştirerek İran’ın seçkin bilimsel topluluğunun huzurunu kaçırmayı umdukları anlaşılıyor.

İçinde bulunduğu kritik süreç ve en iyi beyinlerinin katledilmesiyle büyük bir duygu değişimi yaşayan toplumunun içinde bulunduğu çatırdama da göz önüne alındığında, İran’ın karşılık vermesi an meselesidir.

Mahan Abedin, Orta Doğu politikası analistidir. Süleyman Kaylı/DoğruHaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir