Erdoğan: Maruz Kaldığımız İhanetler Yok Olup Gidecektir
Başbakan Erdoğan, "İlmi güç için, şantaj için, şebekeleşme ve örgütlenme için bir istismar aracı olarak kullananları bu medeniyet hiç kabullenmemiştir" dedi.
İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul`daki Diyanet İşleri Başkanlığı "Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri" töreninde konuştu.
Yaşanan fetretin gelip geçeceğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Maruz kaldığımız ihanetler hiç şüpheniz olmasın milletin engin feraseti karşısında eriyip yok olup gider. Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki yalancı peygamberleri, sahte velileri, içi boş, kalbi boş, zihni boş alim müsveddelerini bünyenin virüsü redettiği gibi reddetmiş ve tarihin çöplüğüne mahkum etmiştir.
İlmi iktidar vasıtası olarak görenleri bu medeniyet yine mahkum edecektir. İlmi bir sihir gibi bir efsunlama vasıtası gibi görenleri bu medeniyet yine reddedecektir.
İlmi güç için, şantaj için, şebekeleşme ve örgütlenme için bir istismar aracı olarak kullananları bu medeniyet hiç kabullenmemiştir. Göreceksiniz yine kabullenmeyecektir. İman, dilde kalmayıp kalbe indiğinde imandır. İlim kitapta, cübbede kalmayıp akla ve gönle girdiğinde ancak ilimdir."
30 yıllık hummalı bir çalışma
Erdoğan, "Gerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığım döneminde, gerek 11 yıllık Başbakanlık döneminde, belki sayısı bine ulaşan açılış merasimlerine katıldım. 81 vilayette, hatta dünyanın birçok şehrinde açılışlar yaptık. Küresel boyuttaki projelerin, tarihi nitelikteki eserlerin, kimi zaman sayısı 400-500 kalemi bulan hizmet ve yatırımların toplu açılışlarına iştirak ettik. Açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki, bugün, bu salonda şahit olduğum merasim, benim için son derece farklı, son derece müstesna bir anlam ifade ediyor. Bugün, 30 yıllık hummalı bir çalışmadan hasıl olan, 44 cilt hacmindeki bir büyük eserin, bir müstesna eserin Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi`nin tamamlanmış olma gururunu, şerefini hep birlikte yaşıyoruz" diye konuştu.
Bir ülke için, bir millet için, yol yapmanın, köprüler, tüneller inşa etmenin, vatandaş için hastaneler, sağlam ve sağlıklı konutlar inşa etmenin, çocuklar için okullar, üniversiteler inşa etmenin hiç kuşkusuz son derece önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, barajlar, enerji santralleri, havalimanları, hızlı tren hatları kurmanın, uçaklar, gemiler, denizaltılar yapmanın, ekonomiyi büyütmenin, aktif, barışçı dış politika gözetmenin, sosyal politikalar üretmenin, elbette ki çok mühim olduğunu vurguladı.
Erdoğan, bütün bunları yaparak, güçlü ve büyük bir ülke inşa edebilineceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Ancak, sadece bunları yaparak, asla ve asla bir medeniyet inşa edemezsiniz. Medeniyetin özü, taş değildir, kum değildir, beton değildir. Medeniyetin özü, asfalt değildir. Medeniyetin özü, güçlü silahlar hiç değildir. Hatta medeniyetin özü, tek başına insan dahi değildir. Medeniyetin özü, aşktır ve o aşktan hasıl olan ilimdir. İşte bizler bugün, bu salonda, medeniyetin özü olan aşkın ve ilmin müşahhas hale gelmiş, adeta ete kemiğe bürünmüş haline şahitlik ediyoruz. 44 cilt ve 17 bin maddeden oluşan, 30 yıllık emeğin, göz nurunun neticesinde ortaya çıkan bu muhteşem eserin, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını gönülden temenni ediyorum."
Erdoğan, 30 yıl içinde, bu muhteşem eserin oluşumuna zemin hazırlamış tüm ilim adamlarına, siyasetçilere ve idarecilere teşekkür ederek, bu eserin vücuda gelmesini temin eden Diyanet İşleri Başkanlığı`na, Türkiye Diyanet Vakfı`na, İslam Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü`ne, İslam Araştırmaları Merkezi`ne, bu kurumların tüm yönetici ve mensuplarına şükranlarını sundu.
"2 bine yakın ilim adamı birikimlerini koydu"
Başbakan Erdoğan, Türkiye`den ve Türkiye dışından 2 bine yakın ilim insanının, bu esere birikimlerini koyduklarını aktararak, tüm alimlere gönülden teşekkür ederek, 30 yıllık süreçte hayatını kaybeden ilim insanlarına rahmet diledi.
Böyle büyük bir esere, hiç kuşkusuz çok sayıda insanın emek verdiğini dile getiren Erdoğan, editöründen musahhihine, mürettipinden mücellidine, dizgicisinden bilgisayar operatörüne, matbaa çalışanlarından, odacı, şoför, temizlikçilere kadar, bu muhteşem eserin inşasında alın teri olan herkesi tebrik etti.
Kuşkusuz her eserin, her kitabın değerli olduğunu ifade eden Erdoğan, ancak İslam Ansiklopedisi`nin, bir kitap olmanın çok daha ötesinde, kadim medeniyetimize ayna tutan bir eser olma niteliğini taşıdığını anlattı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu 44 ciltlik külliyat, bir büyük medeniyetin, bir sevgi, aşk ve ilim medeniyetinin 1435 yıllık serencamını, seyahatini, serüvenini ve birikimini ihtiva ediyor. Her şey, bir mağarada, sevgililer sevgilisine, alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamber efendimize, `oku` emriyle başlamıştı. Hazreti Peygamber ümmiydi, okuma yazma bilmiyordu. İşte o ilk ilahi mesajla, hem Hazreti Peygamber, hem de onun vasıtasıyla bizler, çok önemli bir gerçekle tanışma bahtiyarlığına eriştik. İlim, okuma yazmayla değil, gözle değil, harfle değil, kalple, yani gönülle kazanılabilen bir değerdir. Bugün artık tamamlanmış olan, çok büyük bir coğrafyanın ortak medeniyetini, altını çizerek ifade ediyorum, sadece özetleyen bu 44 ciltlik muhteşem eser, okuma yazma bilmeyen, ümmi bir peygamberin kalplere nakşettiği ilmin bir neticesidir. Ümmi bir Peygamber, ilk olarak `oku` emrine muhatap olmuş ve işte oradan, böyle büyük, böyle zengin bir medeniyet teşekkül etmiştir. İlim, bizim medeniyetimizde, aklın ibadeti olarak görülmüştür."
"İlim ve bilim aynı değildir"
İlim ve bilimin aynı olmadığını belirten Erdoğan, alim ve bilginin, birbirine tıpatıp aynı kavramlar olmadığını söyledi.
Erdoğan, ilimin, en başta, eşyanın hakikatini tespit etme gayesini taşıdığını, kişinin çok okuması, çok şey biliyor ve çok malumat sahibi olmasının, onun ilim sahibi ve alim olduğu anlamına gelmediğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Hani derviş Yunus diyor ya, `İlim en başta kendini bilmektir. Marifet olmadan ilim, ilim olmadan irfan olmaz`. Kişi kendini bilirse, Rabbini bilir. Rabbini bilen, eşyanın hakikatine mazhar olur. Bugün birçokları çıkıp, `böyle bir ansiklopediye artık ne gerek var` diye sorabilir. Soranlar da yok değil, var. İnternete giriyoruz, arama sayfalarına kelimeyi, kavramı yazıyoruz, önümüze milyonlarca kaynak ve veri çıkıyor. Aslında artık herkesin yazar olduğu bir çağda yaşıyoruz. Başta twitter olmak üzere, birçok mecrada, bilgisayarı ve interneti olan herkesin yazı yazabildiği, cesaretle fikir serdedebildiği bir asırda bulunuyoruz. İşte ilim ve bilim farkını, özellikle internet bağlamında tekrar tekrar tefekkür etmek, tezekkür etmek, genç nesillere de bu önemli farkı çok iyi anlatmak durumundayız. İnternet bilgi verebilir, internet herkesin görüş ifade etmesi için bir mecra olabilir. Ama ilim, bunun çok çok ötesinde, bunun çok üzerinde bir yerdedir. İlim aşkı yoksa, ilim de yoktur. Marifet yoksa, kendini bilme yoksa, eşyanın hakikatine vakıf olma yoksa, ilim de yoktur. Bilgi, kişiyi hikmete taşımıyor, insanın gönlüne, kalbine hitap etmiyor, orada şimşeklerin çakmasına vasıta olmuyor, kişiyi halden hale çevirmiyorsa, o ilim değildir, olsa olsa malumattır. İslam Ansiklopedisi`nin, bana en çok heyecan veren yanı da işte budur."