Noeli Kutlamak, Şeytani İsyanları Alkışlamaktır
BİSMİHİ SUBHANEHU
Beşer hayatı, Hz. Âdem a.s. ile başlar. Yeryüzüne gönderilen 124 bin Peygamberin, mutlaka unutulmaması gereken ve anılması gereken olağanüstü ve beşer idrakinin ötesinde halleri illa ki olmuştur. Hz. Adem a.s. ‘ın yoktan var edilmesi; Hz. İbrahim a.s. ‘ın ateşe atılıp selametle kurtulması, Hz. Musa a.s. ’ın Kızıldeniz’i yarıp kavmini kurtarması ve Hz. İsa a.s. ‘ın babasız olarak dünyaya gelip göğe çekilmesi gibi idrakin ve izan ’ın ötesinde hadiseler vuku’ bulmuş ve beşer aklı günümüz teknolojisine rağmen bu olayları hala da idrak edememiştir.
Ancak Hz. Muhammed S.A.V.’in de hayatında birçok olağanüstü durumlar yaşanmış ve bugün bile bazı mucizeleri hala da gözümüzün önünde, hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Mesela; ‘’ŞAKKU’L KAMER’’ (Ay’ın ikiye yarılması. Ki Ay’a çıkan astronotlar, Ay’ın yüzeyinde baştan aşağı bir çizgi olduğunu ve bunun da Ay’ın ikiye ayrıldıktan sonra tekrar birleştirildiğini söylüyorlar) hadisesi ve KUR’AN-I KERİM, bugün hala gözümüzün önünde hayatiyetini devam ettiren mucizelerden sadece ikisidir.
Bizler Müslüman olduğumuz için, Allah C.C. tarafından gönderilen bütün 124 bin Peygambere aynı derecede inanır ve severiz. Ancak; bizim Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa S.A.V. olduğu için, biz ona hem iman ve hem de tabi oluruz. Zira her ümmet nasıl ki kendi zamanının Peygamberine tabi olmuş ise, biz de kendi zamanımızın Peygamberine ittiba eder ve emirlerini kayıtsız şartsız yapmaya çalışırız.
Evet, eğer kutlanması gereken bir şey ve olay varsa, bizler Müslümanlar olarak Resulullah s.a.v’in Doğumu ve Hicri Yılbaşını kutlarız. Zira Resulullah’ın s.a.v. viladeti, tüm insanlığın; hicret ise Ümmetin kurtuluşuna vesile olmuştur.
Mademki bu ülke Müslüman bir ülke ve Ezan okunan bir ülkedir, öyleyse bu HRİSTİYAN YILBAŞI telaşı niye? Ya bu ülke İslam ülkesi değil veya biz Müslüman değiliz.
Maalesef bugün; İSLAM`ı YIKIP, MÜSLÜMANLARI YOK ETMEK için; çağdaş ``HAÇLI ORDUSU``nun gönüllü neferleri iş başında. Alim; Molla, İlahiyatçı ve (ne idüğü belirsiz) hakları savunucuları, hep bir ırkın evlatları ve aynı cevher(!)in damarları gibi İslam’da olmayan adetleri içimize yerleştirerek bunları da bizlere İBADET olarak lanse ediyorlar.
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Hz. Muhammed s.a.v’e tâbi olanlara mahsustur. Resulullah’ın yolunda bulunmak, onun Sünnet-i Seniyyesi’ne tabi olmak şartı ile ahirette işe yarar. Yoksa Allah’u Teâlâ’nın sevgili Peygamberine tâbi olmayanların yaptığı her iyilik (veya iyilik adı altında yapılan sapıklıklar), dünyada kalır ve kişinin ahiretinin harap olmasına sebep olur. Yani, iyilik şeklinde görünen her ameliye (ki eğer İslam’a ve Kur’an’a uymuyorsa), İslam’a ve onun kutsal değerlerine savaş açmaktan başka bir şey olamaz.
Bir Müslüman, Hristiyan adetlerine ve İslam dışı toplumların adetlerine uyabilir mi?
Veya bir Müslüman MASUMANE(!) bir şey yapıp, biraz da olsa İslam dışı bir hareket yapabilir mi?
Veya bir Müslüman YILBAŞI KUTLAMASI adı altında bir kutlama yapabilir mi?
Bakın Allah C.C. ve O’nun resulü bu konularda bize nasıl emir ve ferman buyuruyorlar.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
‘’Kimi, ona (Hz. Muhammed’e) iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi ki, bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Ayetlerimizi inkâr eden kâfirleri elbette ateşe atacağız.’’ (Nisa, 55-56)
‘’Kıyamette onların yaptıkları her işi toz duman ederiz.’’ (Furkan, 23)
‘’Kıyamette en çok ziyana uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir.’’ (Kehf, 103-104)
Bir kimse, binlerce sene ibadet etse ve ömrünü, nefsini temizlemekle geçirse ve güzel huyları ile yanındakilere ve keşf ettiği aletler ile bütün insanlara faydalı olsa, Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselama tâbi olmadıkça, İslam dinine inanıp Müslüman olmadıkça ebedi saadete kavuşamaz ve Ahirette de hüsrana uğrayanlardan olur.
Zira bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
‘’Allah indinde hak din ancak İslam’dır.’’ (Al-i İmran, 19)
‘’Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.‘’ (Maide, 3)
‘’Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din (ondan) asla kabul edilmez.‘’ (Al-i İmran, 85)
‘’Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.‘’ (Muhammed, 33)
‘’Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse (kendi nefsinden bir yaşantı sürdürürse), onu can yakıcı azaba uğratır.‘’ (Feth, 17)
‘’Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! Derler.’’ (Ahzâb, 66)
Ahirette azaptan kurtulmak, ancak Hz. Muhammed Mustafa s.a.v’e tâbi olmaya bağlıdır. Onun gösterdiği yolda giden, Allah’u Teâlâ’nın sevgisine ve rızasına kavuşur. Ona tâbi olan, Allah’u Teâlâ’ya sadık kul olmak saadetine erer. Dünyaya gelmiş olan 124 bin Peygamberin en büyükleri, Ona tâbi olmayı istemiştir. Musa aleyhisselam O’nun zamanında bulunsaydı, o büyüklüğü ile beraber, O’na tâbi olmayı severdi. İsa aleyhisselâmın gökten inip, O’nun dini yolunda yürüyeceğini herkes bilir. O’nun Ümmeti olan Müslümanlar, O’na tâbi oldukları için, bütün insanların hayırlısı ve en iyileri oldu. Cennete gireceklerin çoğu bunlar oldu ve Cennete herkesten önce de O’na tabi olanlar gireceklerdir.
Ahirette azaptan kurtulmak, ancak Hz. Muhammed Mustafa s.a.v’e tâbi olmaya bağlıdır. Onun gösterdiği yolda giden, Allah’u Teâlâ’nın sevgisine ve rızasına kavuşur. Ona tâbi olan, Allah’u Teâlâ’ya sadık kul olmak saadetine erer. Dünyaya gelmiş olan 124 bin Peygamberin en büyükleri, Ona tâbi olmayı istemiştir. Musa aleyhisselam O’nun zamanında bulunsaydı, o büyüklüğü ile beraber, O’na tâbi olmayı severdi. İsa aleyhisselâmın gökten inip, O’nun dini yolunda yürüyeceğini herkes bilir. O’nun Ümmeti olan Müslümanlar, O’na tâbi oldukları için, bütün insanların hayırlısı ve en iyileri oldu. Cennete gireceklerin çoğu bunlar oldu ve Cennete herkesten önce de O’na tabi olanlar gireceklerdir.
Hz. Muhammed Mustafa s.a.v’e tâbi olmak, yani O’na uymak, O’nun gittiği yolda yürümektir. O’nun yolu, Kur’an-ı Kerim’in gösterdiği yoldur. Bu yola İslam Dini denir. O’na uymak için, önce iman etmek, sonra Müslümanlığı iyice öğrenmek, sonra farzları eda edip, haramlardan kaçınmak, daha sonra, Sünnetleri yapıp mekruhlardan kaçınmak lazımdır. Zira her Ümmet kendi Peygamberine uymakla kurtulacağı gibi; Müslümanlar olarak ta bizler ancak Hz. Muhammed Mustafa s.a.v’e tabi olmakla kurtulabiliriz.
İman etmek, O’na tâbi olmaya başlamak, saadet kapısından içeri girmek demektir. Allah’u Teâlâ O’nu, dünyadaki bütün insanları ebedi saadete davet için gönderdi.
Resulullah s.a.v’e tabi olmakla ilgili olarak, Allah’u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
‘’Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.’’ (Enbiya, 107)
‘’Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.’’ (Enbiya, 107)
‘’Resulullahta sizin için (uyulması gereken) güzel örnekler vardır.’’ (Ahzâb, 21)
İslamiyet’ten sapıtmış olanlar (Hint fakirleri gibi), sıkıntı çekip ve mücahede edip, nefslerini körletiyor ise de, İslamiyet’e uygun yapmadıklarından dolayı onların bu yaptıkları kıymetsizdir ve hakirdir. Eğer bu çalışmalarına ücret hâsıl olursa, dünyada onlar için birkaç maddi menfaatten ibaret kalır. Hâlbuki dünyanın hepsinin kıymeti ve ehemmiyeti nedir ki, bunun birkaçının itibarı olsun. Bunlar, mesela çöpçüye benzer ki (çöpçü kardeşlerimiz alınmasın. Zira bu tabir bir benzetme-teşbih-tir), çöpçüler herkesten daha çok çalışır ve yorulur. Ücretleri de herkesten aşağıdır. İslamiyet’e tâbi olanlar ise, latif cevahir ve kıymetli elmaslar ile meşgul olan mücevherciler gibidir. Bunların işi az, kazançları pek çoktur. Bazen bir saatlik çalışmaları, yüz binlerce senenin kazancını hâsıl eder. Bunun sebebi şudur ki, İslamiyet’e uygun olan amel, Allah’u Teâlâ katında makbuldür ve insanın kurtuluşuna vesile olan bir durumdur.
Böyle olduğunu Allah’u Teâlâ kendi kitabının birçok yerinde bildirmiştir: Mesela, Âl-i İmran suresi, otuz birinci Ayetinde mealen; “(Resulüm!) De ki; Allah’ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. (bana uymakla) Allah (sizi) affeder ve (size) merhamet eder.” buyuruyor.
O halde, Onun Resulüne itaat edilmedikçe, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kat’i ve kuvvetli olduğunu bildirmek için, Ayet-i Kerimede; “Elbette muhakkak böyledir” buyurdu.
Resulullah s.a.v.’in yolundan ilerleyenlere veya bütün sünnetlere yapışarak bütün bid’atler’den kaçanlara ancak Allah’ın Rızası ve cenneti nasip olur. Bugün, dünyayı bid’at kaplamış, sünnetler kaybolmuştur. Bugün, sünnetleri bulup yapışmak ve bid’at deryasından kurtulmak çok zordur. Bid’atler, âdet hâlini almıştır. Hâlbuki adetler ne kadar yerleşmiş ve yayılmış olsalar ve ne kadar güzel görünseler de, bunun aslı din ve hakikati sünnet olamaz ve olamaz.
Ümmet-i Muhammed s.a.v. her zerresi ile kendi Peygamberine tabi olmalı ve ona tabiiyeti de sürekli ve halis olmalı. Eğer bir Müslüman (şayet gerçekten) ‘’ben Resulullah’a tabiyim’’ diyorsa, o zaman her işinde ve her amelinde ona tabi olmalı. Yöneticilikte, Hakimlikte, Ailede, Ticarette; Ziraatta, Sanatta, Esnaflıkta, ustalıkta, İşçilikte ve hasılı her şeyde ona tabi olmak elzemdir.
Ana-babası İslam’a uyan ve aynı evde eğer NOEL KUTLAMASI yapılıyorsa, o evde gerçekten bir İslam’ın varlığından söz edilemez.
Zira Resulullah s.a.v. şöyle buyuruyor: ‘’Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz! Öğretmez iseniz mesul olacaksınız.’’ (Müslim)
‘’Bir Müslümanın evladı ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır.’’ (Saadet-i Ebediyye)
‘’Birbirinize Müslümanlığı öğretiniz. Emr-i Bi’l Maruf’u bırakır iseniz, Allah’u Teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve dualarınızı kabul etmez.’’ (Bezzar)
‘’Birbirinize Müslümanlığı öğretiniz. Emr-i Bi’l Maruf’u bırakır iseniz, Allah’u Teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve dualarınızı kabul etmez.’’ (Bezzar)
‘’Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda gazaya verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Gazanın sevabı da, emr-i maruf ve Nehy-i Anil Münker sevabı yanında, denize nazaran bir damla su gibidir.’’ (Deylemi)
Yılbaşı kutlamak, ALLAH’a isyandır. İbadet için kesilen kurbanlıklar için vahşet diyen vahşiler, yaklaşan yılbaşı için hindi katliamı yapıp ALLAH’a isyan ile bir yılbaşı kutlaması yapıyorlar.
Tabi yılbaşı için kesilen çam ağaçları da çabası. hani bir ağaç için gezip gezip insanların malına ve canına kastedenler vardı ya..!
Kurban Bayramında kesilen kurbanlar için ‘’KATLİAM’’ çığırtkanlığı yapanlar, şimdilerde ağaç ve hindi katliamı yapmak için hazırlık yapıyorlar. Allah’a açıktan düşmanlık yapıp ta tepki çekeceklerine, Allah’ın C.C. emri olan ibadetlere karşı çıkarak, dolaylı olarak ALLAH’a C.C. karşı gelmek yolunu tercih ediyorlar.
Ancak Hristiyan âdeti olan yılbaşı kutlaması için hindi kesmek, hem haramdır ve hem de Allah`a c.c. rağmen Allah`a isyan etmektir. Zira Allah c.c. bunu haram kılmış ve bunu Müslümanlara men etmiştir.
Son olarak; MÜSLÜMANIM DİYEN, NOEL`İ KUTLAYAMAAAZ. Ha keza; NOEL KUTLAMAK, ŞEYTANİ İSYANLARI
ALKIŞLAMAKTIR. Allah’a C.C. rağmen Allah’a isyan etmektir. Buna rağmen NOEL KUTLAYANLARIN ATEŞİ BOL OLSUN.
Bundan kaçınana da Rahmeti Rahman Vacip olsun.
Yazıklar olsun o kişiye ki Allah’ın C.C. azabı ve Cehennemi bildiği halde bunu isteyerek satın alıyor.
Ne mutlu o kimseye ki Allah’ın Rızasının olmadığı bir işi yapmayarak, Rabbini kendisinden memnun ve razı ediyor.
Kaç Yusuf kaldı aramızda İmanı için zindana talip...!
Günahlara sırt çevirip, İslami yaşantıya sahip...!
Nefsine ve şeytana uyan, uyanamaz ve olamaz galip...!
Sen Rabbinin emrine uy da, belki cennet olur nasip...!
Allah’ın C.C: razı olduğu kullar olmak dilek ve duası ile. Fi Emanillah Wesselam
ŞAHABETTİN ER/Doğruhaber