• DOLAR 32.459
  • EURO 34.747
  • ALTIN 2437.865
  • ...
KUR`AN`LA AHİDLEŞME ZAMANIDIR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İslam ümmeti olarak Ramazan-ı Şerife kavuşmanın sevincini ve bahtiyarlığını yaşamaktayız. Bu bereket dolu aya bizi kavuşturan Rabbimize hamd ediyoruz. Bu ayın bereketinden layıkıyla istifade etmeyi Mevla’mızdan niyaz ediyoruz. Önümüzdeki yılın Ramazan ayına yetişip yetişmeyeceğimizi bilemiyoruz. Onun için bu ayı, son Ramazanımız olabilir düşüncesiyle, hakkıyla değerlendirmenin çabası içinde olmamız gerekir.

Geçen Ramazan ayından sonra, özellikle İslam âleminde çok ciddi hadiseler yaşandı. Birçok bölgede kıyam meşalesi tutuşturuldu. Nice tağutlar ve azgın firavunlar devrildi, sistemleri tarihin çöplüğüne atıldı. Cuma namazları kıyamın ruhu, mescitler ise merkezi oldu. İslam ümmeti yeniden şahlandı, gönüller şad oldu. İslam düşmanları ise kahr u perişan oldular. Birçok İslam azizi, İslam’a ruhunu kurban vererek Rabbine kavuştu. Müslümanlar ciddi acılar yaşadılar, yaralıların haddi hesabı yoktur. Gözaltına alınıp kaybolanlar, işkenceler altında ruhunu teslim edenler. Ama olsun, bütün bu çekilenler İslam’ın ve Müslümanların izzeti içindir. Bütün bir ümmet İslam’a fedadır.

Şehid Ubeydullah da şehitler kervanına katıldı. Şehadet tacını giyerek mele-i alaya yükseldi. Müslüman olmanın bir bedel gerektirdiği ve izzet sahibi her Müslüman’ın bu bedeli ödemeye hazır olduğunu hatırlattı. Dostlarına, “Üzülmeyin, gevşemeyin, eğer müminseniz en üstün olanlar sizlersiniz.” ilahi mesajını bıraktı. Düşmanlarına ise, “zillet bizden uzaktır, biz Hüseynin yolundayız. Biz boyun eğenler değil, boyun eğdirenleriz.” haykırışını yükseltti.

Birçok bacımız ve kardeşimiz yeniden zindanların yolunu tuttu. Hz. Yusuf (a.s)’dan mücadelenin ve idarenin derslerini almak üzere. Ama inanıyoruz ki, artık zaman bizim lehimize işlemektedir. İslam düşmanlarının çırpınışları boş ve beyhudedir. Zira Rabbimizin vaadi tamamlanmıştır. Onun nusret ve inayeti sağanak olarak üzerimize boşalmaktadır. İslam’ın güneşi, Kur`an’ın nuru artık üzerimize tulu’ etmiştir. Bunu perdelemek, doğuşunu engellemek artık mümkün değildir.

Müslümanlar olarak, Kur`an’ın hizmetkârları olarak, bu bereket dolu ayı ganimet bilip önümüzdeki süreç için azık edinmemiz gerekir. Bütün kirlerimizden arınmamız ve adeta yeniden tertemiz doğmamız için vesile edinmemiz lazımdır. Bir daha da masiyet ve münkerat kirlerine bulaşmamaya olan kesin sözümüzün miladı yapmamız gerekir bu rahmet ayını…

Kirlerden arınmadan, masiyet ve münkerata set çekmeden bu zorlu yolda yürümek, bu maratonu selametle ve başarıyla sürdürmek olası değildir. Onun için belimizi büken günahların ağırlığından kurtulmamız gerekiyor.

Bu ayı, Kur`an’la ahidleşme ayı yapmamız lazımdır. İtiraf etmemiz gerekir ki, imanımız ve İslam’ımızın membaı, varlığımızın yegâne sebebi olan Kur`an’ımızı, ziyadesiyle ihmal etmiş bulunmaktayız. Ona gerekli olan ihtimamı gösteremedik. Onun ruhuyla toplumu canlandıramadık. Münkerat bulutlarını, masiyet karanlıklarını Onun nuruyla dağıtamadık. Küfrün ve tuğyanın belini kıramadık. Onu, olması gereken yere taşıyamadık. Kur`an’ımıza karşı işlemiş olduğumuz kabahatlerimizin haddi hesabı yoktur. Bütün bu işlediğimiz kabahatlerden pişmanlık duymak, tevbe etmek, ona karşı olan sorumluluğumuzu ifa etmedeki kararlılığımızı ve sarsılmaz irademizi ortaya koymak için bu mübarek ay bir fırsattır. Kur`an’la yeniden ahidleşmek için… Ümmetin kıyamını şahid göstererek, Leyle-i Kadr’in bereketini katarak, şehidlerimizin ölümsüzlüğüyle pekiştirerek, zindan yiğitlerimizin maneviyatıyla yoğurarak yetimlerimizin ahıyla taçlandırarak, Kur`an’la olan ahdimizi ve Ona olan sağlam bağlılığımızı Rabbimize arz etmek için…

Kur`an eğitimi konusunda, üzerimizdeki ataleti hala atmış değiliz. Kur`an eğitimimiz ve Ona atfettiğimiz önem çok zayıf ve çok cansızdır. Bu konuda hassasiyet sahibi Müslümanlardan henüz ciddi bir atak görülmemektedir. Kur`an’a her yönüyle sarılmadan, Onun ruhu canlandırılmadan nurunun üzerindeki örtüler kaldırılmadan, toplumun Kur`an’la dirilişi mümkün olmaz. Toplumu esir alan kötülüklerle baş edilmez. Allah (cc) korusun kötülüklerle boğuşmaya çalışanlar da kötülüklere yenik düşüp onların altında kalabilirler.

Müslümanlar, Kur`an’la ayağa kalkmak ve toplumu da ayağa kaldırmak zorundadırlar. Toplumun ayağa kalkması için de, toplumun tüm katmanlarının damarlarına Kur`an’ın ruhunu akıtmak ve onun nurunu tutuşturmak gerekiyor. Toplumun her noktasında ve her karesinde Kur`an’ı canlı tutmak lazım geliyor. Her mahalle, her sokak, her ev, hatta her fert Kur`an’la tanışık/barışık hale getirilmesi ve onunla hemhal edilmesi gerekiyor. Bunun için ciddi projeler ve programlar geliştirmek lazımdır.

Şahid olduğumuz bütün kötülüklerin kaynağında, Kur`an’dan uzaklaşmak ve onunla mesafeyi derinleştirmek yatıyor. Resulullah salallahu aleyhi ve sellem buyuruyor: “İlmin kalkması, cehaletin yerleşmesi, içkinin içilmesi ve zinanın yaygınlaşması kıyametin şartlarından/alametlerindendir.” (Buhari) Görüldüğü gibi ilmin kalkmasıyla beraber diğer bütün kötülüklerin kapısı açılıyor ve toplumu bir bütün olarak esir alıyor. Bütün bu kötülüklerden ve helake götürücü masiyetlerden kurtulmanın yegâne çaresi, ilmin yaygınlaştırılması, Kur`an eğitiminin toplumun tüm fertlerine ulaştırılması ve hayatta pratiğinin sağlanılmasıdır.

Konumuzun başına aldığımız iki ayet-i kerime Kur`an’a sımsıkı sarılmamızı emretmektedir. Tıpkı Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam ve Ashabının ona olan bağlılığı gibi. İşte bu dosdoğru yoldur. Kur`an, İslam ümmeti için “şeref”tir. Şeref ve izzetini yitiren ümmet, ona tekrar dönmekle ancak yitiğini elde edebilir.

Kur`an’la şerefyap olmuş HAMA halkı, otuz sene önce Baas/Nusayri rejiminin silahlı gücü tarafından katliama maruz bırakılıp otuz-kırk bin Müslüman şehid edilmişti. Hama’da taş üstünde taş bırakılmamıştı. Ondan sonraki süreçte bu kıyımlar bütün Suriye genelinde devam etti. Yüz binlerce Müslüman işkenceler altında can verdi, kimisi kaybedildi, kimi zindanlarda çürümeye terk edildi, kimisi de dünyanın farklı yerlerine muhacerete mecbur bırakıldı. Buna rağmen HAMA halkı bugün de Suriye üzerine üzerine gidip Kur`an’ın hâkimiyeti için, tankların paletleri altında lime lime olmaktadırlar. İşte Kur`an’ın şerefi böylesi bir şeydir.

“Siz ilerde (Kur`an’dan) sorulacaksınız.” Kur`an’ın bütün ahkâmından sorulacağız. Onun her harfi, kelimesi, ayeti ve suresi için sorguya çekileceğiz. Sorguya çeken Allah (cc)’ın kendi zatıdır. Bu sorgunun çok çetin olacağı kesindir. Kur`an’ın davacı olmaması şefaatçi olması için Kur`an’a karşı sorumluluklarımız konusunda dikkatli ve hassas olalım. Onu, varlığımızın merkezine, hayatımızın ana eksenine oturtalım. Bütün her şeyimizi onun emrine ve hizmetine sunalım.

Kur`an-ı Kerim konusundaki hassasiyetimizin bir benzerini de Hz. Resulullah aleyhi`s-salatu ve`s-selam’ın hadisleri/sünneti konusunda da göstermemiz gerekir. En az Riyazüs Salihin’den her gün bir-iki hadisle de olsa, hadis dersi yapmamız lazımdır. Önemli gördüğümüz hadisleri ezberlemeye çalışalım. Ezber konusunda başarı gösterenleri ödüllendirelim. Bir baba ve annenin evlatlarına yapacakları en büyük iyilik, onları hafız yapmalarıdır.

Ya Rabbi! Bizi Kur`an’ın şerefiyle şereflendir. Ramazan ayını büyük bereketler elde etmemize, Kur`an yolunda sebatla yürümemize ve neticede zaferler elde etmemize vesile kıl. Kur`an’ın gölgesinde bir hayata ne kadar muhtacız.

Faruk Hamza / İnzar dergisi / Ağustos 2011

Bu haberler de ilginizi çekebilir