Kürtler Barışı Hak Etmiyor mu?
Bizim oralarda, "Deli deliyi görünce sopasını saklarmış" diye bir kelâm vardır. "Silahlı silahlıyı görünce silahını saklarmış" diye de günümüze uyarlayabiliriz. Ya silahsızsanız? Vay halinize o zaman! Eli silahlı iki grup karşılaştıklarında birbirlerini "keremké hewal" ya da "buyur geç gardaş" diye selamlarken, silahsız ve sivil halkı ise ne hewaldan ne de gardaştan sayıyorlar.
Devletle barışan PKK kanadı, resmen halka hem de kendi halkına savaş ilan etmiş durumda. Ben, bu izansızların Kürt Halkı`nı barışa layık görmediklerini düşünüyorum. Kürt Halkı`nın sürekli bir savaş ve kargaşa halinde olmasını, halkın aşağılık kompleksi içerisinde kendini sürekli olarak başkalarına muhtaç görmesini arzuluyorlar. Bunun için de tek tip Kürt yaratma adına Türk Solu`nun fosilleşmiş simalarından akıl alarak toplum mühendisliğine kalkışıyorlar.
Allah Aşkına, Kürtler Barışı hak etmiyor mu? Ya da Kürtler Barışa layık değil mi? Hep ölüm ve kaos mu olmalı bu halkın payına düşen? Yıllarca devlet, tüm zalimliğiyle eziyet edip durdu. Halk bir nebze de olsa nefes almışken yeniden bir iç savaş ya da kardeş kavgası başlatmak kime ne fayda sağlayacak ki?
Sevindirici olan şu ki; PKK-BDP saldırdıkça Müslüman Camia takdire şayan bir şekilde sabrederek kendi işine bakıyor, halkın dertlerine derman ve umut olmaya çalışıyor. Ama sabrın da tahammülün de bir sınırı ve sonu vardır. Rabbim sabır taşını çatlatmasın.
İslami STK`lara, Tarikatlara, Dindar İnsanlara, Bölgenin diğer Partilerine yapılan her saldırıdan sonra hemen,"karanlık eller devrede" gibisinden sözler sarf ediliyor. Buradaki amaç, hedef saptırmaktan başka bir şey değildir. Bölgenin derini de olayların arkasındaki el de belli iken başka adresleri hedef göstermek biraz da korkudan ve mertçe tavır takınamamaktan olsa gerek.
Kendisiyle barışık olmayan bir kişinin başkalarıyla barış içerisinde yaşayamayacağı gibi, kendi iç dinamikleriyle barışık olmayan bir toplum da diğer topluluklarla barış içerisinde yaşayamaz. Şu anda PKK-BDP kanadının yaptığı, devletle olan savaşa mola vermek bu arada da diğer kesimleri aradan çıkarmayı hedeflemektedir. Hiçbir barış, savaş ilanı anlamına gelmemeli. Hiçbir Barış, savunmasız sivil halka mağduriyet ve güç gösterisi olarak yansımamalıdır. Barış mertlerin işidir. Gücünü sadece silahtan alan korkakların değil.
PKK yıllarca, "Halk Savaşı" diye yırtınıp durdu. Anlaşılan bu söylem hedef değiştirerek Halk Savaşı`ndanHalkla Savaş! boyutuna geçmiş. Yıllarca, tek sermayeleri efendilerinin verdiği silahlar, bombalar olan izansızlar, bu silahları en başta kendi halkına karşı kullanmaktan asla imtina etmiyorlar.
PKK-BDP kanadı bölgede hem fiili olarak hem de basın yayın yoluyla dindar halka saldırırken, Türk Soluna, LGBT çatısı altında toplanan lanetlilere, darbeci Perinçek`e, HDP çatısı altındaki bilumum son kullanma tarihi geçmiş şahıs ve fikirlere kucak açıyor. Kendi kurumları dışındaki tüm Kürtleri ve şahısları düşman ilan eden bu kanat, Perinçek`in dolmuşundan inip Kürkçü dükkânına bir kez daha kapağı attı. Kürt halkının oylarıyla ve on binlerce Kürt`ün kanıyla, sapkınları, ahlak yoksunlarını meclise taşıyacaklar.
Acaba D.Bakır`a gösterecekleri kadın Belediye başkanı da LGBT`nin L kısmından mı olacak?
Hüda Par düşman, Tarikatlar düşman, Azadi insiyatifi düşman, Hizbullah hareketi düşman, Tillo Düşman, Adıyaman Menzil düşman, Nur Camiası düşman, Kürt Partilerin tamamı düşman, korucular düşman, camilerdeki imamlar düşman, Burkay düşman, Barzani düşman yani ne kadar Kürdistani değer varsa külliyen düşman fakat HDP ve LGBT dost.
PKK-BDP kanadı her halde MİT ile olan teşrik-i Mesaiden olsa gerek, gittikçe T.C ahlakına bürünüyor. Devlete ait ne kadar eleştirdikleri davranış varsa bugün hepsini birebir kendileri uyguluyorlar. Bunun en temel örneği ise İmralı`dan bir `Kürt Atatürk`ü çıkarma çabalarıdır. Sözde Barış sürecinden istifade ederek Devletin zamanında yaptığı halen de devam eden, yok sayma, ötekileştirme, dönüştürme, kalıba sokma, yol kesme, bombalama gibi ne kadar kötü huy varsa hepsini uygulamaya koyarak halkı ezmeye hız verdiler.
Yaklaşan seçim dolayısıyla tedirgin oldukları belli olan PKK-BDP kanadı, İslami değerlere Özellikle de Hüda Par ve Mustazaflar Camiasına saldırmak için her gün yeni bir bahane üretiyor. Son bahane ise Rojava. Çok açık görülüyor ki; PKK, Rojava Kürtlerinin kazanımlarını sahiplenmeye ve orada yeniden mevzi kazanmaya çalışıyor. Bunu yaparken de Rojava Kürtlerine yardım etmek yerine, Kürtleri bir birine kırdırmayı tercih ediyor. Rojava`da Kürtlerin hepsini temsil etmediği halde PYD`yi alıp diğerlerini tamamen dışlayan anlayış aynı muameleyi Hüda Par çevresine de yapıyor.
İftira çok basit. Hizbullah Rojava`da El-Kaide ile beraber Kürtlere karşı savaşıyor. Bu iftirayı hem Hüda Par`a hem de Mustazaflar Camiası`na da yönelterek halkı, anılan kesimlere karşı kışkırtmaya çalışan bu kanat, iftiraları maya tutmayınca da saldırıyor.
Oysa dünya âlem bilir ki; Hizbullah hiçbir zaman El-Kaide ile aynı safta yer almamıştır. İster Hizbullah deyin isterseniz de Mustazaflar. Bu camia defalarca Müslümanlar arası bir savaşın tarafı olmayacaklarını beyan etmesine rağmen, halkı kışkırtmak adına bu yönde iftira atmak ancak halk düşmanlarına yaraşır bir tavırdır.
Yavuz Hırsızın ev sahibini bastırdığı günlerdeyiz. PKK kanadı hem bombalıyor, hem resmi sosyal medya adreslerinden daha bombalar patlamadan olayları üstleniyor, hem de kalkıp, "Sosyal Medya üzerinden yapılan Provokasyonlara dikkat edin" diyor. YDG-H denilen yapı olayları neredeyse daha olmadan, misilleme yaptık, diye üstlenirken özellikle BDP yetkilileri ise bu olaylara zımnen alkış tutuyorlar.
Her halkın hem hukuka hem de barışa ihtiyacı ve hakkı vardır. Diğer halklar gibi Kürtler de barış ve huzur içerisinde yaşamalıdır. Bu Barış ve Hukuk, iç dinamikler tarafından tesis edilmelidir. İç dinamikler görevlerini yapmazlarsa eğer Suriye`de olduğu barışı dayatan dış etmenler ellerindeki sopa ve havuçlarla geleceklerdir.
Kavgaların en çirkini kardeş kavgasıdır. Kardeş kavgasında sadece bir ana ağlar. Hem katile hem de mağdura ağlamak hiçbir ananın hak ettiği ceza olmamalıdır. Saldırganların bunu çok iyi düşünmeleri lazımdır.
Tarikat Şeyhlerine, İslami Sivil Toplum Kuruluşlarına, Hizbullah`a, Âlimlere, Kanaat önderlerine, medreselere, Mustazaflar camiasına, Hüda Par`a, diğer Kürt Partilerine, yardım kuruluşlarına ve halkın diğer kesimlerine saldırmak akıl kârı bir davranış olmayıp intiharla özdeş bir anlam taşımaktadır.
Rabbim yakılmak istenen Fitne ateşini merhametiyle söndürsün…
(Hürseda Haber)