Molla Derdiyok: "Kurtuluşun yolu, ümmet olmaktan geçer"
İnsanlığın içinde bulunduğu kaostan ve çıkmazdan kurtulmasının ümmet şuuru ile mümkün olabileceğini söyleyen Kanaat Önderi Molla Ekrem Derdiyok, kurtuluşun yolunun ümmet olmaktan geçtiğini belirtti.
İslam Ümmet'inin bugün ki durumunun en büyük sebebinin ümmet şuurunun eksikliğinden kaynaklı olduğunu belirten Molla Ekrem Derdiyok, Ümmet şuurunun beraberinde bela ve musibetleri ortadan kaldıracağını dile getirdi.
Anne-babaların, çocuklara ümmet bilincini kazandırmaları tavsiyesinde bulunan Derdiyok, imandan sonra anlatılması gereken en önemli şeyin ümmet bilinci olduğunu vurguladı.
Ümmet şuurunun gerekliliği hakkında İLKHA muhabirine konuşan Derdiyok, önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Ümmet şuuru olsaydı, ümmetin başına bu belalar ve musibetler gelmezdi"
Molla Ekrem Derdiyok
İnsanlığın başına gelen bela ve musibetlerin, ümmet şuurunun olmayışından kaynaklandığını ifade eden Derdiyok, "Yüce Mevla, hayat kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'de; 'Biz her ümmete bir peygamber göndermişizdir' ve 'Allah'a ibadet edin tuğyandan vazgeçiniz', 'Kimileri itaat ettiler kimileri ise itaatin dışına çıktılar' diye buyurmaktadır. Ümmet şuuru gerçekten çok önemli bir şeydir. Bugünün insanlarında ümmet şuuru olsaydı, ümmetin başına bu belalar ve musibetler gelmezdi. Müslümanlar gerçek manada ümmet şuuru ile hareket etmiş olsalardı, doğuda-batıda, güneyde-kuzeyde herhangi bir ümmetin bireyinin başına bela ve musibet yahut sıkıntı geldiğinde bir ailenin bireyi ve ferdi gibi onun etrafında toplanırlar, dertleriyle dertleşirler, sıkıntılarını giderirlerdi. Gücünü birleştirerek dünyanın herhangi bir bölgesinde bir kardeşinin başına bir şey geldiği vakit o bela ve musibetten kurtarmak için bütün gücünü harekete geçirirdi." diye konuştu.
"Bir topluluk ümmet şuuruyla hareket etmiyorsa kalbinde ve beyninde hakiki iman yoktur"
Ümmet bilincinin eksikliğinden kaynaklı olarak bugün acı çeken Filistin'in ve Gazze'nin yaralarının sarılamadığına vurgu yapan Derdiyok, "Eğer ümmet bilinci olmuş olsaydı, bugün Filistinli kardeşlerimizin başına bu bela ve musibetler gelmezdi. Hakiki iman, ümmet şuurunu insanlara kazandırır. Bir topluluk ümmet şuuruyla hareket etmiyorsa demek ki onun kalbinde ve beyninde hakiki iman yoktur. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri şöyle buyuruyorlar; 'insanın kıymeti, insanın himmeti kadardır.' Himmeti millet olan kişiler, tek başına da olsa ümmettir, Allah katında kıymetlidir, değerlidir. Himmeti nefsi olan kişi, bırakın kıymeti, insan dahi olamaz." şeklinde konuştu.
"Huzurun, selametin, mutluluğun ve kurtuluşun yolu ümmet olmaktan geçer"
'Ümmet demek; öne geçmek, imam olmak, kast etmek demektir. Ümmet demek, Hazret-i Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Allah'tan getirmiş olduğu hüküm ve ahkâmlar doğrultusunda bir araya gelip bir güç oluşturmak demektir' diyen Derdiyok, "Müslümanlar olarak Rabbimizin bize yüklemiş olduğu bir misyon vardır. Rabbimiz şöyle buyuruyor; 'Sizler insanlar içerisinde çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder kötülükten nehyedersiniz.' Ümmet şuuru bizde olmuş olsaydı, dünyanın herhangi bir yerinde, Allah'ın mülkünde, Allah'ın arzında herhangi bir kötülük, zulüm ve hakaret yapıldığında, ümmet o zulmü kaldırmak için gücünü birleştirir, bir araya gelir, o kötülüğe asla müsamaha göstermez ve ona cevaz vermezdi. Yapılan iyiliklerde ise gücünü birleştirir o iyiliğe ortak olmak için iyiliğin arttırılmasına sebep olur ve iyilik yapan kişilerle beraber olurdu. Ümmet şuuru olsaydı yeryüzünde kan ve gözyaşı olmazdı. Çünkü huzurun, selametin, mutluluğun ve kurtuluşun yolu ümmet olmaktan geçer. Ümmet şuurunun olmadığı bir toplumda ise kötülükler, aynı zamanda kan ve gözyaşı olur." ifadelerini kullandı.
"Anne-babaların çocuklarına ümmet bilincini öğretmesi farzdır"
Çocuklara ümmet olma bilincinin ebeveynler tarafından anlatılması ve öğretilmesi gerektiğini belirten Derdiyok, "Ümmet dediğimiz zaman bir manası şudur; bir annenin dünyaya getirmiş olduğu çocukların toplamı da ümmettir. 'Ümm' kelimesinden geliyor, 'Ana' demektir aynı zamanda. Ana demek, dünyaya getirmiş olduğu çocuğuna ümmet fikrini aşılamak demektir. Çocuk 'Ümmet nedir?' diye sorduğunda Anne, 'Evladım, peygamberin bize getirmiş olduğu hüküm ve ahkâmlarını yaşamanın, dünya ve ahiretin mutluluğu, yeryüzünde yaşayan bütün insanlara yararlı bir birey olmanın adıdır, ümmet olmak' demelidir. Anne ve babaların kendi çocuklarına, ümmet bilincini öğretmesi onların üzerine farz olan bir şeydir. Amentü tablosuna imandan sonra, onlara anlatması gereken en önemli görevlerinden birisi, ümmet şuurudur." dedi.
"Ebeveynler ümmet şuuruyla çocuklarını yetiştirirse, çocuk ümmetin yaşadığı ızdırabı kalbinde hisseder"
Çocuklara ümmet bilinci kazandırılmasının tüm dünya Müslümanları için önemine dikkat çeken Derdiyok, ümmetin herhangi bir ferdinin çekeceği acının herkes tarafından hissedileceği ve bertaraf etmek için tüm imkânların seferber edileceğini vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
"Eğer ümmet şuurunu, anne ve babalar kendi çocuklarına anlatıp, bu şuurla onları yetiştirebilirlerse yeryüzünde herhangi bir Müslüman'ın başına bir zarar geldiği zaman, o çocuk bütün bu ızdırabı kendi kalbinde hisseder ve o sıkıntıdan kurtulmak için mücadele eder. Eğer fiziki olarak ulaşmak gerekiyorsa, bilfiil muhakkak ona ulaşmaya çalışacak. Fiziki olarak gidemiyorsa, maddi olarak ulaşmaya çalışacak. Maddi gücü de yoksa bu sefer elini kaldıracak, secdeye kapanacak ve Mevla'ya duada bulunacak; 'Ya Rabbi, fiziki olarak ulaşamadım, maddi gücüm de olmadığı için yardım edemedim, o kardeşimizin sıkıntısını giderebilmek için üzerimde bir sıkıntı var. Allah'ım bundan ötürü üzerimde bir sorumluluk var. Bu sorumluluktan dolayı halimi sana arz ediyorum, ne olur o kardeşlerimizi o sıkıntıdan kurtar.' diyecek."
"Evlatlarımıza verebileceğimiz en büyük servet ümmet şuurudur"
Ebeveynlere, çocuklarının hem dünya hem de ahiret hayatını kurtarmaları için, çocuklara ümmet oldukları bilincini aşılamaları tavsiyesinde bulunan Derdiyok, şunları kaydetti:
"Anne ve baba, çocuklarına ümmet şuurunu aşılarsa o çocuk yaratıcısı olan Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmekle beraber insanlığa ve topluma karşı görevinin şuuru ile hareket eder. Hem dünyada hem de ahirette mutlu olur. Anne-babalar çocuklarının, dünya ve ahirette mutlu olmasını istiyorlarsa onlara ümmet bilincine sahip olmayı kazandırsınlar. Evlatlarımıza verebileceğimiz en büyük servet ümmet şuurudur. Onlara hayat veren, mutlu ve ihya eden ümmet şuurudur. Dünya ve ahiretteki mutluluğu onlara kazandıran da yine ümmet şuurudur. Onun için anne ve babalara buradan sesleniyoruz; 'Siz eğer çocuğunuzun, dünya ve ahiret mutluluğunu istiyorsanız, dünyadan daha önemli olan bir şey var. O da ümmet şuurudur. Gelin miras olarak dünyayı, malı mülkü, serveti bırakmadan önce ümmet şuurunu miras olarak bırakalım ve ümmet bilincini onların kalbine zihnine ve hayatının merkezine nakşedelim.' Anne ve babalar imanın misyonu gereği, onların üzerindeki haklar nedeniyle ümmet şuurunu önce kendileri yaşar ve her şeyden evvel çocuklarına dünya ve ahiret mutluluğu için bu şuuru kazandırırlar." (İLKHA)