Allah bilir, ama benim görüşüme göre gerek Siyonist Yahudiler ve gerekse haçlı Hıristiyanlar Afrika'nın, Asya'nın ve Avrupa'nın geniş alanlarında kök salmış olan bu dinin bağlılarını, materyalist ideolojiler aracılığı ile ateistliğe sürüklemekten, Müslümanların kalplerindeki Allah inancını tamamen söküp atmaktan umut kesmişlerdir. Tıpkı bunun gibi, Müslümanları gerek misyonerlik faaliyetleri aracılığı ile ve gerekse emperyalist baskılar altında başka bir dine döndürmekten de umutlarını kesmişlerdir. Çünkü bizzat insan fıtratı, değil İslam inancı altında, putperestlik inancı altında bile ateistliği tiksinti ile reddetmektedir. Bunun yanı sıra hiçbir din, İslam'ı tanımış, hatta onun sadece mirasçısı olabilmiş bir kalbi pençesi altına almaya cüret bile edemez.
Allah bilir ama kişisel kanaatime göre Siyonist Yahudiler ve haçlı Hıristiyanlar bu ümitsizliğin sonucu olarak komünist ideoloji ya da misyonerlik faaliyeti aracılığı ile bu dine açıkça karşı çıkma yönteminden vazgeçerek, bunun yerine daha iğrenç, daha sinsi yollara başvurmuşlardır. Bu daha sinsi ve aldatıcı, tuzaklı yollardan biri İslam ülkelerinin başına kendilerine bağımlı rejimler, ajan yönetimler getirme yoludur. Bu rejimlerin ve yönetimlerin hepsi İslam kılığına bürünürler, İslam inancına bağlı görünürler, hiçbir zaman dini kökünden inkar etmezler. Fakat bu aldatıcı perde arkasında misyonerlik kongrelerinin karara bağladıkları, 'Siyon Protokolleri'nin öngördüğü fakat bunca zamandır yürürlüğe koyamadıkları planların ve projelerin tümünü yürürlüğe koyarlar.
Bu rejimler ve yönetimler ellerinde İslam sancağı taşırlar ya da en azından bu dine saygılı olduklarını ilan ederler. Ama öte yandan yüce Allah'ın indirdikleri dışındaki hükümlere göre toplumları yönetirler. Yüce Allah'ın şeriatını hayattan uzaklaştırırlar. Yüce Allah'ın yasaklarını serbest ve helal kılarlar. İslam düşüncesinin ve İslamî değer yargılarının köküne kibrit suyu dökecek maddeci düşünceleri ve değer yargılarını yayarlar. Bütün eğitim kurumlarını ve propaganda organlarını seferber ederek İslam'ın ahlak değerlerini yıkmaya, İslamî düşünceleri ve yönelişleri kökten silmeye, 'Siyon Protokolleri'nin ve misyoner kongrelerinin karara bağladıkları programları uygulamaya çalışırlar.
Bu programların ortak maddelerinden biri Müslüman kadını sokağa dökmek; onu ilericilik, uygarlık, işgücü sağlama ve üretimi geliştirme adına toplumda bir fitne unsuru haline getirmektir. Onlar bu sinsi planı topluma işgücü amacına bağlarken, tüm İslam ülkelerinde milyarlarca işsiz erkek kapı kapı dolaşarak iş aramakta, karınlarını doyuracak ekmek parası peşinde koşmaktadır. Yine bu rejimler ve yönetimler, ahlak bozucu faaliyetleri özendirmekte, erkeği de kadını da hem propaganda yolu ile ve hem de pratik uygulamalarla bu amaca yöneltmektedirler.