Evde çamaşır yıkamak, yıllardır neredeyse aynı şekilde yaptığımız bir iş, eskiden sıcak suyun kiri daha iyi çıkardığı düşünülürdü ancak gelişen teknoloji ve artan çevresel farkındalık sayesinde artık bu alışkanlığımızı da yeniden gözden geçirmenin zamanı geldi.
Uzmanlar ve üreticiler, çamaşırları düşük sıcaklıklarda yıkamanın hem çevre hem giysiler hem de bütçeler açısından daha sürdürülebilir bir seçenek haline geldiğini vurguladı.
Yani çamaşırları temizlemek için her zaman sıcak su kullanmak gerekmeyebilir. Özellikle günlük giysiler, koyu renkli ya da canlı desenli kumaşlar için soğuk su çoğu zaman yeterli olurken, aynı zamanda renklerin solmasını, kumaşların yıpranmasını ve çekmesini de engelleyebiliyor.
Soğuk su, bazı lekeler için daha bile etkili olabiliyor. Örneğin çikolata, reçel gibi lekeler; hatta kan ya da idrar gibi biyolojik lekeler düşük sıcaklıkta daha kolay çıkarılabiliyor.
Öte yandan domates sosu, yağ ya da çim gibi daha inatçı lekelerde sıcak su daha etkili olabilir. Kumaş türüne göre de değişiklik göstermekle birlikte, dantel ve ipek gibi hassas dokuların korunması için soğuk su genellikle daha güvenli bir seçenek.
Çamaşır makinesinin enerji tüketiminin büyük kısmı suyu ısıtmak için harcanıyor. Dolayısıyla yıkama sıcaklığını düşürmek, hem enerji faturasını azaltmaya yardımcı oluyor hem de çevre üzerindeki etkiyi düşürüyor. Üstelik soğuk suyla yıkanan kumaşların daha az kırıştığı da biliniyor. Bu da ütüye harcanan zamanı ve elektrik tüketimini azaltmak anlamına geliyor.
Değişmeyen kural etiket talimatı!
Uzmanlara göre en önemli kural değişmedi: Her zaman kıyafet etiketlerindeki yıkama talimatlarına uyulmalı.



