• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...

Cumhurbaşkanı`nın onayından sonra, YSK referandum tarihini 16 Nisan 2017 olarak açıkladı. Bundan sonra Türkiye`yi yine gürültülü bir süreç bekliyor.

Yakın zamanda partilerin meydanlara inmesiyle propaganda süreci başlamış olacak. Süreç daha başlamadan partiler, agresif bir propaganda süreci sürdüreceklerinin sinyallerini verdiler.

Siyasi aktörlerin agresifleşmesinin doğuracağı en önemli sonuç,  topluma kutuplaşma ve ötekileştirmenin dayatılmasıdır.

Çünkü referandumda sadece, Evet ve Hayır seçeneklerinin olması doğal olarak, evetçileri bir cephede toplarken hayırcıları da karşı cephede konuşlandırıyor.

Bu konuda politikanın başat aktörlerine büyük işler düşüyor. Bu süreç, provokasyona ve kaşımaya açık bir süreç. Öncelikle politikacıların kullandıkları dil çok önemli.

Belliki, iki taraf da ayrıştırıcı  dil kullanmak suretiyle, karşı taraftakileri hain ve benzeri sıfatlarla yaftalamak türü bir propaganda yapacak. Yani iki taraf da, ya benim kutbumda olacaksın ya da hainsin, mesajıyla meydanları inletecek.

Önümüzde bir Suriye örneği varken herkesin çok dikkat etmesi gerekiyor. Şunu unutmayalım ki; ortalıkta Suriye`den sonra sıranın Türkiye`ye geleceği yönünde tezler de dolaşıyor.

Bugüne kadar defalarca Türkiye`de farklı kesimlerin bir birine düşürülmesi yönünde atılan adımlar hep milletin sağduyusuyla savuşturuldu.

Şimdi de özellikle siyasilerin bu değirme su taşımaması lazım. Evet ya da hayır demenin bir tercih olduğu, evet ya da hayır demenin ihanet olmadığını ve karşı tarafı yakışıksız laflarla itham etmenin yangına körükle gitmek olduğunun kabul edilmesi lazım.

Türkiye politik sahnesinde olanlar bu güne kadar kendi tezlerini savunmak yerine rakibin tezlerine, kişiliğine, ittifak yaptığı gruplara saldırmayı tercih ettiler.  Bu da kutuplaşmayı doğurdu.

Bu kez durum öncekilerden daha vahim. Çünkü tek bir tercih hakkı var. Bu da cepheleşmenin önünü açıyor.

Belki de en tehlikeli olanı ise, tarafların dini terminolojileri kullanmak suretiyle kendilerini haklı çıkarmak istemeleri.

Zaman zaman tarafların, evet demek şirktir ya da Hayır diyen İslam`ı ret etmiş olur, türü beyanatlarını da duyuyoruz. Bu tür bir propaganda, dini değerleri tartışmaya açmak olacaktır. İslam ve ona ait değerler her türlü seçim ve tercihin çok çok üzerinde olduğu için, asla dolgu malzemesi olarak kullanılmamalıdır.

Bir de referandumun sonucu ne olursa olsun birlikte yaşamaya devam edileceği gerçeği de unutulmamalıdır.

Ne evet çıkınca bütün sorunlarımız bitecek ne de hayır çıkınca.

Referandum milletin hayatını etkilemeyeceğine göre politikacıların milleti bölmeye hakları da olmasa gerek. Millet için aynı tas aynı hamam, sonucunu verecek olan bir değişiklik için de tartışmaya, kalp kırmaya gerek yok kanımca.