• DOLAR 34.423
  • EURO 36.326
  • ALTIN 2834.256
  • ...

Başlık Yasin Börü ve arkadaşlarının vahşice katledilişini anlatan 6-8 Ekim Filmi’nden alıntı. Film yayınlanır yayınlanmaz izledim. 

Başlıkta ki kısa cümle, aslında Kürtlerin yakın tarihini özetler gibiydi. 6-8 Ekim katliamının anlatıldığı filmin başrol oyuncusu olan kadın, mihmandarı ile birlikte gittiği Kürt köyündeki mezar taşlarına bakarak söylüyordu bu sözleri…

Kadın ya da erkek bu insanların tümünü PKK katletmiş…  Filmi izlerken burasında durdurdum filmi ve düşündüm…

Şöyle ya da böyle her halka, her devlete ya da her millete isnat edilen bir katliam vardır tarihlerinde… Ama PKK çıkana kadar Kürtlük ve katliam ancak mağduriyet olarak bir arada zikredilmişti.

PKK sözüm ona Kürtlük adına ortaya çıktıktan sonra da Kürtler katliamlara maruz kaldılar ama bir halkın tarihine ilk kez katliamcı gölgesi düşüyordu. Mazlum halk camilerde kurşunlanıyor, köy yollarında mayınlarla paramparça ediliyordu…

‘Kadın ya da erkek bu insanların tümünü PKK katletmiş’ sözü mezar taşlarında, filmde geçtiği gibi Karacadağ’ın kara taşlarında ya da Diyarbakır Surlarının taşlarında kendini gösteriyordu…

6-8 Ekim katliamının anlatıldığı filmi kaleme alanlar öylesine can alıcı sözler dökmüşler ki kâğıda, insan üzerinde tefekkür etmeden geçemiyor.

Bakın mesela; ‘Bizim Yasin’imizle onların çocukları arasındaki fark şudur ki; onların mikrofonu var ama bizim yoktur. Bizim çocuklarımız şehid düşer seslerini kimse işitmez’

İşte şimdi bu dayatılmış işitilmezliğin son bulmasının zamanıdır. Bu film ve buna benzer çalışmalar şehid düşen çocuklarımızın seslerini dünyaya işittirme açısından çok çok önemlidir ve muhakkak da devamı gelmelidir.

Gündemi takip edenler, filmin daha fragmanı yayınlanır yayınlanmaz eli kanlı terör kuklasının cezaevinden filmi izlemeyin diye yırtınmasını, kan ter içinde kalmasını fark etmişlerdir muhakkak.

Gerçeklerin ortaya çıkmasından, kanlı ellerinin deşifre edilmesinden korkanlar ha bire yırtınıp durdular nafile…

Ama zaman o eski zamanlar değil artık. Hakikatler aydınlıkta işitiliyor, eli kanlı terör kuklaları bir kez daha kan-ter içinde kalıyordu…

Olayları defalarca dinlemiş, okumuş, yazmış hatta birçoğunu yaşamış bile olsa insan, konu görsel olarak önüne gelince etkisinde kalıyor ve meseleden yeni yeni çıkarımlar yapıyor.

‘Rabblerine İman eden geçlerin’ hikâyesini izleyince Kehf Süresi’nin yeniden inzaline şahit oluyor insan. K.Kerim’de geçen kıssaların sadece tarihi birer vesikadan ibaret olmadığını anlıyor ve bir kez daha iman ediyor mümin yürekler.

Daha Kehf suresi bitmeden bu kez Buruç Suresi akıyor Mushaf’tan yüreğe… Ve başlıyor okumaya kâinat Yasin ve arkadaşlarını şahit tutarak usul usul…

Kahrolası grup, hendeği kazmış içine alev doldurup kıyısına çömelmiş Müslümanlara yaptıkları zulmü seyrediyorlardı. Neden mi? Sırf Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için…

Ne Moğol yaptı yaptıklarını, ne ormanın en vahşi hayvanı
Ne bıçak soğuttu kinlerini ne de binaların üst katı
Leş kargaları yakarken gencecik fidanları
Bire yüz gidecek kadar, kahramanmış Kürdistan yamyamları

Rabbim emeği geçenlerden razı olsun inşallah…