• DOLAR 32.582
  • EURO 35.019
  • ALTIN 2460.76
  • ...

Ruh ile bedeni ayıran bir gerçek ayıraç ölüm. Can ile cesedi… Canım dediklerimizi cesedimizden tiksindiren...

En çok korkulan şey, en çok kaçılan gerçek. Kimine göre yeni bir başlangıç, kimine göre sonsuz “son”, toprak oluş. Üfürülmemiş toprak bile değil ölüm. Toprağa gömülen kabih bir “leş” ölüm.

Hiç kendimize yakıştırmadığımız kendimiz için düşünmediğimiz ölüm. Bütün ölüm tanımlarında başkası var. Lafzen içinde olduğumuz ölüm tanımlarının tamamının da zihninde ve duygusunda başkası var. Bir türlü ölüm empatisi kuramıyorum, galiba kuramıyoruz. Empati kurduğumuzu izhar ettiğimiz şey aslında sahte olduğunu kendimizin de bildiği içten olmayan sözler ve roller…

Kendimize asla yakıştıramadığımız en tanıdık “var” ama sanki en “yok”. En bildik, en tanıdık gerçek ama en sevilmez “yabancı”dır ölüm. Keşke olaydı koca bir yalan.

İnsanoğlu ne kadar mahir ve ne kadar güçlüdür. Yokmuş gibi gözünü yumabilen bir maharet ile ölüme. Aslında ölüme göz yuman bir insan. Göz yumduğumuz günün birinde gözümüzü oyuyor ya… Aynı zamanda ölüme rağmen bütün gücüyle, en uzun kalanının bütün zamanının toplamı bir lahza olan için tınmadan yaşayabilen güçlü! Ve cesur! İnsan. Hayrete düşüren bir cesaret. Hani gassal veya musalla “qarisi” en münzevi olmamalı mıydı? Eli ayağı tutmayan, canı iştahı olmayan.

Ölüm… En çok tarifi yapılan en tarifsiz bir bitiş, ya da bitmişlik… Çocukluğumuzda anlamadığımız, gençliğimizde korkmadığımız, orta yaşta pek umursamadığımız, üzeri yaşta ise günlük yaşantımızın gündemi olan, yaşlılıkta ise çocukluk mesabesinde anlaşılmayan ölüm.

Sahi nasıl olacak ölüm, nasıl gelecek, acısı nasıl olacak, ne zaman gelecek, ruh şuurlu mu olacak, şuur da mı bitecek. Nereye gidecek, kiminle olacak, kim? bilinç bitecek mi yeniden dirilişe kadar. Dünyadan haberdar olacak mı, oraya ait bir bilgilenme, bizden sonra ne olduğu…

İyiden iyiye yoğunlaşanlar da kanatları kıran, yürekleri hoplatan, gözleri yerinden fırlatan, taçları düşüren, tatları kaçıran, zamanı azaltan, oturtmayan, uyutmayan, “bir yerinde durmazlık” dayatan ölüm…

Ölüm gerçeğinden daha büyük nasıl bir tehdit olabilir ki insanı uykudan uyandıracak. Her an ensemizde olan, bize en “uzak” mefhum…

Hangi tarifi yaparsam yapayım anlatamadığım, hissiyatımı aktarmada yetersiz kalan ölüm…  Kendisini tadanın kimliğine konumuna, varlığına, okumuşluğuna, yaşına bakmaksızın herkese eşit davranmayan ama adil “ölüm”. Keşke hiç yaratılmamış olsaydın, ilk firaktan sonra ikinci kavuşmanın vesilesi ölüm. İlk firak olmasa mıydı keşke…

Aslında esas meselem henüz ölmemiş olanlarla ilgiliydi ama tanımı beni başka bir mecraya savurdu ölümün istemeden ve haddim olmadan da olsa…

Henüz ölmemiş olanların henüz ölenler için yaptıkları. Ağıtlar, törenler, erkân, en klas imamlar, taziye çadırı, hayıflanma, medya ilgisi, üzülme ve benzeri bütün hal hareket söylem ve etkinlikler ölenin arkasındakilerin ölünün kimliğine göre oynadığı bir “dramadır” sadece. Bu oyun ne ölenin ölüm tarifini değiştirir, ne de ölümün acısını. Aslında ölüme dair bütün gördüklerimiz henüz ölmemişlerde meydana getirdiği duygusal ve sosyolojik haldir.  Sonrasını hiç etkilemeyecek ve değiştirmeyecek, henüz “diri hayat”ın yaptıkları.

Zengini, yoksulu, tanınanı, garibanı olan ölüm ise sadece zihnimizin, tadını bilmeden ürettiği ölümdür.

Geçenlerde bir zengin ölüm yaşadı memleketin en zengin bir ailesinin bir ferdi. Her ölümde olduğu gibi erken gelen bir ölüm. İnsanın ölesi geldiği bir ölüm. Ya da isyan edesi geldiği bir ölüm. Allah`ın sonsuz rahmetinin cimrisi olmamak adına merhuma içtenlikle Allah rahmet etsin derim ancak, bir ölüm bu kadar mı “zengin” olur. Evde spor, sağlık, diyet gibi yaşam koçlarının sıra sıra dizildiği zengin bir ölüm. En gelişmiş koruma ve tedavi yöntemlerinin uygulandığı hastaneye sahip “sahipsiz” bir ölüm. Yaşamın kilitlediği bir ölüm. Yaşayanların kilitlendiği ölüm. Gafleti azdıran bir ölüm.

En çok ta “otomobil” firmasından emekli mahallemizin babacan Fuat Amca ile eşitleyen çok zengin bir ölüm. Bütün ölümler eşittir. Bütün ölümler, eşitler. Gerisi ise geride olacak şeyler.