• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

15 Temmuz darbe girişiminin ardından 'FETÖ' soruşturmasından tutuklananlar mahkemeye 'hero' tişörtü ile çıkmaya çalışınca cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler için tek tip elbise uygulaması gündeme gelmişti. OHAL kapsamında hazırlanan 695 ve 696 sayılı iki yeni Kanun Hükmünde Kararname, iki gün önce Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararnameye göre anayasal düzeni yıkmak isteyen hükümlüler için tek tip kıyafet uygulaması getirildi. Bu bağlamda yargılanan hükümlü ve tutuklular, yargılandıkları madde içeriğine bağlı olarak duruşmalara badem kurusu ve gri renkte tulum giyerek getirilecek.

Adaleti esas aldığını söyleyen AK Parti iktidarı adil bir yargılanmadan söz ediyorsa, bilmeli ki suçlu da, suçsuz da adil yargılanmadan aynı derecede yargılanır. Oysa tek tip kıyafet uygulaması hem aşağılayıcı bir muamele, hem de masumluk karinesine aykırıdır.

İktidarın FETÖ'cülere karşı toplumda var olan tepkiyi arkasına alarak bu aşağılayıcı, kimliksizleştirici, despot uygulamayı yasalaştırmış olması yarınlar için tehlikeli bir virajdır. 12 Eylül`ün darbe yönetiminin zor ve cebirle istediği tek tip insan profilini bugün ‘adalet, dindar, mazlumlar` vurgusu yapan AK Parti ikna, gereklilik, terörle mücadele adı altında yapmaya çalışıyor. İnsan, onuru zedelendikten sonra bunun niçin, hangi şekilde yapıldığının bir önemi var mı?

Tutuklu ve hükümlülerin tek tip elbise giymeye zorlanması, hayatın farklı alanlarında giyilen tek tip giysilerden farklıdır. Bu dayatma ile tutuklu ve hükümlülerin kendi istedikleri kıyafetleri giymeleri yasaklanmakta, iradeleri yok sayılmakta ve arzuları dışında renk, biçim, tip zorla dayatılmaktadır.

Tek tip elbise, tutuklu ve hükümlülerin toplumdan -temiz, masum insanlar- ayırma amacı taşır, hem dışardakilerin hem de kişinin kendine bakışı açısından bir etiketleme, damgalama amacı taşır. Oysa insan onurunun korunması, İslam dairesinde kardeşlik haklarının, insanlık penceresinden insan haklarının temel harcıdır. Bu bakımdan insan onurunu çiğneyen böyle bir uygulamanın insan haklarıyla bağdaştırılabilmesi mümkün değildir.

Tek tip kıyafet, aslında iktidarların politik tercihlerine uymayan bireylere yönelik simgesel, biçimsel, politik bir saldırı aracı olarak kullanılmaktadır. Bir zulüm ve eziyet simgesi olan tek tip elbise kişi ve toplum üzerinde iktidar otoritesini görünür kılmadır. Bu bakımdan sadece mahpusa değil, toplumun tamamına dayatılan bir cezalandırmadır.

İnsan onuruyla bağdaşmayan ve suçlu da olsa insani erdem bakımından insanı hor ve hakir kılan bu uygulama kabul edilemez, edilmemelidir. Yüce Allah, hem imtihan gereği hem de dünya hayatının devamı için insanları, cinsiyet, kabiliyet, fiziki ve diğer özellikler gibi birçok konuda farklı yaratılmıştır.

Evlenip birbirini tamamlasınlar diye insanları kadın-erkek diye yaratan Allah`tır.

Birbirlerinin işlerini görsünler diye farklı meslekleri öğreten, insanlara farklı yetenekler veren de Allah`tır.

İnsanlar tanışıp kaynaşsınlar, birbirlerinin eksikliklerini tamamlasınlar diye farklı milletler var eden de O`dur. 

Dünya hayatında ya hak ya batıl, ya iman ya küfür, ya doğru ya yanlışı seçebilsinler diye onlara irade ve seçme hürriyeti veren de Allah`tır.

Allah`ın yaratılış yönüyle üstün kıldığı, kendi ruhundan üflediği bir insanı her ne olursa olsun kimse onur, haysiyet, şahsiyet yönüyle rencide edemez, küçük düşüremez, hor ve hakir göremez.  

Suç mu işledi, zulüm mü yaptı, yasal düzeni bozacak eylemlere mi girişti, kişi haklarına dönük saldırı da bulundu? Kanun bağlamında cezalandırırsın. Artık suçu asılmasını mı, bir uzvunun kesilmesini mi, hapis mi, sürgün mü, maddi bir müeyyide mi gerektiriyor uygularsın!

Şartlar ne olursa olsun, ne kadar haklı bile olsanız insanları ‘tek tipleştirici` bir mantıkla aynı giyinmeye, aynı düşünmeye, aynı eğitimi almaya, aynı inancı tercih etmeye, aynı renkleri sevmeye zorlayamazsınız! Hele bu suçlu suçsuz, haklı haksız cezaevine düşmüş bir insan içinse daha bir zulüm olur. O insanın hürriyetinden mahrum edilmesi zaten dünya hayatı bağlamında büyük bir cezadır, ıslah veya terbiye yöntemidir. Zindan içinde insanlar zindan yaşatmak da neyin nesi oluyor?

Türkiye`nin böyle bir uygulama için örneği ABD, Almanya, İngiltere, Çek olmamalıdır. Bu uygulama, ne hukuki ne insani ne de İslamidir. Kim –özellikle idareciler- insanlara nasıl muamele ederse Allah da ona misliyle muamele edecektir. Ölçü mü istiyorsunuz alın size ölçü, uygulama mı istiyor alın size uygulama:

Resulullah aleyhi salat ve selamın, azılı düşmanları Mekkeli müşrikleri Bedir`de esir olarak alınca onları ya fidye karşılığında ya da Müslüman çocuklarına okuma yazma öğretmesi karşılığında serbest bırakmıştır.

Hazreti Ali, İbn-i Mülcem tarafından vurulunca oğlu hazreti Hasan`a dönüp ‘Eğer ben bu yaradan ölürsem, bir kılıç darbesi ile kısas yapın ki, kanun-u ilâhî yerini bulsun. Sakın ona beni öldürdüğünden dolayı eza ve cefa etmeyin!` buyurmuştur.

Suçlu da olsa insanı topluma kazandırmanın yolu ‘ıslah, ikna, müsamaha, merhamet, af`tan geçer. İnsan onurunu zedelemeye yönelik hiçbir uygulama iyileştirme getirmez; aksine ‘kin, nefret, öfke` doğurur. ‘düşmanından intikam almak istiyorsan onu af et!` gibi bir güzellik varken devlete kutsiyet verip af makamından uzak duranlar bilmeli ki Allah, merhamet etmeyene, adaletli davranmayana merhamet etmez!