Gençlik çalışmalarında spor ve sportif aktiviteler çok önemlidir. Peygamberimiz aleyhi selamın da güreş, at biniciliği, ok atıcılığı, koşu ve yüzme gibi sporları yaptığını ve tavsiye ettiğini biliyoruz. Her gencin bedeni bir ihtiyaç ve istek olarak bir şekilde spora ilgi duyduğu malumdur. Spor ve sportif aktiviteler gence dokunma, onu anlama ve kazanma yolunda önemlidir. Birçok gencin spor ve sportif aktiviteler kapsamında harama ve beşeri ideolojilere meylettiğini görüyoruz. Genci kazanma noktasında işlevsel bir yönü olan spor, maalesef İslami camia ve STK’larda genellikle ihmal edilmekte ve bazen de gereksiz bir iş gibi görülmektedir. Branş taassubu ve taraf fanatizmi oluşturmadan spor çalışmaları aktif hale gelebilmelidir. Spor, birçok gence ulaşma yoludur. Gençlere spor yoluyla daveti götürürken kişilik takdimi olan ‘İnşaallah, yaparız. Maaşallah, bu alanda iyisin. Namazımı kılıp geleyim…’ gibi zihin dünyasına olumlu kodlamalar yapılabilmelidir. Bu kodlamalar, bir müddet sonra genci bu dili kullanmaya, bu ibadetleri yapmaya veya onlara merak duymaya sevk edecektir.
Gençlik çalışmalarında öğretmen ve eğitmen önemli bir unsurdur. Müslüman bir öğretmen, STK çalışmalarında yer alan bir öğretmen gençleri kazanma ve onları motive etme noktasında alandaki bir davetçiden daha avantajlı ve kazandırıcı konumdadır. Ülkemizde 70’li ve 80’li yıllarda sol ve inkârcı cenaha kayan insanların çoğunda bir öğretmen etkisi göreceğimiz gibi 90’lı yıllarda da Müslüman kimliğinin inşasında ciddi bir öğretmen etkisi vardır. Öğretmenlerin İslami çalışmalara katılması sağlanmalı, onlara meslekleri, duruşları ve şahsiyetleri üzerinden değer verilmeli, çalışmaları sebebiyle maddi ve manevi taltif yoluna gidilmelidir.
Müslüman camialar ve STK’lar salona endeksli çalışmalardan ziyade sokak, çarşı pazar ve mektebe yönelik çalışmaları önemsemelidir. Salona, derneğe gelenlerin çoğu zaten gönüllü ve çalışmanın bir parçasıdır. Bazen de baba, abi ve arkadaş etkisiyle gelenler de bir zorlama gencin isteksiz ve verimsiz olmasına yol açar. Severek, dinleyerek, anlayarak ve örnek olarak adım atmak; gencin kendini ifade edebileceği ve bulabileceği ‘bir gezi, bir çevre temizliği, bir afet çalışmasına katılmak gibi’ geniş saha çalışmaları oluşturmak daha etkili ve faydalı olacaktır.
Gençlik çalışmalarında kültür ve sanat meselesi de önemlidir. Gençlerimizin bugün kültürel ve sanatsal aktiviteler adına yanlış mecralarda olması bizi ne kadar mustarip ediyorsa onların bu yetenek ve kabiliyetleriyle bizlerin yanında olmaması da bizi o kadar mustarip edebilmelidir. Müzik, resim, şiir, oymacılık gibi yeteneği olan gençleri engellemek, men etmek doğru değildir. Helal dairesi içinde hareketin her keyfe, hobiye ve yeteneğe yettiğini biliyoruz. Kültür ve sanat konularına meyilli, kabiliyetli ve yeteneği olan gençleri görmek ve istifade etmek lazımdır.
İnsan, hayvan ve çevre hakları; adalet ve merhamet gibi konularda ve alanlarda yok gibiyiz. Oysa bu alanlarda en çok ve en önde olması gerekenler bizleriz. Bizim medeniyet mefkûremiz bunları önceliyor ve bunların üzerinde asırlarca yükseldi. Birçok konuda Batı’yı şekilci ve taklitçi olmakla suçlarken kendimizin de birçok konuda şekilci ve geleneksel bir hal aldığını unutuyor veya görmezden geliyoruz. Örneğin; suyu üç yudumda içmek, misvak kullanmak, tesbihat yapmak gibi şekilsel sünnetlere uymakta titiz ve duyarlı davranmamız muhakkak çok önemlidir; ama öte yanda toplumsal noktada ön almamız gereken birçok davranışsal ve muamele ile ilgili sünnetleri ihmal ediyoruz.
Son zamanlarda birçok etken ve etkiyle Müslüman camialara ve STK’lara yönelik sözlü ve fiili saldırılar var. Düşmanın görevi zaten davet yolunu tıkamak, şeytan gibi doğru yola barikat kurmaktır. Asıl görmemiz gereken bu saldırıların çoğu zaman kendi zaaf, ihmal ve açıklarımız kaynaklı olduğudur. Düşmanlarımız bu saldırıları meşrulaştırmak için toplumsal tepki noktalarını kullanıyor ve oradan vurmaya çalışıyor. Bu bağlamda ‘torpil, yandaşlık, ötekileştirme ve taciz’ gibi noktalar öne çıkarılıyor. Kale sağlamsa düşman gedik arar. Bulduğu gedikten girer, gedikler de kapalı ise düşmanın yapacağı tek şey hırsından parmaklarını ısırmak olacaktır. İslami camia ve kurumlara saldırı aslında İslam ve Müslümanlara saldırıdır.
Gerek genel çalışmalarda gerekse gençlik çalışmalarında Allah’ın verdiği nimet ve imkânların hakkını vermek ve şükrünü eda etmek lazımdır. Kurumlar, etkinlikler, saha çalışmaları ve camiiler birer imkândır. Örneğin derneğin şükrü oradaki çalışmalara katılmak, camiinin şükrü ise cemaatle namaz ve cemaatle kaynaşmaktır.