GÖNÜLLERİ BURUŞTURAN EKŞİ
Sosyal medya ve internet; iletişim, sosyal ilişkiler, iş hayatı, bilgi akışı, eğitim, para sirkülasyonu, alış veriş gibi birçok hayati konuda yaşamın vazgeçilmezi oldu.
Sosyal medya ve internet; insani ihtiyaçlara ulaşma, çalışma yoğunluğunu azaltma ve az sürede çok veri ve sonuç alma yönüyle iki önemli unsurdur.
Sosyal medya ve internet; geniş bir ağ alanı, denetlenme zorluğu, sahte ve ikincil isimlerle hesap, platform ve blog oluşturabilme gibi birçok özelliği ile de yalan, dezenformasyon, iftira, karalama ve aldatma gibi birçok çirkin ve olumsuz neticeler veren bir yöne de sahiptir.
Ahlaki endişe, kutsal olgusu, yayın etiği, günah endişesi, hak ihlali ve kişisel ve toplumsal itibarı olmayan birçok kişi, hesap, blog, site maalesef bu iki arenada cirit atmaktadır. Hukuki soruşturmalar, tekzip yazıları, doğruyu ortaya koyan yorumlar, açılan taglar bu tür sayfaların ‘özgürlük, basın hürriyeti, bilgilendirme genişliği’ gibi savunuları önünde güçsüz kalıyor. Yalan yanlış bilgilerle, delilsiz mesnetsiz alıntılarla, postmodern denilen rahatlıkla yüz binlerce zihin iğfal ediliyor, gönül tahribata uğruyor, ortalık bilgi kirliliğinden ve ağızdan akan salya iftiralarından geçilmez oluyor.
Bu bilgi çöplüklerinden ve iftira kanalizasyonlarından biri, belki de başı çeken ortamlardan biri Ekşi Sözlüktür. Adından da belli bu sayfa, internetin tüm pis kokularını üzerinde taşımaya aday olmuş. 1999’da kurulan ve sloganı ‘Kutsal Bilgi Kaynağı’ olan bu site hiçbir kutsalı- özellikle İslami kutsalları- önemsememektedir. Kendi içinde hiyerarşik bir yazar yapısı, nesil algısı ve bilgi akışı oluşturan bu sözlük, bir kelime veya kavram adına yazarları tarafından yazılan denetli denetsiz, delilli delilsiz, asıllı asılsız, doğru yanlış her türlü tanıma onay vermekte, bu tanımları yayınlamakta ve yayılmasına ön ayak olmaktadır.
Kur’an-ı Kerim başlığı altında 167, Yasin Börü hakkında 28 sayfa tanım ve yorum barındıran bu sözlük ‘Zeka seviyesi düşük insanların psikolojik yönden açığı kapatma aparatı…’ ve ‘İslami terörün askeri olup pisi pisine giden bu çocuğun kendi gibi sokaklarda büyüyen bir sürü kardeşi ve cahil bir anne babası olduğu çok açık.’ Gibi dozu iyice çukurlaşmış ve seviyesi alçaklıktan ötesine varmış paylaşımlara ‘bilimsellik ve özgürlük’ adı altında yer vermiştir, verebilmektedir.
En rezil paylaşımlar, en adi hakaretler, en pis iftiralar ve en kompleksli paylaşımların yer aldığı bu sayfa her geçen gün "çukurlaşma dozu" giderek arttırmaktadır.
Niye? Çünkü adı yazara çıkmış veya çıkarılmış birçok şeytani kalem bu sayfalarda arz-ı endam ediyor da ondan. Rivayet edilir ki bedevinin biri Medine’ye gelir. Medine’de herkesin Hazret-i Ebubekir ve Ömer gibi sahabeleri övdüğünü görür. Oysa onun övülecek, kayda değer bir fazileti, güzel vasfı yoktur. Ne yapayım ne edeyim de kendimden bahsettireyim diye düşünür. Nihayet, gider mescitte def-i hacet yapar. Bu ve benzeri sayfalarda yazanların da muhtemelen beyin kıvrımlarında akan zeka(!) kırıntıları kendilerinden söz ettirme ve kendilerini okutturma adına bu pislikleri yazmalarını salık veriyor.
Başarı, çaba, dindarlık, bilimsellik, hak, ahlak, namus ve doğruluğa düşman bu haset depoları hayırdan, hayırlı işlerden, doğruluktan o kadar uzaklar ki umutsuzluk girdabında debelendikçe başkalarını da kendileriyle o girdaba sürüklemek istiyorlar. Ebubekir gibi olamayacakları ihtimali ortadan kalktığı için gönül mescitlerine işemek istiyorlar ve içlerinde biriken kin gittikçe koyulaşıyor. Bunlar yazdıkça kendilerini nimetten addediyorlar; oysa pislik dolu bir çukurun dibinde debelendiklerini fark etmeyecek kadar körler. Çünkü oralar, doluşan insi şeytanlarla karanlığa taş atma mekânları olmuş. Bu karanlık mekânda olmayan tek şey aydınlıktır. O da, arzulayanların, ekşimeyen ve ekşitmeyenlerin kârıdır.