• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

 

Suriye`yi görüp, Bahreyn`deki aynı zulmü görmemek, buna kayıtsız kalmak ne kadar İslamidir? İç çelişki ve kendi içinde tutarsızlık değil midir? Nusayri`nin Sünni`ye yaptığı zulüm içimizi acıtıyor... Ama, Sünni`nin, Caferiye yaptığı aynı zulüm meşru mu oluyor? Üstelik Suudi kuvvetlerinin fiili ve ABD`nin de yaptığı silah desteği ile... Bu iki zulmün beraber dillendirilmesi, tel`in edilmesi gerekmez mi? İslam coğrafyasında, kendi içindeki Müslümanlara zulmü reva görmeyen yönetimler var mı? Türkiye`de ki cezaevlerinde birçok İslami kesimden içeride bulunan Müslümanların durumları bunların hangi gerekçelerle cezaevlerine konulduğu görülmüyor mu? Mesela bunlardan en son durumu basına yansıyan, Metin Kaplan, hangi suçu Türkiye`de işlemişti de cezaevine tıkıldı. Kansere yakalandı. Şuanda da izbe bir hastahane koğuşunda ailesi ile bile görüştürülmüyor. Salih Mirzabeyoğlu hangi suçtan ağırlaştırılmış müebbet ceza ile tekli hücrede tutuluyor. İrfan Çağrıcı`dan haberi olan var mı?  Son 20 yılda 6 bin kişi Hizbullah`a üye suçlaması ile cezaevlerine konuldu. Hizbuttahrir şiddet ve silah ile işi olmadığını deklare ettiği halde, silahlı örgüt muamelesi ile cezalandırılıyor. Ne zaman Amerika ile bir ziyaret ya da ilişki sözkonusu olsa, hemen sözde bir “El-Kaide” operasyonu düzenlenir, birçok ilden mütedeyyin insanlar toplanır cezaevlerine konulur... İyice perişan edildikten sonra da El Kaide`yle bir ilişkileri saptanmadı diye bırakılırlar. Bunun gibi onlarca örnek var. Şimdi bu Türkiye mi diğer İslam coğrafyalarındaki İslamî muhalefeti örgütleyip öncülük edecek? Bu ne kadar samimi ve İslamidir. Önce bu kendi içindeki tutarsızlık görülmelidir...

Türkiye`deki muhafazakâr-mütedeyyinlerin içine düştükleri büyük bir hata daha var. Sanki Ortadoğu`daki bu halk hareketlenmelerinde kendilerinin bir katkısı varmış, yahutta kendileri bir bedel ödüyor edası ile, normal İslami tepkinin sınırlarının ötesinde, ileride telafisi mümkün olmayacak yanlış söylemler geliştiriliyor. Bununla da yetinilmiyor Türkiye`deki İslami kesimleri de kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ithamlar savruluyor...

Tehlike şu; Aleni olarak bir Sünni-Şii kutuplaşması ve ileriye dönük bir çatıştırma pojesi işlettiriliyor. Projenin bir ayağında da mikro milliyetçi mekanizmalar geliştiriliyor. (Uzun vadede Türkiye de bundan nasibini alacaktır.) Ortadoğu`daki halk hareketlenmesi buna fırsat kılınıyor. Oysa İslam coğrafyasındaki bu diriliş ve uyanış, ümmetin tesisi için Allah`ın verdiği bir lütuf ve fırsattı. Heder ediliyor.

Bakın 2006`daki Hizbullah-israil savaşında, kukla yöneticiler hariç tüm islam alemi israil karşısında tek ses, tek yürekti. ABD ve Batı, İran`a olası bir müdahaleden bahsedince, tüm İslam alemi açık tavırla karşı çıkıyordu. O gün de Beşar Esed ve rejimi aynen vardılar. Fakat öyle bir mekanizma işletildi ki, Sünni  islami kesimler, Batı, Libya`da olduğu gibi biran önce Suriye`ye müdahale etse de, İran ve Hizbullah`ın da bölgede etkinliği kırılsa" noktasına gelindi.

İslami kamuoyu, ABD ve Batı`nın İran`a müdahalesine onay vermeye, en azından sessiz bırakılmaya yönelik hazırlanıyor. Bu da Suriye üzerinden yapılıyor. (Batı`nın Suriye müdahalesi Irak, Afganistan, Sudan ve Libya`dan farklı olmayacak. Hatırlayın, Sudan`da bir Hıristiyan devlet kuruldu.)

Çözüm nasıl olmalıdır sorusu haklı olarak gündeme geliyor... Elbette Beşar Esed gitmelidir. Elbette Suriye`de üyük bir katliam ve zulüm vardır. İnşaallah Baas rejimi gidecektir de. Ve herkes şunu bilmelidir ki, İhvan-ı Müslim`in (Müslüman Kardeşlerler Teşkilatı), Suriye`de en ağır bedeli ödemiş ve en köklü mücadeleyi vermiştir. Bugün de bedel ödeyen yine İhvan`dır. Suriye`de hak sahibidir. Çözümün bir parçasıdır. İnşaallah muvaffak da olur.  Zaten Mısır, Tunus, Filistin ve daha pek çok yerde de yükü omuzlayan yine İhvan`dır. Dolayısıyla Evrensel ümmet tesisinde İhvan hareketi önemlidir. İhvan`ın Mısır`da, laiklik konusundaki Türkiye`nen tavsiyelerine verdiği ikaz da çok önemli ve değerlidir. Fakat, Esed gönderiliyor ayağı ile İran ve Lübnan`da Hizbullah`a müdahale için Suriye, düşürülen bir cephe durumuna konulmamalı. Libya tarzı, NATO şemsiyeli ABD ve Batı müdahalesi İslamın ve Müslümanların faydasına değil zararınadır.

Çözüm hususun da görmezden gelinen bir husus da şudur. Ki önemlidir.

Suriye`de daha bu duruma gelinmeden ve bu kan akmadan önce İran`ın, imamet makamı olarak Seyyid Ali Hamaney`in temsilcileri aracılığıyla, Suriye Muhalefeti ile mevcut rejim arasında çözüm için bir arabuluculuk girişimi söz konusu oldu... Bu girişim İran`dan geldiği için mi acaba etkisiz ve sonuçsuz kılındı? Birileri Suriye muhalefetini çözüm yerine, adeta malzeme etmek için mi bu kanlı yola sürükledi. Çok ilginçtir ki, HAMAS`ı da İran`dan uzaklaştırmak, hatta İran`a karşı konuşlandırmak ve konumlandırmak için benzer girişimlerde bulunuluyor. Mesela HAMAS liderlerinden İsmail Heniyye, Şubat ayı ortasında, (Devrim yıl dönümü nedeni ile) İran`a bir ziyaret kararı almıştı. Körfez ülkeleri liderleri (Körfez İşbirliği Konseyi) ziyareti iptal etmesini istediler. Bu konuda açık baskı uyguladılar. Ama Heniyye ziyaretini gerçekleştirdi.

İşaret edildiği gibi İhvan ve İran`ın samimi diyaloğu çözüm açısından çok değerli ve makuldur. Bunun dışındaki girişimler, özellikle de ABD ve Batı destekli girişimler menfaat temelli girişimlerdir. Bu girişimlerin Müslüman kamuoyunun tepkisini çekmemek için “Mezhep” ve “Milliyet” vurgusuyla gündem edilmeleri ise ümmet için en büyük tehdit ve tehlikedir. Müslümanlar, kendi kanları üzerinden oynanan oyunlara karşı dikkatli olmalı ve tüm enerji ve güçlerini İslam düşmanlarına karşı kullanmalıdır. Bilelim ki bu çatışmalar ve kaosların temelinde Batı dünyası ve siyonizm vardır. Onların ümmet içine ektiği fitne tohumları sebebiyledir. Müslümanlara düşen; Ümmet ve kardeşlik kalesini her ne pahasına olursa olsun muhafaza etemeleri, siyonizmin ve Batı dünyasının faydasına, yararına olacak söz ve eylemlerden uzak durulmalıdır.  Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşimize yardım etmeliyiz. Mazlumun elinden tutarak, zalimin zulmüne engel olarak.

Suriye başta olmak üzere tüm zulüm sistemlerinin yıkılıp yerine hak ve adaletin gelmesi temennisiyle Allah`a emanetsiniz.